“Beyfendi’ye haber verin, operasyon tamam” [Yazı Dizisi-3]

Tr724 ÖZEL | ADEM YAVUZ ARSLAN

Yazı dizisinin son bölümünde para transferlerinin bitirilmesi ve Turkuvaz Medya Grubu’nun kağıt üzerinde Zirve Holding’e devir aşamasını inceliyoruz.

Ardından da skandalın aktörleri iktidar tarafından atanan savcılara ne demiş özetle onlara bakacağız. Turkuvaz Medya’nın devri için rüşvet toplama işinin son aşamasına gelinmiştir. İşadamları kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde para transferlerinin detaylarını konuşuyorlar. Telefon görüşmelerinde ‘fazlaca detaya’ indiklerini düşündükleri zamanlar da oluyor.

Nitekim 2 Ekim 2013 saat 14.11 Mehmet Cengiz-Hayrettin Özaltın görüşmesinde bunun somut bir örneği görülüyor. Hayrettin Özaltın yurtdışından parayı nasıl getireceğini detaylı anlatırken Mehmet Cengiz araya girip gülerek “a… koyayım telefonda konuşuyorsun” diye tepki gösteriyor. ‘Her ihtimale karşı’ telefonlarda tedbirli olmaya çalışıyorlar.

Bir gün sonrası.

3 Ekim 2013

Saat 11.01

Hayrettin Özaltın ile Ömer Sertbaş görüşmededir.

Özaltın ile Sertbaş para transferlerindeki son detayları görüşürler. Sertbaş para transferinin ‘resmi mi gayri resmi mi

olacağını’ sorar.

Sertbaş “Ha siz e gayri resmi yapıyorsunuz değil mi?” deyince Özaltın “yok gayri resmi yapıyoruz istiyorsan resmi de yapabilirim” diye cevap veriyor.

İkili ödemelerin bir sonraki hafta bitirilmesi konusunda mutabık kalıp görüşmeyi sonlandırıyor.

Bakan Binali Yıldırım koordinesinde yapılan görüşmelerde karara bağlanan ödeme şekilleri tüm işadamları tarafından bilinip uygulanıyor. Medya devrinin yapılması için resmi ve gayri resmi iki farklı ödeme sistemi kuruluyor. Takvimi de Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın danışmanı Ömer Sertbaş koordine ediyor.

Telefon görüşmelerine göre Özaltın para sevkiyatının ilk partisini 8 Ekim 2013’te yapıyor.

8 Ekim 2013

Saat 12.02

Ömer Faruk Kalyoncu ile Berat Albayrak görüşmektedir.

Berat Albayrak “hazırlıklarını sen yaptın, o sadece gelecek tamam mı sen hazırlığını yap” diyor.

Kalyoncu ise “tabi tabi yarım saat sonra gelsin” diye cevap veriyor. Bu görüşmeden bir saat sonra Ömer Faruk Kalyoncu kendi personeline teslimatın teyidini yapıyor. Medet Nebi Yanık, Özaltın’dan paranın ilk taksitini teslim almıştır.

Telefon trafiklerine göre para transferleri ‘yukarıdan’ yani ‘Beyfendi’ tarafından yakın takip edilmektedir.

9 Eylül 2013 

Saat 11.32 

Ömer Sertbaş Mehmet Cengiz’i arayıp Hayrettin Özaltın’ın parayı ödeyip ödemediğini soruyor.

Telefon dinlemesi ihtimaline karşı “projeleri şey yapmışlar mı? onaylatmışlar mı abi ne yapmışlar ?” diye soruyor.

Cengiz ise “He he o tamam o hazır veriyor o Faruk’a teslim ediyor orda bir sorun yok” diyor.

Sertbaş cevaben “Biliyorsun bu bugün veya yarın şey yapması lazım cumaya kalmadan öyle konuşulmuş” şeklinde konuşuyor.

Aynı gün.

Mehmet Cengiz Hayrettin Özaltın’ı arıyor.

Saat 11.32 

Kendisinin ‘yukarıdan’ sıkıştırıldığını söyleyen Cengiz para teslimatının son durumunu soruyor. Özaltın “Ömer’e ben söyledim zaten o iş bitti bu hafta bitti ya bir kısmını verdim dün verdim zaten anladım” diye cevap veriyor.

Mehmet Cengiz telefonu kapatıp Ömer Sertbaş’ı arıyor. Saat 11.53

Cengiz “ Ömerciğim yarısı gitti yarısı da Perşembe günü gidiyor bir sorun yok” diye bilgi veriyor.

Görüşmelerden açıkça anlaşılan Özaltın ödemelerinin ilk kısmını 8 Ekim’de ikinci kısmı da 10 Ekim’de yapmış.

Bu tarih itibariyle Özaltın söz verdiği 20 milyon doları ödemiştir.

Delillere göre Turkuvaz Medya’nın devrine ilişkin Abdullah Tivnikli de miktarı güvenlik birimlerince tespit edilemeyen miktarda para transfer etmiş. Tivnikli paranın ödenmesi konusunda Berat Albayrak ve Ömer Faruk Kalyoncu ile irtibatlıdır. Ödemeyi yapınca da Ömer Sertbaş’a bilgi veriyor.

25 Eylül 2013

Saat 22.41 

Berat Albayrak Abdullah Tivnikli’ye “siz bana hazırım demiştiniz ben öyle hatırlıyorum” diyor.

Tivnikli’de ‘hazır’ olduğunu söyledikten sonra ikili para transferinin şeklini ve detaylarını konuşuyor. Albayrak Tivnikli’ye zarf içinde havalenin yapılacağı hesabın detaylarını yolluyor.

7 Ekim 2013 tarihli görüşmelere göre para transferleri bitirilmiş ve havale işlemi tamamlanmış. Tivnikli son olarak Ömer Sertbaş’ı arayıp ‘işlemin tamamlandığını’ haber veriyor.

7 Ekim 2013 Saat 11.56

Tivnikli Sertbaş’ı arıyor: “o beklediğimiz şey vardı

ya problem çözüldü işlem bitti tamam mı?” diyor.

Sertbaş “tamam ulaştı abi. Çok teşekkür ederim, akşam birlikte iş olacak arz ederim” diye teyit ediyor. Ayrıca para transferinin bittiğini ‘yukarıya arz edeceğini’ de belirterek ‘sürecin asıl sahibine’ referans veriyor.

PARALEL SÜREÇLER: RÜŞVETLER –İHALELER 

Soruşturma evraklarına göre işadamları bir yandan rüşvetleri öderken öbür yandan ihaleleri takip ediyorlar.

20 Ağustos 2013’te yapılan toplantıda Binali Yıldırım ile Kuzey Marmara Otoyolu Projesini konuşan işadamları bu ihalelerde yer almak için istenilen rüşvetleri takip eden sürede ödüyorlar. Nitekim bu durum işadamları ve bürokratlar arasında yapılan görüşmelerde açıkça gözüküyor.

Bir yandan rüşvetler toparlanırken öbür yandan Bakan Yıldırım ile bir araya gelip ihaleleri karara bağlıyorlar. Yani birbirine paralel bir süreç işliyor.

9 Kasım 2013 

Saat

10.43 

Mehmet Cengiz- Ömer Baktır görüşmesi

Cengiz “Bakan çağırdı bizi o konu ile ilgili” diyerek ‘o konu’ya referans veriyor. O konunun ne olduğu takip eden

görüşmede daha net görülüyor.

Yine 9 Kasım 2013

Mehmet Cengiz ile Celal Koloğlu görüşmededir.

Cengiz “gelin de konuşalım hem de bizim konuları konuşalım ya. Pazartesi Bakanlar Kurulu var. Hem o elektrik dağıtım ile ilgili konuşalım değil mi” diyor.

Koloğlu ise “evet o konu önemli” diye cevap veriyor.

Cengiz ise “Başka bir sorunumuz kalmadı

ki her şeyi verdik da. Havalimanını konuşalım onu konuşalım.” diyerek rüşvet-ihale

ilişkisini teyit ediyor.

Koloğlu devamında “ıhı konuşalım bir de şu İstanbul’daki o işi onu da söyleyecektir büyük ihtimalle şeyler ödemedi ya daha neyse onu konuşuruz abi onu da

Dosya detaylarına göre Mehmet Cengiz ile Binali Yıldırım 14 Kasım 2013’te bir araya geliyor. Görüşme İstanbul Kavacık’ta bulunan Kıyı Emniyeti Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşiyor.

İHALEYİ DAHA ÇIKMADAN ALIYORLAR

Ertesi gün…

14 Kasım 2013

Saat 13.26 

Mehmet Cengiz – Celal Koloğlu görüşüyor. Cengiz “şimdi biz akşam Beyfendi ile oturduk saat 11’e kadar” diyerek detaylara geçiyor

Cengiz’in anlatımlarına göre bu buluşmada “Sabiha Gökçen işi” ‘halledilmiş’

Cengiz “Ama yüzde 10 dedi” deyince Koloğlu ‘tamam’ deyip konuyu

detaylandırmıyor. Güvenlik birimlerinin tespitine göre Yıldırım’ın söylediği

“yüzde 10” istenen rüşvet miktarı.

Cengiz’in anlatımlarında en dikkat çekici bölümlerden birisi de şu: Bakan Yıldırım ihalelerle ilgili bilgileri henüz ihaleye çıkmadan işadamları ile paylaşıyor. Hatta onlara ev ödevi de veriyor.

Aynı telefon görüşmesi.

Mehmet Cengiz “Şimdi 4’lük bir iş var. Şimdi bunlara bir çalışın dedi yani 2-2 filan” diyor.

Bahsedilen iş 4 milyar dolarlık bir proje. Bakan işadamlarına ‘bu işi çalışın’ talimatı veriyor.

İşadamları da kendi aralarında iş bölümü yapıp ihale daha ilan edilmeden hazırlıklarını yapıyorlar.

Cengiz’in şu ifadeleri rüşvet olarak verilen milyonlarca doların kaynağını da deşifre ediyor “ Ama sen şey Nihat filan konuş da şu şey 1 milyarlık iş var ya. Oradan Sezai diyor 300 alırsınız. 300-400 alırsak paranın bir kısmını oradan alırız

BAKANI BAĞLADIM O İŞ BİZİM 

Bir gün sonrası.

15 Kasım 2013

Saat

14.48 

Mehmet Cengiz Nihat Özdemir ile görüşmektedir. Bakan Yıldırım ile yaptığı görüşmenin çok verimli geçtiğini istediği işlerin bir kısmını bağladığını anlatıyor.

Cengiz “şeyi bağladım buradaki kesin bizim. İş var ya hani konuşuyorduk

Devamı şu şekilde: “Şimdi 4 civarında bir işler var hım ee onları bir beraber çalışacağız. Kim ne olur, ne gider. Karayolu falan filan. Ben akşam bitirdim işi ama yüzde 10” 

Cengiz konuşmanın sonunda “üçümüz ee bir 2 milyar birimiz ne alabilirsek alalım işte” diyerek ihalenin nasıl paylaşılacağına dair detayları veriyor.

İşadamları bakan Yıldırım’dan çok memnundurlar.

Kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde bunu ifade ediyorlar. Mehmet Cengiz’in kamuoyuna mal olan ‘Bu milletin a… koyacağız” lafı da bu görüşmeden.

Ses kaydı internette olduğu için buraya almadım ama milyar dolarlık projeleri almanın keyfiyle konuşan işadamlarının neler dediğini merak eden oradan bakabilir.

Peki bu konuşmalar ne anlama geliyor?

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Mehmet Cengiz ile oturup henüz ihalesi yapılmamış bir projeyi konuşuyor. Sabiha Gökçen Havalimanı işi var. Bakan Yıldırım yüzde 10 rüşvet istiyor. Ancak Cengiz bu projeyi çok önemsemiyor ve ‘bu işi almayalım’ diyor.

Cengiz’in bahsettiği diğer proje Kuzey Marmara Otoyolu Projesidir.

4 milyar dolarlık bu proje gerçekten de toplantıda kararlaştırıldığı gibi ikiye ayrılıp Anadolu Yakası işini Limak Cengiz, Avrupa yakasını ise Kolin-Kanyon kazanmıştır. İçtaş Holding İbrahim Çeçen ise yeni havalimanı projesine dahil edilmesi halinde 100 milyon dolarlık rüşveti 150 milyon dolara çıkarmayı teklif etmektedir.

“OPERASYON TAMAM REİS” 

İşadamlarından rüşvetler toplanmış, paralar tahsil edilmiştir. Artık yolun sonuna gelinir. Son rötuşları yapmak için Bakan Yıldırım, Ömer Faruk Kalyoncu ile bir araya gelir.

Tarih 29 Kasım 2013 

Saat 13.32

Bakan Yıldırım’ın koruması Sinan Başsoy, Ömer Faruk Kalyoncu’yu arayıp bakan Yıldırım’ın kendisini Kıyı Emniyeti Tesisleri’nde beklediğini söylüyor.

Kalyoncu’da ‘yakın olduğunu, en kısa sürede orada olacağını’ söylüyor.

Bu buluşmadan 2 gün sonra 1 Aralık 2013’te Çalık Holding ile Zirve Holding arasında Turkuvaz Medya’nın devrine ilişkin Hisse Satış Vaadi Sözleşmesi imzalanıyor.

Rekabet Kurumu’nun 19 Aralık 2013 tarihli onayıyla resmi satış gerçekleştiriliyor.

Çalık Holding bünyesindeki Turkuvaz Medya’nın yüzde 75’lik kısmı Ömer Faruk Kalyoncu’nun Zirve Holding’ine devrediliyor. Söz konusu hisse devri için 300 milyon dolar ödeme yapılırken gayrı resmi ödemelerle bu rakamın 700 milyon doları bulduğu anlaşılıyor.

Toplanan rüşvetlerle Turkuvaz Medya’nın yüzde 75’lik kısmı alınmıştır ama kalan yüzde 25’lik bölüm için Katarlı firmadan alınması süreci henüz bitmemiştir.

Katarlı Lusail International Media 12 Aralık 2014’te Rekabet Kurumu’na başvurarak elindeki hisseleri Zirve Holding’e devredeceğini bildirmiştir.

Böylece Turkuvaz Medya’nın hisselerinin tamamı Zirve Holding’te toplanmış oldu. Telefon kayıtlarına göre Katarlı şirketin payı da işadamlarından toplanan rüşvetlerden oluşturulan Havuz’dan temin edildi.

Önceki bölümlerde aktardığım Berat Albayrak-Tayyip Erdoğan görüşmesinde bu bölüme dair ipuçları var.

Albayrak “Bilal şey demişti, olmadı bu yüzde 25’i Ethem bey üzerinden yaparız, direkt onları onla ilişkilendiririz, o onu çözer artık vadesi yapısı.. gibi bir formül geliştirilmişti, çok mantıklı bir formül

Bir başka görüşmede ise Tayyip Erdoğan ile Bilal Erdoğan Katarlı şirketin payını almak için Abdurrahman Gürsoy ve Vahap Küçük isimli işadamlarından para toplanabileceği hakkında konuşuyorlar.

AKLA ZİYAN SAVUNMALAR 

25 Aralık operasyonu başlayamadan bitti. Erdoğan hükümeti yargıya müdahale etti ve savcı Muammer Akkaş’ın talimatları emniyet tarafından uygulanmadı.

Savcı Akkaş görevden alınırken yerine atanan savcılar İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğdu takipsizlik verip soruşturmayı sonlandırdı.

Bu bölümde skandalın kahramanlarına ait ifadelerden kısa pasajlar okuyacaksınız. İfadelere geçmeden okuduğunuz 100 milyon dolarlık rüşvetleri, kayıt dışı transferleri hatırlamanızda fayda var.

Mehmet Cengiz ile başlıyoruz.

Cengiz “ATV ve Sabah işine arkadaşlarla girsek nasıl olur diye yaptığım telefon görüşmeleridir. Havuz iddiası tarafıma yönelik bir karakter katliamıdır. ATV Sabah grubunu Zirve Holding’in aldığını duyunca bu süreçten çekildik” 

Cengiz polisin 100 milyon dolara dair sorularına ise “Bundan haberim yok. Tamamen polisin tahmini ve senaryosu” diye cevap veriyor.

Yazı dizisinin başından bu yana telefon görüşmelerinden sayısız alıntı yaptığımız Mehmet Cengiz’in ‘yalan söyleme özgürlüğünü’ kullandığı açık.

Cengiz Sabiha Gökçen Havalimanı ve Palu Demiryolu ihalesine ilişkin de iddiaların hepsini reddediyor. Cengiz AKP hükümeti ile ilişkilerinin kötü olduğunu anlatmak için şöyle bir savunma yapmış: “TMSF ile yaptığımız protokole rağmen ön avans olarak verdiğimiz 5.2 milyon TL’ye TMSF el koydu. Eğer birilerine yakın olsaydık devletin bir kurumu paramıza el koyamazdı”

Oysa ki Cengiz İnşaat’ın Erdoğan rejimine ne kadar yakın olduğu herkesin malumu.

Aldığı ihaleler dışında ödemediği vergilerle de gündemden düşmüyor. Mesela Cengiz İnşaat’ın 422 milyon liralık vergi borcu bir kalemde sıfırlanabiliyor.

Nihat Özdemir’e bakalım.

Özdemir “Sabah ve ATV ile ilgilenmeye başladık. Sabah ve ATV ile ilgilenirken Zirve Holding’in de Sabah ve ATV’nin alınmasıyla ilgilendiklerini öğrenince bunu almaktan vazgeçtik.

Dolayısıyla bir ortaklarımızla Sabah ve ATV’nin satın alınması için herhangi bir havuz oluşturmadık. … Sabah ve ATV’nin alınması amacıyla benden kimse 100 Milyon Dolar istemedi. Bu yönde bir talimat ve telkinde de bulunmadı.” diyor.

Özdemir’in bu ifadesi de dosyadaki verilerle çelişiyor.

Çünkü 100 milyon doların rüşvet olarak verildiği, kredinin kamu bankalarından temin edildiği gibi konular gayet açık. Ancak Özdemir bunların hepsini inkar ediyor.

Celal Koloğlu’nun ifadesi ise hayli ilginç. Çünkü ‘yeni savcı’ medya devri için gerekli olan kredilerin alınması ve Zirve Holding’e ödenen paralara dair hiçbir soru sormamış.

Koloğlu’nun “Binali Yıldırım bizim iş yaptığımız alanlardaki işlere bakan Bakanımızdır. Kendisi ile havalimanının hisselerinin devrindeki kamu otoritesi iznine tabi olması nedeniyle ilgili sayın bakana da önceden izah edilmiştir. Tapelerde geçen sayın bakanın da iznini aldık denmesinin nedeni bundan ibarettir.” Şeklindeki ifadesini almakla yetinmiş.

Cemal Kalyoncu ise “Rüşvet havuzu , toplanan parayla ATV Sabah alınmış değildir. Hepsi külliyen yalandır” diyor. Kalyoncu Cengiz Holding’in de Sabah grubu ile ilgilendiğini basından öğrendiğini söylüyor ancak dosyadaki deliller bu bilgiyi yalanlıyor.

Hayrettin Özaltın ise “Bana hiç kimse Sabah ve ATV grubunun alınması için 20 Milyon Dolar vermemi ve bunun karşılığında da ihale vermeyi vaat etmedi. Bu tamamen iftiradır.” “Bizim almış olduğumuz ihaleler de ATV ve Sabah grubunun satışından daha öncedir.” diye kendini savunuyor.

Oysa ki Özaltın’ın medya devri için yaptığı ödemeler 8 Ekim 2013 ve 10 Ekim 2013’tedir ve demir yolu ihalesine dair veriler de bu ifadesini yalanlıyor.

Ayrıca ihale 20 milyon dolar ödemesinden daha sonra yapılmış.

Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın danışmanı Ömer Sertbaş “Benim ATV ve Sabah grubunun satın alınması için havuz oluşturulduğundan haberim yoktur. Böyle bir şeyi hiç görmedim. Binali Yıldırım bana havuzda toplanacağı iddia edilen paralar hususunda herhangi bir talimat vermedi. Herhangi bir telkinde de bulunmadı. Böyle bir şey yoktur.” Diyor. Oysa ki paraların toplanması süreci, rüşvetlerin takvime bağlanması olayı tamamen Ömer Sertbaş tarafından organize edilmişti. Diğer zanlılar gibi Sertbaş’da savcıya doğru beyanda bulunmamış.

Ahmet Çalık ise “Sabah Grubunu 300 milyon dolara tüm borç ve yükümlülükleri ile sattık. Para Zirve Holding’in hesabından bize birkaç defada ödendi. Nakit ya da başka yöntemlerle para ödemesi olmadı” diyor. Ancak Çalık’ın bu ifadeleri de dosya ile çelişiyor.

Berat Albayrak “Ben Çalık Holding’de çalışırken Holding’e ait Sabah ve ATV grubu satışa çıkarıldı. Gruba talip olan yabancı şirketlerden hatırladığım Time Warner, Murdoch grubu vs birçok grup oldu. … 2013 Sonbaharı’nda gruba en iyi teklifi Ömer Faruk Kalyoncu’nun sahibi olduğu Zirve Holding verdi. Zirve Holding ile 300 Milyon Dolar’a şirketin tüm yükümlülükleri, alacakları, kredileri, proje kredileri de olmak üzere anlaşıldı.

300 Milyon Dolar’a Çalık Grubunun %75’lik hissesi satıldı. Tüm paralar da banka aracılığı ile ödendi.” Diye kendini savunuyor. Ayrıca Albayrak “ben satıcı tarafım, alıcı tarafın parayı nereden nasıl temin ettiğini bilemem” diyerek kendini savunuyor. Diğer zanlılarda olduğu gibi dosyadaki deliller ile Albayrak’ın ifadeleri arasında büyük farklılıklar var.

Bilal Erdoğan’ın ifadesi ise diğerleri gibi. Erdoğan “Benim Sabah ATV grubunun satın alınması hususunda hiç kimseyle görüşmem olmadı. Bu konuyla ilgim ya da ilişkim yoktur” diyor. Oysaki dosyadaki deliller tam tersini gösteriyordu.

Özetle sanıkların tamamı eldeki tüm telefon görüşmeleri, yazışmalar ve sesli-görüntülü takip kayıtlarına rağmen her şeyi inkar ediyorlar.

Siyasi iktidarın atadığı savcılar da takipsizlik vererek dosyayı kapatıyor.

Erdoğan hizmetlerinin karşılığı olarak hepsini ödüllendirdi. İsmail Uçar Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı olurken eşi Çiğdem Uçar TMSF üyeliğine atandı. İrfan Fidan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapılırken Fuzuli Aydoğdu HSK Genel Sekreterliği makamına getirildi.

Sonuç olarak yaşananları sürecin aktörlerinin ağzından, birinci elden okudunuz. Bu aşamada ben dosyanın analizini yapmayacağım. Herkes kendi yorumunu yapabilir.

Çünkü eldeki deliller yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık. Bu dosyayı dünyanın hangi diline çevirirseniz çevirin okuyan herkes aynı yorumu yapacaktır.

Son olarak skandalın aktörlerini hatırlatalım:

Tayyip Erdoğan, yargıya darbe yaptı ve iktidarını güçlendirdi.

Berat Albayrak, Hazine Bakanı oldu. Binali Yıldırım önce Başbakan sonra meclis başkanı oldu. Danışmanı Ömer Sertbaş hala yanında.

İşadamları, AKP döneminin milyar dolarlık ihalelerini almaya devam ediyor. Ziraat Bankası yöneticileri, rüşvet için kredi ayarladıkları için terfi ettiler.

25 Aralık sonrası göreve getirilen savcılar, operasyonu engelleyen polisler Erdoğan tarafından ödüllendirildi. Makam mevki sahibi yapıldı.

Operasyonu yapan savcı Muammer Akkaş ve polis şefleri görevden alındı. Meslekten atıldılar. Polisler 6 yıldır cezaevinde. Hatta eşleri ve çocukları da tutuklandı.

Yolsuzluk skandalını haber yapan gazeteciler ya tutuklu ya da sürgünde.

Rüşvet paraları ile satın alınan Sabah ATV iktidar adına tetikçilik yapmaya devam ediyor.


‘Erdoğan’ın dili’nden 25 Aralık [Yazı Dizisi-1]

“Yer yerinden oynar ya bunlar farkında değil ya” [Yazı Dizisi -2]

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Ülkeyi niçin yaktıkları belli oluyor.
    Hesap vermemek için iktidarda kalmalılar…
    İktidardan kalmak için ülkeyi ateşe vermeye devam edecekler…
    Gelecek günler her yönü ile hesaplaşma günleri olacak.
    Erdoğanlar iktidarda kaldığı sürece, asla hukuk zemininde bir düzen olmayacak…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin