Yorum | Dr. Serdar Efeoğlu
Osmanlı tarihinin son döneminde Kosova, Varna, Mercidabık, Ridaniye, Mohaç gibi zaferler yoktur. Bu dönem savunma savaşlarıyla geçmiş ve öne çıkan isimler de savunma savaşlarıyla kahraman olmuşlardır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın büyük kahramanlarından Gazi Osman Paşa’nın başarısı Plevne’yi uzun süre savunmaktır. Aynı savaşta Kafkas cephesinin kahramanı da yine bir savunma savaşı yapan Gazi Ahmet Muhtar Paşa’dır.
Balkan Harbinde de benzer örnekler görülmüş ve Osmanlı tarihinin en kahredici mağlubiyeti denebilecek bu savaşın kötü izlenimi az da olsa hafifletilmiştir.
Bu kısmi başarılar, “üç müstahkem mevki” olan Yanya, İşkodra ve Edirne’de yaşanmış, Şark ve Garp ordularının bir ayda darmadağın oldukları bir ortamda bu kaleler, aylarca direnmeyi başarmışlardır. Bu direnişin en önemli aktörleri de Esat, Hasan Rıza ve Şükrü Paşalardır.
YANYA MÜDAFAASI
Yanya’da nüfusun önemli bir kısmını Rum ahali oluşturmakta, Müslümanların çoğunluğu da Arnavutlardan meydana gelmekteydi. 1830’da Yunanistan’ın kurulmasından sonra bölge tamamen Yunan tehdidi altına girmiş, ancak buna karşı köklü tedbirler alınamamıştı. Atılan yanlış adımlarla Arnavutların da küstürülmesiyle bölgenin savunulması iyice zorlaşmıştı.
Yanya savunmasında bir taraftan Yunanlılarla, diğer taraftan da onlara destek veren yerli Rumlarla mücadele edildi. Yunan birliklerinin içinde İtalya’dan gelen Garibaldiciler de bulunuyordu.
Bölgenin yerli halkı olan Arnavutların ise kafası karışıktı. Özellikle Arnavut devletinin kuruluşunun ilan edilmesiyle de gruplar halinde firara başladılar.
Firarların yanında salgın hastalıklar, cephane yetersizliği ve gün geçtikçe artan beslenme problemleri, ordunun tükenmesine yol açtı. Buna rağmen Bulgar ordusunun bir ayda Çatalca’ya geldiği bir ortamda Yanya, Ekim ayından Mart ayına kadar direnmeyi başardı.
ESAT PAŞA
Yanya müdafaasının ruhu Yanya doğumlu iki kardeş; Esat Paşa (Bülkat) ve Vehip Bey (Paşa-Kaçı) idi. Esat Paşa kolordu komutanlığını, Vehip Bey de Müstahkem Mevki komutanlığını üstlenmişti.
İki kardeş büyük bir fedakârlıkla doğdukları şehri savundular. Savaşın daha başında orduların bağlantısı kesilmiş, donanmanın yetersizliğinden dolayı denizden de yardım alma imkânı kalmamıştı. Şubat ayına gelindiğinde açlık çekilmez bir hal almış, asker perişan duruma düşmüştü.
İki kardeş komutan, 6 Mart 1913’de Yunan ordusuna teslim olmak zorunda kaldılar. Böylece II. Murat zamanından beri Osmanlı idaresinde olan Yanya kaybedildi.
Esat Paşa şehrin işgalini “şafak sökerken Yanya hükümet meydanında yüreklerimizi parçalayan bir boru öttü. Düşmanın zafer borusu… Vehip ile birbirimizin yüzüne ağlayan gözlerle bakıyoruz; artık müdafaanın sonuna gelmiş ve her şey hakikaten bitmişti…” sözleriyle anlatmaktadır.
EDİRNE MÜDAFAASI
Balkan Harbinin en önemli savunma savaşlarından birisi Edirne’de gerçekleşti. Osmanlı Devleti’ne uzun bir süre başkentlik yapmış olan Edirne’deki savunma bir sembol oldu.
Savaşın başında Bulgar ordularının hedeflerinin başında Edirne’nin alınması geliyordu. Edirne bir taraftan müstahkem mevki olarak savunulurken, Bulgar ordusunun önünden kaçan binlerce muhacire de ev sahipliği yapıyordu.
Buna rağmen şehrin uzun süre savunulmasına dönük bir plan yapılmamış ve Şükrü Paşa’dan “elli gün sürecek bir savunmaya hazırlanması” istenmişti. Bu isabetli bir öngörü değildi ve Bulgar ordusunun saldırısı ile başlayan kuşatma, Sırp ordusunun da desteğiyle aylarca devam etti.
ŞÜKRÜ PAŞA
Edirne savunmasının özü “bir Dadaş” olan Erzurumlu Şükrü Paşa idi. Gösterdiği başarılarla müşirliğe kadar yükselen Paşa’ya disiplinli davranışlarından dolayı “Deli Şükrü Paşa” da denilmekteydi.
Paşa, önceden görev yaptığından çok iyi bildiği Edirne’yi büyük bir özveri ile savundu. Bunu yaparken de her şeyi göze alarak hareket etti ve “gönüllü bir asker olarak” geldiği Edirne’de “paşa gibi hareket eden” ve Anadolu askerine Rumeli’nin kendi vatanları olmadığı propagandasını yapan İttihat ve Terakki liderlerinden Talat Bey’i şehirden çıkardı.
Çatalca Ateşkesinden sonra da destek alamayan Şükrü Paşa, Hükümetin şehri teslim edeceğine dair söylentiler üzerine bir telgraf göndermiş ve ne pahasına olursa olsun savunmaya devam edeceğini bildirmişti. Paşa’nın Hükümete gönderdiği bu telgraf Sebilürreşad ve Abdullah Cevdet’in yayınladığı İctihad’da yayınlanmış, İctihad Paşa için “Edirne’nin Arslan Müdafiî” ifadesini kullanmıştı.
Paşa, cephane ve yiyecek sıkıntısına rağmen Edirne’yi 155 gün başarıyla savunduysa da şehir, 26 Mart 1913’de Bulgarlara teslim edildi.
Edirne savunmasının bu kadar uzun sürmesinde önemli bir etken de Paşa’nın asker ve halkı bir “baba şefkati” ile motive ederek psikolojik harekâtı başarı ile sürdürmesiydi.
İŞKODRA MÜDAFAASI
İşkodra’nın da yerli ahalisini Arnavutlar oluşturmaktaydı. Burada Osmanlı askerinin karşısında Karadağ birlikleri vardı.
Balkanların en küçük ülkesi olan Karadağ için İşkodra hayati bir önem taşıyordu. Bu nedenle Karadağ, Avrupa devletleri müdahale etmeden İşkodra’yı almak istiyordu.
Bölgede Katolik Arnavutlar olan Malisörler, Karadağ ordusunun yanında yer almıştı. Müslüman Arnavutların da küstürülmüş olması, halkın desteğini sınırlı hale getiriyordu.
Osmanlı kuvvetleri, ilk savaşlarda başarılı olamadılar ve İpek’le Tuz kaybedildi. Geriye sadece İşkodra kaldı.
İşkodra savunmasının komutanı Hasan Rıza Bey’di ve büyük imkânsızlıklara rağmen şehri savunuyordu. Esat Paşa’nın (Toptani) yerli halktan toplamayı başardığı 5.000 kişi ile birlikte yaklaşık 20.000’e ulaşan kuvvetler, 47.000 kişilik Karadağ kuvvetlerine karşı şehri müdafaa ettiler.
Hasan Rıza, Çatalca Ateşkesi’ne rağmen teslim olmadı. Ancak ateşkeste yer alan bir maddeye göre Osmanlı Devleti muhasara altında olan Yanya, Edirne ve İşkodra’ya yardım gönderemeyecekti.
HASAN RIZA PAŞA
Hasan Rıza Bey 30-31 Ocak gecesi Esat Toptani’nin evinden çıktıktan sonra kendi ifadesine göre üç kişinin silahlı saldırısına maruz kaldı. Evinde birkaç saat yaşadıktan sonra şehit oldu.
Paşa son anlarında Kolağası Kirameddin Bey’den yüksek sesle Kur’an okumasını istemiş ve Yasin süresi bitmek üzere iken vefat etmişti. Aynı gün kendisi öğrenemese de mirlivalığa terfi ederek “Paşa” olmuştu.
Ölümüyle ilgili şüpheler, ateşkesten yana olan Toptani üzerinde yoğunlaşsa da olayın aslı açığa kavuşmadı.
Bundan sonra savunma, eski bir alaylı subay olan Esat Toptani liderliğinde devam etti. İşkodra’yı bir türlü ele geçiremeyen Karadağ ordusu Sırplardan yardım istemek kaldı. Sırplar 30.000 kişilik askeri kuvvet ve 72 top göndererek Karadağ’a destek verdiler.
Savunma bir süre daha devam ettiyse de açlık ve diğer sıkıntılar sonucunda şehir, 25 Nisan 1913’de teslim oldu.
Karadağ şehri ele geçirse de Avrupalı devletlerin baskısıyla işgali sona erdirmek zorunda kaldı ve İşkodra yeni kurulan Arnavutluk devletinin sınırları içinde kaldı.
YA SONRASI?
Üç müstahkem mevkiinin komutanlarından Hasan Rıza savaş esnasında şehit olmuştu. Edirne Müdafiî Şükrü Paşa da Sofya’da bir süre esir olarak kaldıktan sonra İstanbul’a döndü.
Paşa’nın şöhretinden çekinen İttihatçılar, kendisine bir karşılama merasimi bile yaptırmadılar. Paşa, İttihatçılara karşı olmasının ve Talat Bey’i Edirne’den göndermesinin etkisiyle olsa gerek, 1914’de emekli edilerek Birinci Dünya Savaşı’nda görev alamadı ve 1916’da vefat etti.
Şükrü Paşa’nın ailesi yıllar sonra hatırlanarak 1955’de Paşa’nın eşi Zafer Edirne’ye maaş bağlandı (TBMM Tutanağı, 26 Mayıs 1955). Paşa adına Edirne’de yapılan anıt da 1998’de açıldı.
Yanya Müdafiî Esat Paşa ise Çanakkale Muharebelerinde en yüksek rütbeli Türk subay olarak başarıyla görev yaptı. 1919’da emekli olduktan sonra 1952’ye yaşamasına rağmen Cumhuriyet devrinde birikimlerinden istifade edilmedi. Hatta yaşadığı maddi sıkıntılardan dolayı Harbiye’den talebesi olan Atatürk’ten yardım talep etmek zorunda kaldı.
İşkodra’yı teslim eden Toptani Paşa de Draç merkezli bir “Merkezi Arnavutluk” devleti kurdu. Ancak asıl emeli olan Arnavutluk liderliğini elde edemeyerek ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve 1920’de Paris’te bir suikast sonucunda hayatını kaybetti.
Kaynakça: E. Malkoç, “Avrupa Dengelerinin Gözetiminde İşkodra Kuşatması”, Türkoloji Kültürü, S. 1; G. Kaytan, Balkan Savaşlarında İşkodra Müdafaası, TÜ SBE yüksek lisans tezi, Edirne 2018; Y. Emre Kaleli, Edirne Müdafiî Mehmet Şükrü Paşa ve Balkan Harbi Müzesi, EÜ SBE yüksek lisans tezi, Kayseri 2012; Sebilürreşad, 17 Kânunusani 1328; İctihad, 16 Kânunusani 1328.