YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Bülent Öztürk 28 Kasım 2003 tarihinde baba olduğunda, doğan kızının iki kolu da yoktu. Kahramanmaraş’ta yaşıyor ve bir şirkette işçi olarak çalışıyordu. Kızı doğuştan kolları olmadan doğmuştu ve eşi de epilepsi hastasıydı. İlk defa baba oluyordu ama doğan kızının iki kolunun olmamasının onda büyük bir travmaya yol açmıştı.
Baba Öztürk büyük bir şok içindedir lakin yine de bu durumu kabullenmekten başka bir çaresi yoktur.
Bu tarihten sonra neredeyse yılın 365 gününde, o günlerin de 24 saatinde kızı Sevilay’ın hayata tutunabilmesini sağlayacak yollar aramaya başlar. Kahramanmaraş’ta iki kolu olmayan bir çocuğun gelecekte kendi başına ayakta durmasını sağlayacak bir uğraşı bulmak kolay değildir.
Bir gün dünya paralimpik yüzme şampiyonu Beytullah Eroğlu’nun babası Mustafa Eroğlu, Öztürk’ün bir yakınına kendi oğlunun hikayesini anlatır ve ona bu konuda izleyeceği yolu gösterir. Bu hikayeyi duyar duymaz, o gün işe bile gitmeden çocuğu alıp Gaziantep’e, olimpik yüzme havuzuna götürür.
Sevilay daha altı yaşındadır ve kollarının olmadığının farkında bile değildir. Sevilay bu durumu bir röportajında şöyle anlatıyor: “Ayaklarımı el gibi kullanmayı babam sayesinde geliştirdim. Bu konuda bebekliğimden beri teşvik edip yönlendirdi. Ve ben bugüne kadar kollarım var mı yok mu düşüncesine hiç girmedim.”
Gaziantep’e, olimpik yüzme havuzuna giderler gitmesine ama küçük Sevilay sudan, yüzmekten, havuza girmekten çok korkar. Ne zaman onu havuza sokmak için uğraşsalar ürker, panikler, ağlar ve suya girmeye direnir. Öyle bir direnir ki havuzdaki yüzme hocası bir ara pes edecek ve onu eğitime almaktan vazgeçecek gibi olur. Baba Bülent Öztürk yalvar yakar hocayı biraz daha süre için ikna eder.
Sevilay Öztürk o günleri, “Babam benim hayata tutunabilmem, yaşama küsmemem için böyle bir uğraş bulmam gerektiğine inanıyordu. O yüzden hocaya ve bana çok ısrar etti,” diye anlatıyor. Nitekim spora başlamadan önce içine kapanık, ailesinden başka kimseyle diyalog kurmayan Sevilay bu sayede hayatla son derece barışık bir çocuğa dönüşür. “Babam benim engelli okuluna gitmemi de istemedi. Normal çocukların gittiği okula gitmem için çok uğraştı, böylece kendimin farklı biri olmadığıma inandım,” diyor.
“Babam çocukluğumdan beri kendi ayaklarımın üstüne durabilmem için her şeyi yaptı, A’dan, Z’ye her konuda bana yardımcı oldu. Eğer beni spora başlatmamış olsaydı bugün bambaşka bir hayatım olacaktı. Belki kimseyle diyalog bile kurmayan engelli biri olarak yaşayacaktım. Oysa şimdi kollarımın olmadığı aklıma bile gelmiyor. Paten sürüyorum, bisiklete biniyorum, arkadaşlarımla gezilere çıkıyorum.”
İşte o Sevilay Öztürk, babasının ısrarlarıyla altı yaşında başladığı yüzmeye, artık şampiyon bir yüzücü olarak devam ediyor. Öyle ki daha 12 yaşında paralimpik olimpiyatlarında yarışan tarihteki en genç yüzücü olarak 2016 Rio Olimpiyatlarına katıldı. İlk olimpiyat madalyasını ise 2020 Tokyo olimpiyatlarında üçüncü olarak aldı. Bu aynı zamanda Türkiye’nin de bu dalda kazandığı ilk olimpiyat madalyasıydı.
Sevilay olimpiyatlar haricinde de pek çok uluslararası yarışmada madalya almayı başardı. En son 2021 Paralimpik Yüzme Avrupa Şampiyonasında 2 gümüş 2 bronz madalya, aynı şampiyonada 2022’de ise gümüş madalya kazandı.
Bu, engelli olarak dünyaya gelmiş bir çocuğun bir baba elinde yıldıza dönüşmesinin hikayesidir. Dezavantajları yüzünden yaşamaya küsmesin, hayata tutunsun diye gece gündüz çaba harcayan bir işçinin başarı öyküsüdür. O babalara selam olsun…
NOT: Bu yazı yazılırken Sevilay Öztürk’ün çeşitli zamanlarda yayınlanmış röportajlarından yararlanılmıştır.
Tesekkurler, cok guzel bir yazi.