Başlangıç ve Son

MEHMET EFE ÇAMAN | @MehmetEfe_Caman | MehmetEfeCaman@Tr724.com

Merhaba. Yazdığım gazeteyi kapatıp yağmalayan, meslektaşlarımı hukukta karşılığı olmayan suçlarla ve anayasal düzenin adli sisteminde yeri bulunmayan prosedürlerle hapse atan, suçun şahsiliği ilkesini ayaklar altına alarak ailelerine, eş ve çocuklarına da zulmeden, mülkiyet hakkını bile tanımayıp insanların mallarına ve taşınmazlarına el koyan bir kuralsız-kanunsuz ülke haline geldi Türkiye.

Bu nedenle uzun bir süredir yazamadım. Şimdi yeni bir mecrada yeniden karşınızdayım. Farklı sesleri, eleştirileri, yanlışları ve hataları özgürce dillendiren insanları engelleyebileceklerini sanıyorlar. Türkiye, tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Anayasanın rafa kaldırıldığı, tek adam rejiminin kuytu, karanlık dehlizlerinde insanlara işkencelerin yapıldığı, uğradığı korkunç hukuksuzluklara karşı mücadele etme cesaretini bulabilenlere cebirle ve kaba kuvvetle vahşice saldıran bir korku devletinin, aydınlığı ve demokrasiyi yenebileceğini düşünüyorlar. Yeni doğmuş bebekleri sezaryenli karnının dikişleri patlayan anneleriyle beraber izbe zindanlarına tıkan, tutuklanan siyasi suçluların eşlerinin ve çocuklarının pasaportlarını hukuksuzca iptal eden, aylar boyunca iddianamesi bile yazılmadan masum insanları sırf muhalifler diye içeri tıkan bir rejimin hakkı ve adaleti boğabileceğine inanıyorlar. Tapu dairesinden daha sadık bir rejim aparatı haline getirilen akademinin mevcut konjonktür nedeniyle susan hocalarının, yaptıklarının doğruluğuna inandığını zannediyorlar. Paraya boğdukları fiyatlandırılmış kalem tetikçilerinin hep kendilerine sadık olacağını hayal ediyorlar. İçeri tıktıkları Kürt milletvekillerinin, kayyım atadıkları belediyelerin, el koydukları Süryani kiliselerinin, yağmaladıkları zeytinliklerin, 17-25 Aralığın, kontrollü darbenin unutulacağını umuyorlar.

Oysa tarih unutmaz. İnsanlar unutmaz. Gerçekler unutmaz, unutulmaz. Olanları biliyoruz. Çünkü yaşadık, gördük, konuştuk, tartıştık. Geleceğinin parlak olduğuna inandığımız, sonraki nesillerine miras bırakmak istediğimiz demokratik bir hukuk devletinin hayallerini kurarken, kendi çıkarlarınız için ülkeyi nasıl bir kaosun ve belirsizliğin içine sürüklediğinizi, yargıyı ele geçirip hukuk devletini nasıl darmadağın ettiğinizi, yangından mal kaçırır gibi geçirdiğiniz yasaları ve KHK’ları, muhalefeti nasıl havuç ve sopa taktiği ile yola getirdiğinizi biliyoruz. Tarih de biliyor. İnsanlar unutmaz, unutmayacak. Gerçekler unutulmayacak.

Ne kadar gizleyebileceğinizi sanıyorsunuz gerçekleri halkınızdan? Gerçekten inanıyor musunuz yarattığınız bu zulüm mezbahasının sonsuza dek baki kalacağına? İşbirliği yaptığınız odakların sizinle kurdukları kirli ve kanlı koalisyonu sahi daha ne kadar devam ettireceklerini sanıyorsunuz? Hukuksuzlukta aradığınız şahsi güvenliğinizin esasında tam da hukuksuzlukta eridiğini ve bir gün yitip gideceğini gerçekten görmüyor musunuz? Yaklaşan kaçınılmazın kapınızı çaldığında, yok ettiğiniz hukuk ve adaletten mahrum olacak olmanız hiç mi endişelendirmiyor sizleri? Hukukun herkese lazım olduğunu yaşayarak öğrenecek, hukuku bitirenler. Hukuk böyle bir şeydir çünkü. Kendini bitirene bile öğretir neden elzem olduğunu. 28 Şubatçı generaller de tasarladıkları düzenin kaçınılmaz yoldaşı olan hukuksuzluğun bin yıl süreceğini zannetmemişler miydi? Oradan devşirdikleri mağduriyet edebiyatıyla iktidara gelenler, kendilerini mağdur edenlerin hukuksuzluğunu kaça katladılar sizce? Bu zulüm mezbahası da bir gün bitecek. İşbirliği yaptığınız odaklar sizden nefret ediyor çünkü. Tıpkı bugün ipini çektiklerinizden nefret ettikleri gibi. Sizin kontrol ettiğini sandığınız şey aslında sizi kontrol ediyor. Hiçbir şey hakkında tutarlı ve değişmeden, bugüne dek süregelen bir siyasi pozisyonunuzun olmamasının da sebebi bu. Gücünün kaynağını kontrol edemeyen, yarattığı rejimin dinamiklerini kontrol edemeyen, parası kesilse satın aldığı medyayı ve yazar (!) kasalarını kontrol edemez olan bir diktatörlüğü Türk tipi başkanlık olarak pazarlayan bir aciz rejim var. O kadar çaresiz ki, giderek hızlanmak zorunda olduğu bir amok koşusunda ve koştuğu parkurun sonunda kendi iktidarının da sonu olduğunun farkında bile değil.

Kapatın gazeteleri. Olsun varsın. İçeri atın yazarları, gazetecileri, profesörleri, karikatüristleri, insan hakları savunucularını, Kürtleri, ulusalcıları, Barış Akademisyenlerini, bebekleri, neneleri ve dedeleri, olsun varsın. Bir imzayla işine son verin yüz binlerin, olsun varsın. Doksan bin canı kodeslerde süründürün, yargısız-delilsiz-iddianamesiz, olsun varsın. Görevden alıverin binlerce yargıcı, savcıyı, polisi, olsun varsın. Olsun varsın! Olsun varsın!

Askıya aldığınız anayasayı, o anayasanın düzenini, bağımsız yargıyı, o yargının vazgeçilmezi olan güçler ayrılığını, evrensel ve vazgeçilmez insan haklarını, demokrasiyi, adaleti ve şeffaflığı, kısacası sizin ışıktan nefret eden yarasalar gibi nefret ettiğiniz tüm evrensel ilkeleri savunmaya devam edeceğim, devam edeceğiz. Geciktirebilirsiniz belki, ama engel olamazsınız. Ben kâhin değilim. O yüzden Matrix’teki kâhinin bilgeliği olsun benim bu ilk yazıdaki kehanetim: başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır. O sona koşuyorsunuz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Mehmet Bey,
    Öncelikle hoş geldiniz. Sizi çok özlemişim.
    Yazılarınızı ve fikirlerinizi beğenerek okuyordum ve hala beğenerek okuyorum. Kaleminize sağlık.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin