Başörtüsüne anayasal kılıf provokasyonu

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Kadınların dini inanç ya da gelenek gerekçesiyle örttükleri başörtüsü, on yıllardır en çok istismar edilen konulardan biri olageldi. Sorunun çözüldüğü dönem olarak söylenen son yıllarda bu konu farklı şekilde kullanılır oldu. Kanal 7 muhabiri Meryem Nas Mercan’ın sahnelediği olay, suistimalin nerelere götürüleceğini gözler önüne serdi. Kaos için toplumun sinirlerine random basılıyor. 

Kanal 7’nin başörtülü muhabiri Meryem Nas Mercan, sokak röportajı yapmak amacıyla Beşiktaş’a gitti. Kameralara yansıyan bir dizi hoş olmayan diyaloglar yaşandı. Bundan sonrasını kamuoyu, Meryem’in yansıttıklarından öğrendi.

Meryem’in, “Başörtüme hakaret etti” diye suçladığı kadının cephesindense yaşananlara ilişkin tek cümle medyaya yansımadı. 

 

Bu izlediğimiz videoda, esas itibariyle nezaket sınırlarını zorlayan, insan haklarına saygı göstermeyen ve başörtüsüne hakaret ettiği iddia edilen Aylin A. değil, bizzat hakarete uğradığını söyleyen Meryem’in kendisi.

Bu görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla tartışmanın öncesi var. Meryem de kendi öne sürdüğü mağduriyetine delil oluşturması ve kamuoyuna bunu iyi satabilmesi için öncesinde neler yaşandığını paylaşmaya ihtiyaç duyuyor.

Kendinin başörtüsünü, çalıştığı Kanal 7’nin iktidarın sesi olmasını ve AK Parti’nin de arkalarında durduğundan emin olarak tartışmanın yaşandığı mekânın sahiplerinden güvenlik kamerası kayıtlarını bir şekilde alıyor. 

Bu görüntülerin de bir kısmını medyaya servis ediyor.

 

Ne var ki bu görüntüler de gerginliğin nasıl başladığını ortaya koymaktan uzak. Meryem, tartışmanın baş tarafını vermek yerine kendinin işine geldiği yerden itibaren olan kısmını yansıtmış. Bütün diyaloglar bir kenara bırakılmış ve konuşmalardan sadece gerilen kadının, “Kafan hava alsın ondan sonra konuş” sözünden itibaren kameraya yansıyanları servis etmiş. 

Belli ki tartışma buradan başlamıyor. Öncesinde yaşanan bir diyalog var. Anlaşıldığı kadarıyla Aylin A., görüntü alınmasını istemiyor. Belki de iktidarın sesi olan bir televizyona röportaj vermeye yanaşmıyor. 

Kamuoyuna “saldırgan” ve “hakaret etti” diye tanıtılan Aylin A., yakın arkadaşı ekonomist İris Cibre’ye konuyu anlatmış. Cibre’nin aktardığına göre muhabir, izin almadan mikrofonu ağzına uzatıp sormaya başlamış.

Aylin A., “Benden izin almadan çekim yapamazsın” diyor. 15 dakika boyunca niçin izin almadan çekemeyeceğini anlatmaya çalışıyor. Muhabir sorularını sormayı sürdürünce de “İznim yok çekemezsin, anlamıyor musun? Bence kafan hava alsın” diyor. 

Muhabir, muhatabının ne dediğini önce anlamıyor. “Ne dedi abi?” diye sorduktan sonra, “Kafan hava alsın” dediği aktarılınca Meryem, “İşte aradığımı buldum” diyerek konuyu hemen başörtüsüne getiriyor. Sonra da mağdur postuna bürünerek saldırıya geçiyor. 

Kanal 7’nin muhabiri, istediğini elde etmiş olarak soluğu polis karakolunda alıyor. İktidarın sesi bir kanalın muhabirinin şikayetini dikkate alan polis, 46 yaşındaki Aylin A.’yı gözaltına alıyor. 

 

Gözaltından polis marifetiyle Çağlayan Adliyesi’ne götürülüyor. Savcı kadının ifadesini alıyor ve “Bence kafan hava alsın” sözünü, karşısındakinin “Mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı hakaret” ettiği gerekçesiyle nöbetçi hakimliğe yönlendiriyor. 

Yurt dışında da işleri olan Aylin A., çıkarıldığı mahkemeden adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor.

SALDIRGANLAŞARAK MAĞDURİYET OLUŞTURMA DÖNEMİ

Bu ülkede insanlar değerleri üzerinden her gün saldırıya uğruyor. Hem de ülkeyi yöneten şahsın dilinden. Türkiye, Gezi Protestolarına ülke genelinde katılan yüzbinlerce insana (toplumda “hayat kadını” anlamına karşılık kullanılan) “sürtük” diyen bir kişi tarafından yönetiliyor.

Savcıların önüne, “sürtük” sözlerinden dolayı yüzlerce şikâyet gitti. Şikâyet dilekçelerini savcılar kabul etmeye bile korktu. 

İktidar mensupları tarafından muhalefete yöneltilen hakaretlere her gün yenileri eklenirken, “Başın hava alsın” sözünden büyük mağduriyetler devşirilmeye çalışılıyor. 

Başörtüsü konusunun iktidar tarafından Anayasa değişikliği yapılması girişiminin Meclis’e gelme aşamasında yaşanan bu olayın, yandaş medya tarafından köpürtülmesi dikkat çekici. 

Yandaş mecraya, İletişim Daire Başkanlığı’nın mağduriyet ortamı hazırlayın yolunda bir mesaj gittiği anlaşılıyor. Trollerin ifşa edildiği günün ertesinde bu olayın yaşanması, biraz da trollerden “Dimdik ayaktayız” mesajı gibi duruyor. Anlaşılan o ki başörtüsü konsolidasyonu yapılmak isteniyor.

AK Parti Milletvekili İffet Polat’ın, “Neden Başörtüsü örtme hakkını anayasal güvence altına almak istiyoruz bu video güzel izah ediyor” paylaşımlarına bakılırsa, bu amaçla yapılmak istenen başka gelişmelerin yaşanması sürpriz olmayacak.

Bu konuyla ilgili sosyal medyada yapılan yorumlara göz attığımda, pek çok kişinin bu tür provokasyonların yaşanabileceğine dikkat çekmesi iyi gibi görünüyor. Ama aynı tür paylaşımlarda, “Artık başörtüsünden nemalanamazlar” yolundaki değerlendirmeler temenniden öte bir kanaatse çok yanılıyorlar.

Emin olun, eğer bir toplumda kadınların yüzde 58’i başını örtüyorsa oradan siyasal İslamcılara çok ekmek çıkar. “AK Parti’nin başörtüsü provokasyonlarına karşı dikkatli olunmalı” demek ayrı, “Artık başörtüsünden nemalanacakları dönem geçti” demek farklı. 

BAŞÖRTÜSÜ HAKKI DEĞİL, BAŞÖRTÜSÜ İMTİYAZI İSTİYORLAR

Toplumu “başörtülüler” ve “sürtükler” olarak ayırmak isteyen zihniyet, başörtüsü takma özgürlüğü peşinde değiller. Bunların istediği başörtüsü imtiyazı… 

Birey olarak bir şey ifade etmediğini fark edenler, başörtüsüyle kendilerinin bir anlam taşıdıklarına inanıyorlar ve bunun imtiyazını yaşamak istiyorlar. Yazıya konu olan muhabir, eline mikrofon tutuşturulmasını, izin almadan insanları kayda almayı ve bunu bir provokasyona dönüştürmeyi hep bu başörtüsü imtiyazından alıyor. 

Başörtüsü üzerinden mağduriyet oluşturmaya çalışanların provokatif tavırları, başörtülü kadınların geçmişte yaşadıkları mağduriyetleri, toplum vicdanında gölgeliyor.

Beyne oksijen gitmesinin önündeki engel başörtüsü değil ideoloji. 

Maalesef, başörtüsü kadının başını değil kimliğini örtüyor. 

Avrasya Kamuoyu Araştırmalar Merkezi Kemal Özkiraz’ın bir süre önce başörtüsü üzerine yaptığı bir değerlendirmeyi paylaşarak yazımı noktalamak istiyorum.

 

“28 Şubat ölmedi Külliye’de yaşıyor. Dindarların iktidarında, dindarlar 28 Şubat’ı aştı 29 Şubat yaşanıyor. Dün üniversiteye alınmayan başörtülü bacılarınız bugün çocuklarıyla birlikte hapiste.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin