HABER-YORUM | TUNA YILDIZ
Real Madrid yine futbolda bombayı patlattı. Dortmund’un genç yıldızı Jude Bellingham için 103 milyon Euro gibi astronomik bir transfere imza attı. Alexis Mac Allister ise 45 milyon Euro karşılığında Liverpool kadrosuna dahil oldu. Avrupa’da milyon Eurolar havada uçuşurken, Türk takımları ise küçük hesaplar peşinde. Bu planlamalarla bu yıl da Avrupa kupaları Türk takımları için hüsranla son bulacak gibi.
Her sabah uyandığımda ilk işim spor gazetelerine bakmaktı; özellikle de mayıs ayında. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da liglerin tatil olmasından dolayı ayrı bir heyecan duyardım. Çünkü takımlar, kadrolarını güçlendirmek için farklı ülkelerden pahalı ve kaliteli oyuncuları kadrolarına katardı. Benim gençliğimde özellikle İspanya, Almanya, İtalya ve İngiltere ligleri yıldız geçidi gibiydi adeta. Ronaldo, Ronaldinho, Thierry Henry, Zinedine Zidan, Luis Figo, Rio Ferdinand, Roberto Carlos, Paolo Maldini, Raul Gonzalez ve David Beckham dönemin futbol cambazlarıydı. Sadece sahada izleyenler değil, televizyon karşısında onları izleyenler de hayran kalırlardı topla danslarına.
2000’li yıllar sadece Avrupa için zengin değildi. Türk futbolunu yönetenler de top cambazlarını yüksek bedeller ödeyerek taraftarı ile buluşturmuştu. O dönemin futbol adamları Aziz Yıldırım, Ali Şen, Faruk Süren, Süleyman Seba, İlhan Cavcav ve Mehmet Ali Yılmaz, taraftarının gözündeki buğuları temizlemişti. Bir taraftar, sahaya gittiğinde verdiği paraya değer gören bir oyunla sahadan ayrılıyordu.
Ancak 2000’li yıllar ve yıldızlar mazide kaldı Türk futbol severler için. Yıldırım’ın, Şen’in, Süren’in, Seba’nın ve Yılmaz’ın Türkiye getirdiği Wesley Sneijder, Didier Drogba, Roberto Carlos, Popescu, Mario Jardel, Haim Revivo, Cassio Lincoln, Jay Jay Okacha, George Hagi, Alex de Souza, Stephan Kuntz, Elvir Baliç, Pierre Van Hoojdonk, Pascal Nouma, Şota, Uche, Mateja Kezman, Frank Riberry, Prekazi, Appiah, Milan Baros ve Taffarel gibi isimler Türk futboluna çağ atlattı. Hem oynanan oyun hem de Avrupa’da alınan sonuçların temelinde yıldız oyuncuların takımlarına kattığı değer vardı. Galatasaray’ın Hakan Şükür, Okan Buruk, Emre Belözoğlu gibi Türk futbolcularla UEFA Kupası’nı kaldırdıklarında onlara güç veren Hagi, Jardel ve Popescu gibi yıldızlar vardı.
TÜRK TAKIMLARI BATAK
Ya şimdi? Şimdilerde Türk futbolu geçmişini mumla arıyor desek yalan olmaz. Neden mi? Öncelikle futbol devleri büyük bir ekonomik darboğazın eşiğinde. Dört büyük takımın toplam borcu neredeyse 10 milyar TL’nin üzerinde. Ancak bankalara yapılandırma ile ayakta duruyorlar. Özel bir şirket olsaydı takımlar çoktan batmıştı. Devlet kurumları bir şekilde idare ederek günü kurtarıyor. Ancak takımların geleceği karanlık. Çünkü sezon bitmesine rağmen dört büyükler Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor dişe dokunur bir futbolcu ismi açıklayamadı. Bunun tek bir sebebi var: Kasada transfere verecek tek bir kuruş bile yok. Kasaya paraya gelse dahi, direk bankaların yapılandırmasına gidiyor. Bundan dolayı Türk taraftarlar sezon transferlerinde ‘çilek’ transfer beklemesin lütfen. Artan döviz kurlarını da dahil ettiğimizde Türk futbolu üzerinden kara bulutlar dolaşmaya devam edecek gibi duruyor.
Ya Avrupa futbolu için aynı şeyler geçerli mi? Maalesef iki futbol dünyası arasında 180 derece fark var. İspanya devi Real Madrid, Benzema’nın ayrılmasından sonra Dortmund’a 103 milyon Euro ödeme yaptı. Bu bütçe neredeyse Türk takımlarının yüzde 50’sinin bütçesine denk. Avrupa bir futbolcu için 100 milyon Euro bütçe ayırırken, Türk takımları hala üçüncü dünya ülkelerinden kelepir oyuncu avında. Artık o da hayal. Dünya devlerinin scout (futbol izleme) ekipleri, yıl içerisinde gelecek vaat eden bütün yıldızları ön sözleşmeyle kadrosuna katması bunun da kapısını kapattı. Real Madrid Bellingham’ı kadrosuna katar da, diğer rakipleri durur mu? Kevin Schade İngiltere’nin Brentford, Lionel Messi Amerika’nın Inter Miami ve Alexis Mac Allister’da Liverpool formasını giymek için imzayı attı şimdiden.