Üç ay önce TSK’nin Başika’dan çekilmesini isteyen Irak Başbakanı Haydar el İbadi’ye Erdoğan’ın cevabı sert olmuştu. 9. Avrasya İslam Şurası’nın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı İbadi’ye “Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin. Irak’tan senin bağırman çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak’ın Başbakanı. Önce haddini bil…” dediğinde şuursuz kalabalıklar çılgınlar gibi alkışlıyordu.
Bu sözlere karşı İbadi’nin sözcüsü Saad el Haditi, AFP’ye yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ateşe benzin döktüğünü’ söyledi. “Türkiye’den gelen açıklamaların, hukuk ve güvenlik meselesini kişisel probleme dönüştürdüğünü” öne süren Haditi, “Anlaşılan Türkiye, Irak’la sorunu çözme konusunda ciddi değil” diye konuştu.
Sonra uzun bir sessizlik ve önceki gün ajanslara düşen bir haber: Başika’dan çekiliyoruz. Üstelik muhatap kabul edilmeyen Irak Başbakanın ayağına kendi Başbakanını göndererek aldırmıştı bu kararı.
Erdoğan’ın mahalle kabadayısı gibi ülke yönetmesine alışmıştık gerçi. Diplomatik dil yerine külhanbeyi jargonunu tercih etmesi de hiç yabancı gelmiyordu. Bir adım ileri iki adım geri dış politika ilkesizliği de artık kanıksadığımız bir davranış olmuştu.
Başika neresidir, ne zaman, hangi gerekçe ile asker gönderdik, bugüne kadar nasıl bir faaliyet icra ettik? Yaklaşık bir senedir sesi çıkmayan Irak yönetimi, neden sert bir tonla Türk askerinin çekilmesi hususunu gündeme getirdi ve uluslararası bir soruna dönüştürdü? Çok sert bir üslupla çekilme konusuna karşı çıkan Erdoğan, neden ani bir kararla fikir değiştirdi?
Bu yazıda başka ülkenin topraklarına asker bulundurmanın şartlarını, uluslararası hukuktaki karşılığını, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi gibi teknik konuları tartışmayacağız.
Erdoğan İsrail’le yaşanan Mavi Marmara, Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi gibi konularda da aynı politik tutarsızlıkları göstermişti. İsrail’in uluslararası politik ve ekonomik gücü, Rusya’nın askeri ve ambargo gibi ekonomik gücü karşısında geri adım atmak zorunda kalan Erdoğan’ın tutarsızlıklarına katılmasak da, bir nebze anlayabilmekteyiz. Ancak Irak gibi güçsüz bir devlet karşısında geri adım atılması konusunda bir durum değerlendirilmesi yapılması gerekmektedir.
DURUM TESPİTİ
1- Musul IŞİD tarafından 2014 yılında ciddi bir direnişle karşılaşmadan işgal edildi. Türk konsolosluğunda görevli başkonsolos ile birlikte 49 Türk personeli IŞİD tarafından rehin alındı. IŞİD’in muhtemel işgali beklendiği halde Türk tarafının konsolosluğu boşaltmaması hep bir soru işareti olarak kaldı.
Musul tamamına yakını Sünnilerden oluşan Irak’ın önemli kentlerinden birisi olmakla birlikte merkezi hükümete bağlı ordu birliklerinin hiçbir direniş göstermeden kaçması da yine ayrı bir muammadır. Bazı kaynaklar ise işgalde Musul’un Sünni valisi Nuceyfi’yi sorumlu tutmaktadır.
Her hâlükârda Musul’un işgali ve Türk tarafının konsolosluğu vakti olduğu halde boşaltmaması şüphe ile yaklaşılması gereken bir durumdur.
2- Başika Irak’ın Musul kentine yirmi kilometre mesafede bir kasabadır. 2014 yılında IŞİD’in Musul’u işgalinden sonra dönemin Musul valisi Nuceyfi’nin daveti üzerine Tür birlikleri Başika’da konuşlandırılmıştır.
3- Türk birliklerinin IŞİD’e karşı savaşacak yerel güçleri eğitmek üzere davet edildiği iddia edilmektedir. Bugüne kadar eğitim verilenler arasında farklı etnik kimliğe mensup kişiler olmakla birlikte, ağırlıklı olarak Sünni milis birliği olan Haşd-i Vatani üyeleri bulunmaktadır.
4- Şunu önemle belirtmeliyiz ki Birinci Körfez Savaşı’ndan bu yana başta PKK terör örgütüne karşı mücadele ve gözlem olmak üzere Kuzey Irak topraklarında Türk birlikleri konuşlanmış bulunmaktadır. Bu birliklerin varlığı bu güne kadar ciddi bir sorun teşkil etmemiştir.
5- Irak merkezi yönetimi 2015 yılı Mart ayından itibaren Başika’nın boşaltılması talebinde bulundu. İlerleyen zaman içinde talepte ton yükseltildi, nihayetinde meselenin BM götürülmesi gündeme geldi. ABD yönetimi bu talep hususunda Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yaparak Türk tarafının çekilmesi gerektiğini deklare etti. Bölgesel Kürt yönetimi büyük oranda sessizliği tercih etti. Meselenin Türkiye ile Irak merkezi hükümeti arasında çözülmesinden yana tavır koydu.
Sefin Dizai’nin Twitter hesabında Türk tarafına verdiği gayrı resmi destek dışında Başika konusunda yerel ve uluslararası hiçbir destek alınamadı.
TÜRKİYE NEDEN DESTEK BULAMADI?
1- Musul’un işgali sırasında Türk konsolosluğunun bilinçli olarak boşaltılmaması ve sonrasında alışılmadık bir şekilde 49 rehinenin serbest bırakılması IŞİD ile Türk hükümeti arasında şartları bilinemeyen bir ilişki olabileceği kuşkusu doğurmuştur.
2- Adana’daki MİT TIR’ları operasyonu ve benzeri operasyonlar bu kuşkuyu somutlaştıran argümanlar olarak zihinlere kazılmıştır.
3- Uzun süre Türk tarafının IŞİD ile arasına mesafe koymaması, terör örgütü ilan etmekte gecikmesi, Suriye’deki diğer radikal örgütlere verdiği doğrudan destek, bölgede muhataplar tarafından mutlaka dikkate alınmıştır.
4- Neo-Osmanlıcılık söylemleri, Musul’un Türk topraklarına katılması gerektiği benzeri AKP tabanında destek bulan tezler ve hükümetin buna çanak tutan tutumu merkezi hükümette ciddi bir şüphe ve güvensizlik nedeni olmuş olabilir.
5- Tüm bu şüpheler nedeni ile Türk tarafı çok istekli olmasına rağmen başlatılan Musul operasyonuna dâhil edilmemiştir.
6- Başika’nın boşatılması konusundaki ısrarın temelinde Türk hükümetine olan güvensizlik, merkezi hükümetin Şii politikası ve İran etkisi göz ardı edilmemelidir.
7- ABD’nin NATO müttefiki olan Türk tarafına destek vermemesi ve Musul operasyonundan uzak tutmasının nedenleri arasında operasyona katılan diğer güçlerin tavrının yanında, Türk tarafının Suriye’deki radikal gruplarla şüpheli ilişkileri göz ardı edilmemelidir.
8- 15 Temmuz sonrası silahlı kuvvetlerde yaşanan akıl almaz tasfiye ile Türk ordusu bölgedeki üstünlüğünü ve caydırıcılığını kaybetmiştir. Özelikle NATO’da görevli subayların tamamına yakının ihracı ve tutuklanması stratejik ortak ABD’de ciddi kuşku ve güvensizlik oluşturmuştur.
BAŞİKA KRİZİNDEN NE SONUÇ ÇIKARMALIYIZ?
1- Türk tarafı Irak gibi güçsüz bir devlet karşısında geri adım atmıştır. Politik tutarsızlığının ötesinde bölgedeki caydırıcılığı ciddi bir yara almıştır.
2- Türk tarafı Suriye politikası nedeniyle radikal örgütlerle geliştirdiği ilişkiler nedeniyle tüm dünyada güvenilmez ve şüphe duyulan bir ülke hâline gelmiştir.
3- Türk ordusu, 15 Temmuz tasfiyeleri sonrası ABD gibi güçlü müttefiklerinin kuşku duyduğu, ana omurgası kırılmış bir yapı olarak bölgede ciddiye alınmayan bir güç konumuna düşmüştür.
4- Irak hükümetinin pervasızlığının nedenlerinden birisi ABD gibi ülkelerden aldığı destek olmakla birlikte asıl ve en önemli neden tasfiye sonrası Türk ordusunun düştüğü çaresizlik ve zayıflıktır.