YORUM | LEVENT KENEZ
Bir gün önce sen de önüme çıkarsan seni de vururum diye tehdit ettiğin üçüncü taraf, ertesi günü senin SİHA’nı düşürüyor, senin sessiz kalıp üstüne yatacağını görüp kendisi açıklama yaparak evet düşürdük diyor.
Ya dün söylediğinin arkasında durur mütekabiliyet gereği bir hamle yaparsın ya da yapamayacağın şeyleri söylemeyip karizmanı çizmezsin.
Rus uçağının düşürülmesinden hiç ders alınmamış. Kimse bir Rus uçağı düşüremeyiz, bizim buna imkanımız yetmez demedi ki hiç. Bak işte 10-15 saniye senin hava sahana giren uçağı istedin mi basıyorsun düğmeye düşürüyorsun. Demek ki mesele imkan meselesi değil sonrası meselesi.
E, sonra ne oldu? Rusya’nın ekonomik ambargosu, turistleri engellemesi, BM başta olmak üzere uluslararası kurumlarda sana düşman kesilmesi bir yana Suriye’de alan kaybettin, sınırına dahi uçakların yaklaşamadı uzun bir süre. İyi mi oldu? Sonra yine gittin özür diledin. Tazminat neyim lazımsa ödeyelim diye yalvardın. Daha da sonra ne oldu? Ruslar olayın yıldönümünde iki askerini öldürdü sustun, 34 ki gerçek rakam daha fazla askerini öldürdü sustun. Dünya’da 34 askerini kaybedip, öldüren ülkeye karşı hiçbir şey yapamayan devlete büyük devlet gözüyle bakmazlar. Boş tehditlerini ciddiye almazlar. E bir de Rusların, Berat ile Bilal’in çevirdiği kaçak petrol pisliklerini saçmaya başladıklarını ekleyelim.
Rusların yapabildiğini Amerikalıların yapamayacağını mı sanıyorsun. Yoksa birileri o da mı yapsın istiyor?
Ülkede her şey öyle altüst olmuş ki Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri’nin yapması gereken açıklamayı yapıyor, Dışişleri sanki askeri bir kurum gibi açıklama yapıyor.
Kimin ne yaptığı belli değil. Kamuoyu ile iletişim sıfır. Saçma sapan açıklamaları izahat diye veriyorlar internete. Karşı taraftaki toplantı yapıyor, ayrıntı paylaşıyor, soru alıyor. Hikayeyi kendi istediği gibi yönlendiriyor. Yaptığı işin haklı olduğunu anlatıyor. Bunun karşısında tam biz acizlik içerisinde kurumlar.
Gerginliği tırmandırma diplomasideki yöntemlerden biridir. İyi planlarsın sonrasında alacaklarını düşünür, kontrollü bir şekilde zik-zak yapmadan ilerlersin. Türk dış politikası o kadar ileri geri adım yaptı ki artık kimse ciddiye almıyor ve bazılarının marifet saydığı tahmin edilemez aktör olmayı bir başarı sayıyor.
Tahmin edilebilir olmak o kadar kötü bir şey değildir. Yeri geldi mi caydırıcılık, yeri geldi mi taviz koparmaya yarar. Mesela Rus uçağı düşürürsen ne olacakları tahmin edersin. Amerikan hedeflerini vurursan ne olacağını bilirsin.
Ama sana bir şey yapıldığında ne yapacağını bilen yok. Bir gün racon kesiyorsun ertesi gün kuzu kesiliyorsun.
Ülkenin ekonomisini düzeltmeye çalışıyorsun, en fazla delik açacak askeri operasyonlara tekrar girişiyorsun. Milliyetçi dalga ile ülkeyi yeniden geriyorsun, daha 3 ay önce seçim kazanmışsın gören de haftaya seçim var zanneder. Batı ile yakınlaşmaya çalışıyorsun AİHM kararını uygulamam, İsveç’e onay vermem diyorsun. Rusya ile mi yakın acaba deniyor, ABD’nin bile ağzına almadığı Ukrayna’nın NATO üyesi olmasını öneriyorsun. Ukrayna’ya drone satıp destek oluyorum diyorsun diğer yandan ne kadar Rus şirketi varsa kaçak işlerini yapıp savaşın finansmanına destek oluyorsun. Millet aptal ve bunları görmüyor sanıyorsun.
Suriye ile ilgili hiçbir hedefine ulaşamamışsın. Esed rejimin devirmeyi amaçlamışsın, adam yerinde kalmış şimdi nasıl olsa da görüşsek derdindesin.
100 bin kişiyi geçerse mülteci sayısı tampon bölge ilan ederiz demişsin ki bu tabir uluslararası siyasette anlamı ve yaptırımı olan bir deklerasyondur en az 5 milyon mülteciyi sana kitlemişler içeride huzurun kalmamış, sen sadece izlemişsin.
Terörle mücadele diyorsun, Suriye’nin kuzeyi en Marksistinden en IŞİD’ine örgütlerin laboratuvarı haline gelmiş sen de destek vermişsin.
Türkiye’de okumuş senin benim gibi Türkçe bilen Salih Müslim ile başlayan oradaki Kürtleri tanıyan ve onlarla ittifak kurmak gibi doğru bir yola girmişsin, a bir bakmışsın aynı adamı Kırmızı bülten ile arar duruma gelmişsin.
Her iki taraf da olayı büyütmemeye karar verdi. Bunda can kaybı yaşanmaması, vurulanın bir SİHA olması en büyük şans. Ama çok daha kötüsü olabilirdi. Onlarca askerin hayatını kaybettiği, doların katlandığı, ülke içinde yoğun terör hadiselerinin yeniden yaşandığı bir döneme girilebilirdi.
Ama her iki tarafın olanı bir kenara yazdığı durumda, Erdoğan’ın kameralar önünde değil kapalı kapılar ardındaki tavrı neler olacağını anlamaya vesile olacak.
İşte bizim gücümüz, bu tahmin edilemez durumdan geliyor. Hangi durumda ne yapacağımızı bilmedikleri için çekine çekine yanaşıyorlar. Biz ise son sürat pazara dalan tır misali döküp saçsak ta hızlı bir şekilde yol alıyoruz. Not: Birisi cevap yazmadan önce ekleyeyim, bu yorum kinaye içermektedir.