Yorum | Bülent Korucu
Nedir bedelli askerlik? Parası olanın banka kuyruğunda disiplinli biçimde tek sıra halinde durmayı becererek askerlikten muaf olması. Eskiden para, artı temel askerlik eğitimi şartı vardı. Şimdi tekrar aynı düzene geçmeyi, 28 günlük temel eğitimi geri getirmeyi planlıyorlar. O kısa sürede Rambo gelse askerlik eğitimi veremez/alamaz. Asıl maksat herkesi askeriyenin tornasından şöyle bir geçirmek ve ülkede asıl patronun kim olduğunu göstermekti. Yanaşık düzen eğitimi, yürüme provaları ve yüzlerce defa tekrar edilen ‘emret komutanım’ nidası… Hepsi bu. Burun sürtme operasyonu eksik kalmasın diye zaten yeterince savaş eğitimi olan polisleri bile askere alıyorlardı.
Profesyonel askerliğe geçmek ve askerliği sadece fakirlerin yükümlülüğü olmaktan çıkarmak en iyisi. Ama asıl konumuz bu değil. CHP’nin gittikçe daha fazla bedelli askerlere benzediğini düşünüyorum. Eline silah almadan terhis olan bedelli gibiler. Seçimden seçime hatırlanan muhalefet sorumluluğunu dahi taşımak istemiyorlar. “Bizi bırakın en iyi bildiğimiz işi, parti içi didişmeyi yapalım” havasındalar. Bedelli askerlerin biricik hatırası yemin törenindeki ‘muhteşem’ yürüyüşleri olurdu. CHP’nin de seçim dönemlerinde mangalda kül bırakmayan kahramanlıkları vardı. Artık onu da yapmak zor geliyor. Maaş almak için bankamatik sırasında beklemeyi yeterince fedakarlık olarak görüyorlar diyeceğim; umarım haksızlık yapmış olmam.
Seçim gayrı meşru ise neden Meclis’tesiniz?
Bir ana muhalefet partisi düşünün seçimin gayri meşru olduğunu ilan ediyor ama gereğini yapmıyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bu defa hızlı davrandı; 16 Nisan referandumundan aylar sonra kurduğu cümleyi, 24 Haziran seçimlerinin kırkı çıkmadan dillendirdi. Gayrı meşru seçimle kurulan parlamentoda neden oturmaya devam ettiklerini izah etme gereği bile duymuyorlar.
Bir siyasi parti düşünün, genel başkan yardımcısı milletvekilinin hakkını savunmaktan aciz. Hem de bu vekil Hürriyet gibi popüler bir gazeteyi yıllarca yöneten tanınmış bir gazeteci. Enis Berberoğlu, partisinden umudu kesmiş olacak, mücadelesini tek başına verme kararı almış. Bir iki nutukta adını geçirerek Berberoğlu’nu savunuyormuş rolü yapan lider ve sözcülerin sokaktaki insanın derdine deva olabilme ihtimali var mı?
Ece Sevim Öztürk büyük hata yapmış
Bir cumhurbaşkanı adayı düşünün; “cumhuriyet elden gidiyor, neredesiniz?” diye soruyor. Aldığı cevap “bıraktığın yerde, 24 Haziranda diktiğin sandıkların başında!” oluyor. Seçim mitinglerinde topladığı milyonları hâlâ yanında sanarak hayalini kurduğu liderlik yarışına yeniden giriyor. Aday olduğunda vaatlerinden biriydi oysa, parti içi muhalefete kalkışmamak. Muharrem İnce, kampanyasının önemli destekçilerinden bir gazetecinin uyduruk suçlamalarla cezaevine konulduğu duymamazlıktan geliyor. Adını anmaktan korkan adama inanarak Ece Sevim Öztürk büyük hata yapmış. Tıpkı sandık başlarındaki onbinler gibi.
MHP, askerliği orduevinde yapan Cem Yılmaz konumunda. Saray’da Erdoğan’ı eğlendirerek şafak dolduruyorlar. HDP eline silah verilmeyen sakıncalı piyade. Çok dik başlıları ‘disko’ya atıyorlar. Zararsızlar parlamentoda geri hizmette. İYİ Parti, ‘Genelkurmay’da dayım var’ havasında bot bağlayıp, soluğu mutfakta patates çuvalının başında alan kof kabadayı. CHP’ye bedelli muhalefet hakkı tanınsın. Zaten işe yaramayan kısa dönem zorunluluğu da kalksın. Nasıl bedelliye güvenerek savaşa girilmeyeceğini herkes biliyor; CHP’ye güvenerek siyasal mücadele yapılmayacağı da kayıt altına alınsın. Birbirlerinin saçını çekerek ağlaşan kreş çocukları kıvamında kendi dünyalarında yaşasınlar.