Ben gidersem devlet yıkılır diyenin ülkesi mi güçlü, İngiltere mi?

HABER-ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

İngiltere’nin aykırı başbakanı Boris Johnson, yaşanan gelişmeler üzerine istifa kararı aldı. Yeni liderin seçim süreci başladı. Rusya Ukrayna Savaşında en büyük muhalifinin saf dışı kalmasından dolayı bayram yapıyor. Tartışmalar duracak gibi değil. Türkiye’de ise cevabı aranan soru şu olmalı. “Ben gidersem devlet yıkılır” diyen bir liderin ülkesi mi güçlü, skandal sonrası istifa eden İngiltere mi?

Birleşik Krallık olarak dünyanın bildiği ülkeye, biz İngiltere diyoruz. İngiltere sadece Avrupa kıtasının kuzeybatı kıyısında yer alan kara parçası olmaktan öte bir ülke. Avustralya’dan Yeni Zelenda’ya kadar etkinliği ve bağlılığı sabit olan bir dünya ülkesi.

Dünyanın en büyük 6’ncı ekonomisi. 3,1 trilyon dolar gayrisafi milli hasılası, 47 bin dolar kişi başı düşen milli geliri, buna karşılık yüzde 3,8 işsizlik oranı bulunan bir ülke. Dünyanın en büyük 500 şirketinden 26’sının merkezi bu adada bulunuyor. 

Sürpriz bir şekilde alınan Avrupa Birliğinden çıkış (Brexit) kararından sonra ülkenin çökeceğinin öne sürüldüğü bir dönemde ilk yıl farklı göstergeler yaşansa da geçen yıl sürpriz gelişmelere imza attı. İngiltere ekonomisi, 2021’de, 1941 yılından bu yana en yüksek büyümesini kaydetti: Yüzde 7,5.

AYKIRI ADAM BORİS JOHNSON’IN GELİŞİ VE GİDİŞİ

Muhafazakar Parti liderliğinden genel seçim zaferine uzanan Boris Johnson’ın gidişi gibi gelişi de büyük sansasyonlarla olmuştu. Yer çekimine meydan okuyan bir siyasi kariyere sahip olduğunu (sonuncusu hariç) defalarca ispat etti.

Osmanlı’nın son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal’in torunu olan Stanley Johnson’ın oğlu. 

Selefi Başbakan Teresa May’in hükümetinde iki yıl dışişleri bakanlığı yapan Johnson, esas itibariyle gazeteci kökenli.

2019’da büyük bir zaferle başbakanlık koltuğuna oturdu. (Muhafazakâr Parti 12 Aralık 2019’da yapılan son genel seçimlerde açık ara zafer kazandı. Yüzde 43,6 oy alarak Avam Kamarası’na 80 vekil gönderdi. Bu 1979’dan bu yana elde edilen yüksek sonuç oldu.) Üstelik başbakanlık koltuğuna, Londra gibi solcu bir kentte, 2008 ve 2016’da iki kez belediye başkanlığı yaptıktan sonra kazandı.

Brexit kararı onun başbakanlığı döneminde alınmadıysa da tamamlanması Johnson döneminde oldu. Gelişinden hemen sonra koronavirüs salgını yaşandı, bu yıl ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gerçekleşti.

Johnson, Brexit kampanyası sırasında İngiltere’yi Türkiye’den gelecek kitlesel bir göçten korumanın tek yolunun, AB’den ayrılmak olduğunu” söylemesiyle adından sıkça söz ettirdi. Sonrasındaysa, “Son derece Türk yanlısı biriyim; ancak 77 milyon Türk ahbabımın ve Türk kökenlilerin buraya herhangi bir kontrol olmadan gelmesini hayal bile edemiyorum. Bu çılgınca olur. İşe yaramaz” demişti.

Boris Johnson, sadece bu konuda değil her konuda birbirine ters gelebilecek söyler sarf eden bir siyasetçi olarak tanındı. İşin garip tarafı, bu tezatlar onun kariyerini bitirmek yerine önünü açtı dense yanlış olmaz. Her defasında bir şekilde bunların üzerine çıkmayı başardı.

Salgın döneminde Kovid 19’u ciddiye almamakla eleştirildi, salgın boyunca halkın arasına karışmayı, el sıkmayı bırakmadı. Hastalığa yakalandı, yoğun bakımda kaldı, iki hafta sonra yine işinin başındaydı. 

Kapanma döneminde başbakanlık konutunda en az 17 parti düzenlediği ortaya çıkınca soruşturmaya uğradı. Hükümetin “kendi koyduğu kuralları ihlal ettiği” suçlamasına muhatap oldu. “Bütün sorumluluğu üstleniyorum” diyen Johnson, parlamentoyu yanıltıcı bir şey yapmadığını söyledi.

Kraliçe II. Elizabeth’in, eşi Prens Philip’in ölümü ardından yas tuttuğu sırada, kapanma kurallarını çiğneyen iki parti düzenlemesi, Nisan 2021’de İngiltere’nin en büyük tartışma konusu olmuştu. 

Boris Johnson’ın siyasi hayatında Türkiye’yi ilgilendiren ilginç çıkışlar da var. 2016’da, Spectator dergisi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aleyhine düzenlediği şiir yarışmasına, Londra Belediye Başkanlığı sırasında katıldı ve yarışmada birinci seçildi. İşin ilginç yanı, İngiltere Dışişleri Bakanı olduğunda ilk tebrik eden liderin Erdoğan’ın olmasıydı.

JOHSON HEPSİNİ ATLATTI, BİR ATAMADA YIKILIP GİTTİ

Başbakan Johnson, geride bıraktığımız günlerde (6 Temmuz) Cris Pincher’i, Muhafazakar Parti meclis grup başkan vekili olarak atadı. Pincher hakkında taciz iddiaları ortaya çıktı. Johnson, önce kabul etmediyse de taciz iddialarının kendisine 2019’da geldiğini ve harekete geçmemekle hata yaptığını söyleyip özür diledi. 

Bu özür dileyen sözler, parti içindeki muhalefeti yatıştırmaya yetmedi. Önce Maliye Bakanı Rishi Sunak ve Sağlık Bakanı Sajid Javid görevlerinden istifa ettiklerini duyurdu. Başbakan Johnson direneceğini söylese de toplam 5 bakan ve 80 üst düzey bürokrat görevlerinden ayrılınca, Başbakanlık konutu olan Downing Street 10 Numara önünde Muhafazakar Parti başkanlığından istifa ettiğini açıkladı.

Bu aynı zamanda İngiltere Başbakanlığından da ayrılma sürecinin başlaması demekti. Muhafazakar Parti’de seçim yarışı bitip, Kraliçe hükümeti kurma görevini yeni isime verdiğinde Johnson, “Bekçi Başbakan” koltuğuna da veda etmiş olacak.

57 yaşındaki Boris Johnson, 2019 Temmuzunda oturduğu başbakanlık koltuğundan, 3 yıl sonra yine Temmuz ayında ayrılmış oluyor. 

BORİS JOHNSON’IN GİDİŞİNE EN ÇOK RUSYA SEVİNDİ

Bu yılın Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ardından ilk harekete geçen ve en sert tepkiyi veren lider İngiltere Başbakanı Johnson oldu. Nisan ayında sürpriz bir şekilde Kiev’e gidip Ukrayna Cumhurbaşkanı Vilademir Zelenskiy ile görüştü. Ülkesinin Ukrayna’ya her türlü silah yardımında bulunacağı sözünü verdi. 

Sözünü büyük oranda da tutan Johnson’ın bu ani istifası en çok Moskova’yı sevindirdi. İngiltere’deki bu siyasi krizin Rusya’nın zaferi olduğunu söyleyenler bile hayli var. Başbakanın muhalifleri, Rusya’ya yönelik yaptırımların Avrupa’nın kendi ayağına sıktığı kurşun olduğunu dile getirip durdu. 

İngiltere, istifaya giden süreci ve sonrasını tartışırken, hiçbir muhalif çıkıp da “dış güçler” tartışması yapmaya kalkmadı. Sağlık Bakanı Sajid Javid’in Pakistan, Maliye Bakanı Rishi Sunak’ın da Kenya kökenli olduğu ve “mülteci komplosu” iddiası, İngiltere’de değil Türkiye’de dile getirildi. 

Rus ve Çin ya da benzeri ülkelerin rejimlerinde “istifa” ancak liderlerinden “af dileyerek” istenebiliyor. Kişisel bir karar olarak ortaya çıkması pek mümkün görünmüyor. 

“Ben gidersem devlet yıkılır” algısının yerleştirildiği Türkiye’ye inat, Boris Johnson siyasette vazgeçilmez olduğunu ortaya koydu. 

İngiltere güçlü olma istikametinde bir çıkış yolu bulacak, Türkiye ise çıkmaza sürüklenmeye devam edecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin