TR724 HABER MERKEZİ, BRÜKSEL
Kongo’nun bağımsızlık kahramanının altın kaplı dişi, Belçika’nın kanlı sömürgeci geçmişiyle yüzleşmesi kapsamında ailesine teslim edildi.
Belçikalı yetkililer, Kongo’nun öldürülen bağımsızlık kahramanı Patrice Lumumba’nın bir dişini çocuklarına iade ederek, ülkenin eski kolonisini acımasızca sömürdüğü süreçte yapilan zulümlerin tanınmasına yönelik yeni bir adım atmış oldu.
İngiliz The Guardian gazetesinin aktardığına göre, altın kaplı diş, eski adı Kongo Cumhuriyeti olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin (DKC) ilk başbakanı ve Afrika’da sömürgeciliğe karşı mücadelenin simgesi olan ve 1961 yılında ayrılıkçıların yanı sıra Belçikalı paralı askerler tarafından öldürülen Lumumba’dan geriye kalan tek parça. Lumumba’nin katilleri cesedi asitte eritirken bazı katiller Başbakanın dişlerini hatıra olarak saklamış.
Altın kaplı diş, Pazartesi sabahı Brüksel’deki Egmont Sarayı’nda açık mavi bir kutu içinde bir grup aile üyesine teslim edildi. Diş, ülkesine geri gönderilmeden önce ilk adım olarak Demokratik Kongo Cumhuriyeti Büyükelçiliğine götürülmek üzere bir tabuta yerleştirildi.
Lumumba’nın oğlu Roland geçen hafta yaptığı açıklamada dişin iadesinin ailesinin “yaslarını bitirebileceği” anlamına geldiğini söyledi. Belçika, dişi iade ederek, ülkenin Orta Afrika’daki kanlı sömürüsünün en acımasız ve utanç verici bölümlerinden birinin üstüne bir çizgi çekmeyi umuyor.
Belçika başbakanı Alexander de Croo, Lumumba’nın öldürülmesindeki “ahlaki sorumluluğunu” kabul etti. De Croo, “Bu acı ve nahoş bir gerçek, ancak konuşulmalı” dedi ve ekledi: “Bir adam siyasi inançları, sözleri ve idealleri için öldürüldü.”
Bu ayın başlarında Belçika Kralı Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne ilk ziyaretini gerçekleştirmiş, ancak resmi bir özür dilemekten kaçınmıştı. Kral Philippe “geçmişin yaraları için en derin üzüntülerini” dile getirerek, “Şiddet eylemlerine ve aşağılamalara yol açan paternalizm, ayrımcılık ve ırkçılıkla damgalanmış, kendi içinde haksız, eşitsiz ilişkilerden oluşan bir rejim” ifadelerini kullandı.
Bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynayan karizmatik bir pan-Afrikanist olan Lumumba, 1960 yılında ülkesinin demokratik yollarla seçilmiş ilk lideri oldu. Bir yıl içinde, yeni devlette düzen çökerken ve mineral zengini Katanga eyaletindeki isyancı gruplar ayrılıkçı hareketler başlatırken, ülke soğuk savaş politikalarının ve iç iktidar mücadelelerinin kurbanı oldu.
Batılı yetkililer Lumumba’nın bir koruyucu olarak Sovyetler Birliği’ni tercih edeceğinden ve Moskova’nın uranyum gibi stratejik açıdan kritik kaynaklara erişimine izin vereceğinden endişe ediyordu.
Askeri bir darbenin ardından Lumumba hapse atıldı, işkence gördü ve alelacele kurulan bir idam mangası tarafından vurularak öldürüldü. Belçika 40 yıl sonra Lumumba’nın ölümünden dolayı “ahlaki sorumluluk” taşıdığını kabul etti. CIA de zamanında 35 yaşındaki siyasetçiyi öldürmek için planlar hazırlamıştı. Ancak Lumumba’nın öldürülme koşulları hakkındaki gerçeklerin ortaya çıkması onlarca yıl aldı.
2000 yılında Belçika polis komiseri Gerard Soete, Lumumba’nın cesedini parçalara ayırdığını ve kalıntıları asitte erittiğini itiraf etti. Alman televizyonunda gösterilen bir belgeselde Soete, Lumumba’ya ait olduğunu söylediği iki dişi gösterdi.
2016 yılında Belçikalı bir akademisyen olan Ludo de Witte, Soete’nin kızının bir gazeteye verdiği röportaj sırasında Lumumba’ya ait olduğunu söylediği bir altın dişi göstermesi üzerine Soete hakkında şikayette bulundu. Diş daha sonra Belçikalı yetkililer tarafından ele geçirildi.
Lumumba, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki pek çok kişi için ülkenin bağımsızlığını kazandıktan sonra ne hale gelebileceğinin bir sembolü olmaya devam ediyor. Bunun yerine, on yıllar süren diktatörlük ve çatışmalarla boğuşan ülke, muazzam maden zenginliklerini tüketti.
İki yıl önce, Kongo’nun bağımsızlığının 60. yıldönümünde, Lumumba’nın “ruhunun feraha eriştirilmesi” için yeni çağrılar yapıldı. Kinşasa’daki Belçika büyükelçiliğinin önünde toplanan protestocular, sömürge yönetimi sırasında alınan kültürel eserlerle birlikte Lumumba’nın kalıntılarının da iadesini talep etti.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti hükümeti, dişin bu ayın sonunda Kinşasa’da resmi olarak defnedilmesinden önce üç günlük resmi yas ilan etti.
Belçika Kralı Leopold II’nin Kongo Özgür Devletini kişisel bir derebeylik olarak yönettiği 1885’ten itibaren Belçika’nın egemenliğinin ilk 23 yılında 10 milyon kadar insan açlık ve hastalıktan öldü. Milyonlarca insan ise elleri kesilerek kasten sakat bırakıldı.
Zindanda insanlar birer kemmiyet,
urbalarla kemik, mintanlarla et…
Unutulmaması gereken sayılar bunlar:
“1885’ten itibaren Belçika’nın egemenliğinin ilk 23 yılında 10 milyon kadar insan açlık ve hastalıktan öldü. Milyonlarca insan ise elleri kesilerek kasten sakat bırakıldı…”
Yani Mustafa Kemal’in 4 yaşından (1885), II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908’e kadar geçen yirmi yol içinde Belçikalı koloniyalistler 10 milyondan Kongo’da çok insanın açlık ve hastalıktan ölümünden sorumlular.
Belçika’nın 2020 yılı nüfusu: 11,56 milyon (Kaynak wikipedia)
Muhtemelen 1885-1908 arasında nüfusları bugünküne oranla yarıdan çok daha azdı…
Bugünkülerden birkaç nesil önce mesela dedelerinin dedeleri kendi nüfuslarının -belki- üç katına yakın insan katlettiler.
Elbette ki, torunlarının torunları sorumlu tutulamaz.
Sırada İngilizler, Fransızlar, İspanyollar, Portekizlilerin dede-dedeleri var.
Amerikalıların ve Rusların ata-dedeleri var…