Ana Sayfa Manşet Basın kanununu bilmeyen mahkeme, gazetecileri yargılıyor!

Basın kanununu bilmeyen mahkeme, gazetecileri yargılıyor! [Zaman Davası’nda Sona Doğru -3]

Yorum | Mehmet Yıldız

Yolsuzluk ve rüşvetten suç üstü yakalanmış bir iktidarın tepe taklak ettiği yargı, Cumhuriyet tarihinin en müdellel davalarının adına ‘kumpas’ diyerek ters yüz etmeyi başardı. Bunları yaparken de hiçbir kirli ittifaktan çekinmedi. Söz gelimi, usulsüz dinleme iddialarını ispatlayabilmek için cezaevlerinde bulunan eli kanlı katillerden tutun uyuşturucu tüccarlarına kadar tek tek gidip, ‘Sizi de dinlemişler, şikayetçi misiniz?’ diyerek şikayetçi olmalarını sağladı. Görevini yapmaktan başka suçu olmayan, polis, hâkim, savcı veya gazetecileri suçlamak için cinayetten hüküm giymiş katillere cezaevinden ihbar mektupları yazdırarak delil uydurdular.

Daha yakın bir zamanda örgüt kurmak ve yönetmekten aldığı cezası onanan, bu yüzden kaçtığı yurtdışında konsolosluklarda ağırlanan mafya babalarını, cezaevinden çıkararak, devletten ihale alan muteber iş adamı muamelesi yaptılar. Ergenekon, Balyoz, İzmir Askeri Casusluk Davası gibi davaların adına ‘kumpas davaları’ denilerek yargılananların tamamı sütten çıkma ak kaşık muamelesi gördü. Hırsızlık yaparken suçüstü yakalananlar bile ‘F..ö bana kumpas kurdu’ diyerek cezaevinde girmekten kurtuldu. Geçenlerde 68 kişiyi, umreye götürmek vaadiyle paralarını alıp Şanlıurfa’yı gezdirildikten sonra Elbistan’a geri getirip bırakan dolandırıcı çetesi ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Halbuki bırakın birinin tek kuruşuna tenezzül etmeyi, Kimse Yok Mu derneğine 1 lira bağış yapmış olsalardı, çoktan tutuklanıp cezaevini boylamışlardı.

Bunlara karşılık uydurma delillerle suçladıkları insanlara açılan davalarda çekirdek dağıtır gibi müebbet dağıttılar. Sohbetlere gitmekten, öğrencilere burs vermekten başka bir suçu olmayan ev hanımları bile aylarca cezaevinde kaldıktan sonra silahlı terör örgütü üyeliğinden 7,5 ceza alıp tahliye edilince adeta bayram sevinci yaşadılar. Hukuk ters yüz edilerek dört dörtlük davaların adına ‘kumpas davası’ deyip, hakim ve savcılarının hayatlarının nasıl karartıldığını gören bugünün hakim ve savcıları, uyduruk delillerle kararttıkları hayatların hesabını nasıl verecekler?

Aynı şeyler, gazetecilerle ilgili davada da yaşanıyor. Gerek iddianamede gerekse esas hakkındaki mütalaada savcıların gazetecilere yönelttiği önemli suçlamalardan biri de 17/25 Aralık’tan sonra ‘terör örgütünün yayın organlarında’ çalışmaya devam etmeleri. Yazılarında Fethullah Gülen’i övmeleri, 14 Aralık 2014’te Zaman ve Samanyolu grubunun tepe yöneticilerinin gözaltına alınmasını eleştirmeleri. Gazeteye el konulduğu 4 Mart 2016 tarihine kadar Gülen Cemaatinin hiçbir kurumu veya ferdi hakkında terör örgütü olduğuna dair tek bir yargı kararı olmadığını bir kenara koyalım.

Diyelim ki öyle… Bu gazetecilerin yazdıkları veya konuştukları olsa olsa TCK madde 215’te düzenlenen Suç veya suçluyu övme kapsamına girer. Onun cezası da 2 yıla kadar hapistir. Zorlama yorumlarla Anayasal ihlal gibi ağır bir suçlamada bulunmak ve bunları delil olarak mahkeme dosyalarına sunmak, en hafif şekli ile görevi kötüye kullanmak suçunu ve hatta daha da ötesi Türk Ceza Kanunu 267/1 maddesindeki iftira suçunun unsurları oluşturmaktadır.

***

Esas hakkında mütalaada 21 aydır tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili suçlamaları ele almaya devam edelim.

‘Bunca zaman elde hiçbir delil olmadan bu adamı hapiste tuttuk… bari iyi bir ceza isteyelim de foyamız meydana çıkmasın’ dercesine, müebbet hapis talep edilenlerden biri de Zaman’ın tecrübeli editörlerinden Mehmet Özdemir. Savcının müebbet talebinin gerekçesi: ‘Gazetede uzun yıllar görev yapmış olması, yukarıda belirtildiği gibi örgütsel talimatla yapıldığı bilinen haberlerin yayınlanmasına aracılık etmesi…

Mesela kaç yıl görev yapsaydı suç işlememiş olacaktı, bu belirtilmemiş mütalaada.

Halbuki, Zaman, Irmak TV, Samanyolu TV ve Cihan Haber Ajansı yürürlükte bulunan yasalara göre kurulmuş ve bu yasaların emredici hükümleri uyarınca faaliyetlerine devam eden yayın kuruluşlarıydı. Bu yayın organlarının programlarına başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, iktidar partisinin her kademesindeki siyasiler katılmış ve yapılan işlerden övgüyle söz etmişlerdi. Faaliyeti yasaklanmamış bir kurumda çalışmak suç değildir.

Madem 2008’deki bir yazı bile müebbetlik suç delili sayılıyor, Zaman’dan ayrılmak için 2014 yılının 27 Ağustos’una kadar bekleyen Hüseyin Gülerce için neden suç sayılmıyor? Üstelik 17 Aralık tarihini milat olarak kabul eden savcılar o tarihten sonra da uzun süre yazmaya devam edenleri neden görmezden geliyor. Bir eylem suç ise Ali yaparsa cezalandırılır, Veli yaparsa suç sayılmaz denebilir mi?

Sorun ‘talimatla yapıldığı bilinen haberler’in yayınlanmasına aracılık etmek ise bu konuda 5187 sayılı Basın kanunu 11. maddesi çok açık: Süreli yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.

Talimat konusunu önceki yazıda ele almıştık. Savcı Cem Üstündağ, talimatla yazıldığı çok belli olan iddianame ve mütalaalara aracılık etmenin faturasının, bir gün önüne konacağını da biliyor mu acaba?

***

Eminim kendisinin bile hala neden bu dosyadan yargılandığının bilmeyenlerden biri de İnsan Hakları Savunucusu, avukat ve yazar Orhan Kemal Cengiz’dir. Savcı’ya göre ‘sanığın Bugün Gazetesinde köşe yazarı olması ve söz konusu gazetenin Fethullahçı terör örgütünün uzantısı niteliğinde bir yayın organı olması’ yeterli. Hangi yazısında hangi suçu işlediği belirtilmemiş tahmin ettiğiniz gibi. Daha da ilginç olan, Orhan Kemal Cengiz’in Gazeteci ve Yazarlar Vakfının (GYV) 2014 yılı Ocak ayında düzenlenen Abant toplantısında Cemaati eleştirmesini de darbe delili olarak mütalaaya koyması. Sırf bu yüzden sanık dahi olmaması gereken Orhan Kemal Cengiz için müebbet talep edilmesi, savcının okuduğunu bile anlamadığını gösteriyor.

***

Aynı şekilde İhsan Dağı’nın ‘2008-2016 yılları arasında Zaman Gazetesinde haftada iki gün köşe yazısı yazmasını müebbetlik suç sayan Savcı Cem Üstündağ yeterince dersine çalışmamış, İhsan Hoca’nın Nisan 2014’ten itibaren Zaman’dan ayrıldığını öğrenememiş. Başında müebbet hapis kılıcı sallanan İhsan Dağı’nın meslektaşlarından tek farkı, tutuksuz yargılanıyor olması.

 

Sonraki yazı: Zaman’ın malvarlığının devredilmesi

HENÜZ YORUM YOK