YORUM | BARBAROS J. KARTAL | @BarbarosJKartal
Barzani ile Irak merkezi yönetiminin bütün muhalefetine rağmen askeri, ekonomik anlaşmalar yapıp, petrolünü aile şirketleri ile başta İsrail olmak üzere dünya pazarlarına satıp, Türkiye’ye geldiğinde teamüllerin aksine federasyon bayrağını asıp, Barzani ile beraber miting düzenleyip, ardından referanduma verilen tepkilerin gerçekliğine inanıyor musunuz?
Aylar öncesinden belli referandum için hiçbir şey yapmayıp yumurta kapıya geldiğinde birkaç göstermelik tepki mesajı vermenin dürüstlüğüne inanıyor musunuz?
Barzani’ye devlet temsilcisi muamelesi yapıp bir yıl sonra ‘köpek, hain, satılmış’ diyenler devleti yönetiyor. Perde önü ile perde arkasında bambaşka şeylerin konuşulduğu bir tiyatro oynanıyor.
Bakmayın abartılı, hadsiz ve gerçekten uzak tepkilere. Tamamen iç kamuoyuna yönelik yapılan şovlar bunlar. Göbeği kesilmiş bir bebeği geriye itmeye çalışmak da bebeği öldürmeye çalışmak da reel bir politika değil. Onlar da biliyor. Reza için ABD’ye demediklerini bırakmayanların, referandum için aynı perdeden ABD’ye bir şey dediklerini duydunuz mu? Barzani’ye sallaması kolay.
SON EŞİKTE İSTENEN SİYASİ İKLİM
Erdoğan için son bir eşik kaldı. 2019 ya da daha önce yapılacak seçimler. ‘Efendim, seçimlerin ne önemi var zaten hilesiz seçim yapmak mümkün değil. Bu şartlarda, rekabetin olmadığı ve izin verilmediği, medyanın susturulduğu muhalefetin hapiste olduğu bir ülkede seçim mi olur?’ demeyin. Eşeği her şekilde sağlam bir kazığa bağlamak lazım. Hem onları yapacak hem de seçim olacak. Aynısı referandum için de söylendi şimdi bunları tartışan yok referandumun sonuçlarını yaşıyoruz. Halkın oyu ile seçilmiş olmanın her zaman bir geçeri var dünyada. Yüzde 95 almayacağına göre…
Erdoğan son referanduma AB manivelası ile gitti. Haçlıların ayağa kalkan Müslüman Türkiye’nin önünü kesmek istediğini her yerde anlattı. AB’nin gelmeyin demesine rağmen yüzsüzce bacadan, tavandan girmeye çalışan bakanları dibine kadar kullandı. Papa’yı kullandı. Kendisini Saray’ında ilk ziyaret eden geldiğinde kendisine övgü yağmuru tuttuğu ruhani lideri. Avrupa liderlerine kahvehanede bile söylenmeyecek küfürleri etti.
Şimdi yeni hazırlanılan seçimin rengi Türk-İslam faşizmi. Erdoğan tabanını konsolide etmiş bir lider. Elindeki muazzam medya gücü ile tabanının ve tabanına yakın kesimlerin CHP ve HDP’yi birer şeytan olarak görmelerini sağladı. HDP’ye yapılanlar malum, zavallı CHP bir gün ‘Fetö’ bir gün PKK bir gün DHKP-C dayağı yiyip duruyor. Ülkedeki bütün olumsuzlukların müsebbibi CHP. Zannedersiniz ülkeyi 15 yıldır CHP yönetiyor.
MİLLİYETÇİ OYLAR OLMAZSA OLMAZ
Erdoğan için seçim ilk turda bitmeli. Bunun için milliyetçi oylara ihtiyacı var. Son hileli seçimlerde kendisi de gördü ki eldeki oylar yüzde 50’yi bulmaya yetmiyor. Seçimlere öyle bir havada gidilmeli ki devletin bekası oylanmalı. Ülkeyi bölmek isteyenler ile ülkenin bölünmemesini isteyenler oylanmalı. Milliyetçi kesimin korkularına ve reflekslerine yönelik bir iklim oluşmalı ki insanlar istemeseler bile Erdoğan’ın kazanmasının devletin devamı için gerekli olduğunu hissetsinler. ‘Kılıçdaroğlu mu, Erdoğan mı? Demirtaş mı, Erdoğan mı?’ sorusunun cevabını her durumda Erdoğan diyecek epey bir milliyetçi kitle var.
Meral Akşener’e gelince. Akşener ile ilgili olarak yine sosyal medyanın gazı ile hareket ediliyor. Twitter’da seçim kazanılmadığı birçok kez tecrübe edildi. Akşener’in medya desteği hiç olmayacak. Alacağı tepki oyları MHP’den. Onun da ne kadar olacağı muamma. Daha Akşener ile ilgili nefret kampanyası başlamadı. Bel altı haberler daha ısınma turunda. Yanında olmayı düşünenlere maliyeciler daha gitmedi. Destekçilerinin ‘Fetö’den içeriye alınacağı günler de çok uzak değil. Onu ekranına çıkarmaya cesaret edecek 1-2 kanalın bunun bedelini düşünmeleri gerekecek. MHP liderine başkan yardımcılığının verilmesi bile MHP’liler için büyük bir havuç. Erdoğan pragmatist ve hin bir siyasetçi. Bunun kendisine seçim kazandıracağını gördüğü an bir saniye bile tereddüt etmez. Sağ liderlerin ederi zaten Soylu, Kurtulmuş mesabesinde. Etiketi ödedin mi hepsini memurun yaparsın.
‘BEN YOKSAM DEVLET YIKILIR’
Seçime devleti temsilen gitmek istiyor. Her zamanki gibi AKP ve hainler yarışsın istiyor. Onun için bir yıldan beri başlattığı milliyetçi kampanya aynen devam edecek. 15 yıl içinde ilk defa gittiği Malazgirt törenleri de bununla ilgili, Sezgin Tanrıkulu’nu hedefe koyması da, saçma sapan milliyetçi çıkışları da, Barzani’ye küfretmesi de.
Devletçi ve güvenlikçi politikaya döndüğünüzde oluşturduğunuz bir iklim var. Bu iklimde eli silahlı güvenlik kuvvetleriniz ile eli silahlı başkalarının davranışlarını bu ülke biliyor. PKK’nın Demirtaş ve diğerleri için sessiz kalmış olmalarını devlet kontrolünde bir örgütmüş gibi basit bir okumaya tabii tutarsanız yanılırsınız. Arka bahçeyi kaybetmeye başladığını gördüğü anda ülkeyi yakıp yıkmaktan bir saniye tereddütleri olmaz. Evleri şehirleri yıkılmış insanlar PKK’yı da bu işin içinde görürler ama etnik bir eşik vardır onu zorlarsanız geri teper. Ülkede her kesimin üzerine her gün benzin döküp nefret saçtığınız zaman iş bir kibrite bakar. Her zaman kontrollü yangınlar çıkaramazsınız. Devletin sahibi olduğunu zannedersiniz, bir bakmışsınız ki hiç de öyle değilmiş.
KARANLIK BİR TÜNELE DOĞRU
Türkiye’de anayasa askıda, parlamento askıda, muhalefete siyaset yapma alanı yok. On binlerce masum sebepsiz içeride. Yargı, hak, hukuk, anayasa mahkemesi diye bir şey yok. Adil seçimler imkansız. Seçim kaybettiği zaman görevi bırakacak lider de yok. Koltuktan gitme söz konusu olunca ülkeyi yakacak bir paranoyak var. Bu durumda ülkenin demokratik bir yöne doğru gitme şansı hiç ama hiç yok. Ülke maalesef iç karışıklıklarla başlayacak bir döneme doğru ilerliyor. Bunun getireceği etnik, ekonomik sonuçlar insanların “yeter artık hepsinin sebebi sensin” diyeceği günler getirecek ama bir enkaz kalacak geride. Türkiye karanlık bir yolda, ışığın epey uzakta olduğu bir tünele doğru gidiyor.
Peki ne olur? Türkiye bölünür mü? Yeni bir darbe mi olur? Bir sonraki yazıda buna bakalım.