HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON
Başlık biraz karışık mı geldi? Biden’ın kabinesi ile Çakıcı ve mafya örgütlerinin ne ilgisi mi var?
Birbiriyle ilgisiz sandığınız bu iki konu aslında doğrudan sizi, cebinizi ve geleceğinizi ilgilendiriyor.
Önce ABD cephesinde neler olduğuna bakalım.
Her ne kadar Donald Trump seçim sonuçlarını kabul etmeyip sosyal medya mesajlarıyla tabanına moral vermeye çalışsa da Joe Biden ekibi resmi olarak geçiş sürecine başladı.
Pazartesi günü itibariyle de Biden-Harris yönetiminin kritik koltuklarına adaylar açıklandı.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Adaylara dair detaylar vereceğim ancak açıklanan isimlere bakıldığında Trump döneminden çok farklı bir yönetim anlayışının olacağını peşinen söyleyebilirim.
Her şeyden önce ırk, cinsiyet ve köken olarak hayli renkli bir kabine olacak. Dahası 4 yıllık ‘macera dolu Beyaz Saray’ günlerinden sonra normalleşme emareleri olarak kabul edilen tercihler bunlar.
EN KRİTİK KOLTUKTA TÜRKİYE’Yİ İYİ TANIYAN BİRİSİ OLACAK
ABD sisteminde Başkan Yardımcılığı’ndan sonra en önemli koltuk olarak gösterilen Dışişleri Bakanlığı için Anthony Blinken açıklandı.
Bu karar Washington’u yakından takip edenler için sürpriz değil. Blinken çok uzun yıllardır Biden ile çalışıyor.
Öncesinde de Obama ile çalışmıştı.
Harvard Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almış bir isim. Anlatımlarına göre gazeteci olmayı planlarken diplomat olmuş.
Blinken hem uzun Washington kariyeri hem de verdiği röportajlar nedeniyle ne düşündüğü, ne yapmak isteyeceği bilinen bir diplomat.
Küresel ittifaklara önem veren, ABD’nin yumuşak gücünü (soft power) önceleyen bir kafa yapısına sahip.
Mesela Suriye meselesinde Trump’tan çok farklı düşünüyor.
Kürt meselesi de öncelikleri arasında. Daha önce yazdığı bir makalede IŞİD ile mücadelede Kürtlerin silahlandırılması gerektiğini savunmuştu.
Türkiye’yi de yakından tanıyan birisi.
Çeşitli zamanlarda Türkiye ile ilgili verdiği demeçlere bakarak şunu söyleyebiliriz: Türkiye’yi önemsiyor, yakın çalışmak istiyor ancak ‘yeni bir başlangıç’ için Türkiye tarafından atılması gereken bazı adımları görmek isteyecek.
Mesela Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı daha duyarlı bir Washington göreceğimiz muhakkak.
Bu arada Blinken, Bill Clinton’un 1999 depremi sonrası TBMM’de yaptığı konuşmayı yazan isimdi.
ULUSAL GÜVENLİĞİN BAŞINA SULLİVAN GELİYOR
Biden’in kabinesinde netleşen bir diğer isim ise Jack Sullivan oldu. Sullivan Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev alacak.
O da Blinken gibi uzun yıllardır sahada olan bir isim.
Türkiye’yi ilgilendiren konularla ilgili yaklaşımları da Blinken’e paralel. Suriye ve Kürt meselesini yakından takip ediyor, Erdoğan’ın bölgeye ilişkin politikalarına eleştirel yaklaşıyor.
Tabi ki son yıllarda çeşitli platformlarda yazdıkları ya da ifade ettikleri Ulusal Güvenlik Danışmanı sıfatıyla olmamıştı ancak kafa yapısı hakkında önemli ipuçları veriyor.
Blinken gibi Sullivan da YPG ve Suriye Kürtleri hakkında Ankara’dan farklı düşünüyor.
Türkiye’nin Suriye’deki Kürt otonomisini tanıması gerektiğini savunuyor.
Biden kabinesinde yer alacak diğer isim eski Dışişleri Bakanı John Kerry olacak. Kerry iklim değişikliğiyle ilgili ekibin başında olacak ve aynı zamanda ABD’nin Ulusal Güvenlik Konseyi’nde yer alacak.
Biden Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’ne bir kadın aday, Avril Haines’i gösterirken BM elçiliği için bir başka kadın aday, Linda Thomas-Greenfield’i seçti.
İç Güvenlik Bakanlığı’na ise Alejandro Mayorkas gelecek. Mayorkas, Küba kökenli bir göçmen.
Ayrıca ABD medyasına göre Savunma Bakanlığı’na Michele Flournoy getirilecek. Böylece ilk kez bir kadın Savunma Bakanı olacak.
Özetlemek gerekirse, Biden ekibinin henüz yüzde 30’u netleşti ve şimdiden ırk, cinsiyet ve köken olarak hayli renkli bir kabine kuruldu.
Bu kadro Trump döneminde etkin olan ‘damatlar, oligarklar ve aile ilişkileri’ yerine Dışişleri ve Pentagon gibi kurumların söz sahibi olacağı yeni bir dönemi işaret ediyor.
YENİ TÜRKİYE ESKİ AKTÖRLER
Gelelim Türkiye’ye.
Öncelikle şunu not düşmek şart.
Erdoğan rejimi Trump ile çok yakın çalışsa ve Trump’ın tekrar seçilmesi için yoğun çaba sarf etse de — camileri Trump’ın kampanya ofisi gibi kullanmak dahil — Biden ile ‘çalışmak için’ ciddi çaba içinde.
Bu amaçla AKP milletvekili Mücahit Arslan, Washington’a gelip temaslarda bulundu.
Çeşitli seviyelerden Biden’e selam çakıldı.
Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’nda ABD’ye sempatik mesajlar gönderdi.
Ancak burada çok ciddi bir açmaz var.
Yazının giriş bölümünde aktardığım gibi ABD’de ciddi bir makas değişimi yaşanıyor.
Buna karşılık Erdoğan Türkiye’si tersi istikamette tam gaz gidiyor.
Son örnek Alaattin Çakıcı olayında yaşandı.
Mayfa lideri ana muhalefet partisi liderini tehdit etti ve ne Erdoğan ne de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tepki gösterebildi.
Dahası, Çakıcı’nın tehdidi aslında tekil ve spontane bir olay değil aksine yeni dönemin karakteristiğini göstermesi açısından önemli.
Her şeyden önce Çakıcı’nın siyasette aktör olarak düşünülmesi uzun vadeli bir proje.
MHP lideri Bahçeli’nin özel afla cezaevinden çıkarılan Çakıcı’ya övgüler düzmesiyle planlandığı gibi siyasi bir figür, muhatap haline getirildi.
Bir yönüyle de bu olay, geçtiğimiz haftalarda medyaya düşen Mehmet Ağar, Korkut Eken, Engin Alan ve Çakıcı’nın olduğu fotoğrafta yansıyan projenin başlama duyurusudur.
İşe ana muhalefet liderini tehdit ederek başlayan bu ekibin nihai hedefi ise 2023 seçimleri.
Bu noktada şunu hatırlatalım: ne Erdoğan ne de Bahçeli birbirine karşı iyi hisler besliyor. Erdoğan, Bahçeli’nin alternatifini bulsa bugün ittifakı bozar.
Nitekim son günlerde İYİ Parti ve HDP’yle arayışlarda bulundu ancak umduğunu bulamadı.
Cumhur İttifakı’na devam edeceğiz açıklaması bu çaresizlikten.
Eğer Erdoğan bir sonraki seçime kadar alternatif bir yapı kuramazsa 2023 seçimleri için Çakıcı’ya “Cumhur İttifakının geleceği için yol temizliği” görevi verilecek.
Eğer bugünden bakıp bir sonraki seçimde Çakıcıların oynayacağı rolü kavramakta zorlanıyorsanız yakın tarihe bakabilirsiniz
Siyaset dışı aktörlerin siyaseti yeniden organize etmeye çalışmasının Türkiye’de nelere mal olduğu ortada: Cumhuriyet Mitingleri, suikastlar, yer altından fışkıran silahlar ve binlerce kişiyi kapsayan ‘vatan haini’ listeleri.
Şunu unutmamak lazım, eğer siyaset arenasında mafya babaları, suç örgütü liderleri racon keserse tabanda ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ diyecek binlerce tetikçi bulunur.
Sonuç olarak, Erdoğan derin devlete teslim oldu ve artık Çakıcı bir iktidar ortağıdır.
Özetle ABD’de yeni bir dönem, yeni bir anlayış iktidara gelirken Erdoğan Türkiye’sinde eski aktörler daha da güçleniyor.
Doğal olarak görüş ayrılıkları ve çatışma kaçınılmaz.