YORUM | MAHMUT AKPINAR
15 Temmuz akşamı başka bir şehirden yaşadığım şehre dönüyordum. Gelmek üzere iken, Türkiye saati ile 23.00 gibi bir arkadaş aradı. Hocam “Türkiye’de darbe oluyormuş!” dedi. Eve geldim hemen haberlere baktım, Köprünün bir tarafının askerlerce tutulduğunu, bazı olayların olduğunu gördüm. Türk siyasi tarihi okutmuş, ihtilalleri derslerde işlemiş birisi olarak kısa bir analiz yaptım ve ciddi tuhaflıklar olduğunu gördüm. Zira yaz günü, herkesin dışarda olduğu bir dönemde, nerdeyse daha yatsı ezanı okunmamışken, trafiğin en yoğun anlarında köprüyü kesmenin darbeyle, iktidarı değiştirmekle bir ilgisi olamazdı.
Ülkedeki olumsuzluklardan, hukukun, demokrasinin yitirilmesinden zaten endişeliydim, 15 Temmuz öncesinde de olaylar nedeniyle canım sıkkındı. Ama o meşum gece yüreğime bir topak oldu oturdu. Ülke ve Hizmet insanları için büyük belaların geldiğini anladım. Daha ilk saatlerde kaygılarımı ifade eden ve “Hiçbir şekilde hiçbir darbeyi tasvip etmiyorum” diye açıklama yaptım, sosyal medya paylaşımlarında tuhaflıklara vurgu yaptım. Ama bir plan yapılmıştı ve milyonlarca masum insanın hayatını karartacak kirli proje yola çıkmıştı.
O gece sabaha kadar uyuyamadım, içimde değirmenler dönüp durdu. Takip eden günlerde de leyla gibi dolaştım. Çünkü ülkenin ve temiz insanlarının üzerine kara bir kabus çökmüştü. Üzerime binen ağırlık, kasvet, üzüntü ve çaresizlik hissi yıllarca sürdü. Yıllar sonra hala o burkuntuyu yaşıyor, ağırlığı sırtımda taşıyorum. Zulmün hız kesmeden devam ediyor olması, milyonlarca insanın hayatının alt üst olması Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan hepimizi hala yoğun şekilde etkiliyor.
Kimimiz yaşadığımız ağır mağduriyetler nedeniyle, kimimiz en yakınlarının gadrine ve ihanetine uğradığı için, kimimiz umutsuzluktan, kimimiz yaşadığımız travmanın etkisinden çıkamamaktan bayram kutlamak, sevinmek istemiyoruz. Dostlarla bir araya geldiğimizde geçirdiğimiz hoş vakitler cezaevlerindeki arkadaşlarımıza, mağdur ve masum insanlarımıza ihanet gibi geliyor bizlere. Bu nedenlerle kenarda duran, köşesine çekilen, hayata küsen çok kimse oldu. Bayramlarda dahi yalnız kalmayı, kimseyle ziyaretleşmemeyi tercih edenler var. Bazılarını ise yaşadığı kırgınlıklar, hüsranlar itiyor yalnız olmaya ve ayrık durmaya.
Hepimizin dertleri, sıkıntıları var. Belki topluma küskünüz, belki akrabalarımıza, çevremize kırgınız. Kimimiz insan yüzü dahi görmek istemiyor. Zira insanların ne kadar çok yüzünün olduğunu veya ne yüzsüz olduklarını zor zamanlarda daha iyi anladık. Ama insan sosyal bir varlık, hemcinsleriyle konuşmaya, dertleşmeye, sevinmeye ihtiyacı var. Bayramlar belki de bütün bu travmaları aşabilmek ve normalleşebilmek için bize fırsat sunuyor. Kendi dar dünyamızda dertlerimizle baş başa kalarak, acıları veya güzellikleri paylaşmadan, insan içine karışmadan bu travmaları aşamayız. Allah korusun onulmaz dertlere dûçar olur, kısa sürede ruh ve beden sağlığımızı da tüketiriz.
Ne zaman içim daralsa, ruhum sıkılsa bir dosta uğramak, insanlarla halleşmek, laflamak ihtiyacı duyarım. Ama içe dönük, evinden çıkmak istemeyen, insanlardan uzak duran pek çok arkadaşımız var. Bazılarının yaşadıkları onları insanlara karşı güvensiz yapıyor. Bazıları ise milyonlarca insanın mağdur, perişan olduğu dönemde duyarlılık gereği bayram sevinci yaşamak istemiyor.
Hemen hepimiz travmatiğiz, bunaltılar, üzüntüler içindeyiz. Bazılarımız içten içe yanarken bazılarımız dışa atarlıyız. Ama sonuçta insanız. Konuşmaya, paylaşmaya, halleşmeye ihtiyacımız var. Bayramla sıkışıp kaldığımız bunaltılardan, üzüntülerden, fasit daireden çıkabiliriz. Kendimizi hapsettiğimiz yalnızlık, darlık, güvensizlik zincirlerini kırabiliriz. Bayramlarda dostlarla beraber olmak, ziyaretlere gitmek veya ziyaretçi kabul etmek, muhabbet etmek, ikramda bulunmak, ikram almak normalleşmemize, ruh ve beden sağlığımızı korumamamıza, gömüldüğümüz travmalardan kurtulmaya yardımcı olacaktır.
Münhasıran çocuklar için bayramları yaşamak ve yaşatmak çok önemli diye düşünüyorum. Farkında olmadan onları da kendi kasvetli dünyamıza mahkum ediyor olabiliriz. Yaşadıklarımız, tepkilerimiz, takıntılarımız nedeniyle onları cezalandırma hakkımız yok. Kendimiz için değilse dahi çocuklar için bayramı bayram gibi kutlamalı ve bayram havasını hissetmeli, hissettirmeliyiz. Tepkisel yaklaşımlar, ifrat davranışlar istikameti bulmamıza da, huzuru yakalamamıza da engel olur.
Ne yaşarsak yaşayalım bayramları bayram gibi yaşayalım, dostlarla, sevdiklerimizle birlikte olalım.