M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Siyaset dünyası gaz dolu odaya dönüştü. Eline çakmağı alıp odaya koşanlardan hangisi ateşleme düğmesine basacak belli değil. ‘Normalleşme’ diye çıkılan yolun nereye varacağını kestirebilmek mümkün görünmüyor. Siyasetin gündemini ise eşleri öldürülen iki kadın belirliyor.
Suç ortaklığında gelinen nokta; 31 Mart seçimlerinin üzerinden iki buçuk ay geçti. Ortalık 1 Nisan’dan daha toz duman. MHP ile AK Parti’nin iktidar ve suç ortaklığı ittifakı birbirlerini taşıyamaz hale gelmiş durumda. MHP’nin çocuğu olarak AK Parti içinde siyaset yapan Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı yılları, Türkiye’yi çetelerin yönettiği bir döneme dönüştü.
Türkiye, Kara Para’nın Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) tarafından bu dönemde (21 Ekim 2021) “gri listeye” alındı. Suç örgütlerine yönelik operasyonların bu kadar yoğunlaştırılmasının temelinde, Soylu’nun Türkiye’ye hediyesi olan bu gri listeden çıkabilme çabası var.
İçişleri Bakanlığı’nda koltuk değişiminin üzerinden bir yıldan biraz fazla zaman geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “mutemet adamı” olarak bu koltuğa oturan Ali Yerlikaya, geldiği günden bu yana çetelerle mücadele ediyormuş gibi bir görüntü veriyor.
MHP hakkında kapatma davası: Bu suç örgütlerinin önemli bir kısmı MHP ile doğrudan ya da dolaylı irtibatlı görünüyor. İçişleri Bakanlığı’nın elinde bu bağlamda hazırlanan 47 dosya olduğu konuşuluyor.
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de öldürülmesinin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Hazırlanan ve mahkeme tarafından kabul edilen iddianameden MHP tereyağından kıl çeker gibi soyutlandı. Sonra ne olduysa iddianamede “plakası belirlenemeyen araç” diye geçen Audi marka aracın 06 AT 5021 olduğu birileri tarafından servis edildi. Bu aracı da yakın zamana kadar Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kullandığı anlaşıldı.
Cinayetin işlendiği tarihte MHP milletvekili olan Olcay Kılavuz’un Sinan Ateş cinayetinin merkezinde olduğu bir şekilde ortaya kondu. Başta Bahçeli olmak üzere parti yöneticilerinin hemen hepsi, MHP’yi hedef alan eleştiri yöneltenlere karşı tehdit ve hakaret dolu pervasızca cevaplar vermeyi bir alışkanlık haline getirdi.
Çökertilen çeteler ve işlenen bir siyasi cinayete bu kadar bulaştığı anlaşılan ve adına siyasi parti denen MHP hakkında kapatılma davasına döner mi dersiniz?
BAHÇELİ’NİN KAOS PLANI VE HURUÇ HAREKÂTI
Ayşe Ateş’in Beştepe Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmesi ve Sinan Ateş’in kızının “Babamın katillerini bulun” çağrısına Erdoğan’ın bulacaklarını belirten karşılık vermesi, MHP lideri Bahçeli’nin sinirlerini iyice gerdi.
Sinan Ateş cinayetinde halen 17’si tutuklu 22 sanık var. Duruşma 1 Temmuz’da yapılacak. CHP’nin bu duruşmayı takip edeceğini açıklamasından sonra MHP’nin bu duruşmayı kaosa çevireceği anlaşılıyor. Ülkü Ocakları duruşmanın yapılacağı salonu ablukaya alacağını duyurdu. Cinayetin sanıklarından ve Ülkü Ocakları’nın eski yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş’ın ifadesini alan savcıyı tehdit eden görüntülerinin medyaya yansıması, kaosun adım sesleri olarak gösteriliyor.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in cinayetin aydınlatılmasıyla ilgili gösterdiği çaba ve siyasilerle yaptığı görüşmeler, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye kuşatılmışlık yaşattı. Bu girişimler, Bahçeli’yi “huruç harekâtına” mecbur etti. Malum etrafının kuşatıldığını fark eden birlik, çıkış yolu olmadığını anladığında son bir kurtulma umuduyla huruç harekâtı düzenleyip kuşatmayı yarmaya çalışır.
Bahçeli, CHP lideri Özgür Özel’in Erdoğan ile samimi görünme çabalarını ters bir vuruşla dağıttı. MHP lideri, Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi’ni ziyaret etmesinden sonra Özgür Özel’e “Biz çekilelim, sen AK Parti ile ittifak kur!” mesajını verdi.
Özgür Özel, buna karşılık olarak Bahçeli’ye, “İttifakından memnun değilse bize katılabilir. Memleketi bu hale getirip suç ortağını bize itmesin!” diyerek karşı hamlede bulunmuş gibi göründü. Ancak, Bahçeli’nin asıl amacı Erdoğan’a, “CHP’den sana hayır yok, bana mahkumsun” mesajı vermekti. Özel’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da yanına alarak verdiği bu cevap, Bahçeli’nin elini rahatlattı.
Daha önce Ferdi Tayfurlu şarkıyla Erdoğan’a dolaylı mesaj veren MHP lideri Bahçeli, elinin altında tuttuğu bir dosya ile doğrudan mesaj verme yolunu seçti. Parmağına taktığı “Allah bana yeter” yüzüğüyle elinde bir dosya tutan Bahçeli son adımını böyle attı.
MHP çevrelerinden Bahçeli’nin elinde tuttuğu dosya ile neyi ima ettiğine ilişkin bir yorum gelmedi. Ancak, bu dosyanın ne olabileceği konusunu, eşi ve oğlu 15 Temmuz gecesi öldürülen Nihal Olçok’un bir açıklaması ile öğrenebildik.
Sinan Ateş cinayetinde MHP’nin üzerine fazla gidildiğine inanan Bahçeli’nin, “Biz Erol Olçok olayının üzerine gidiyor muyuz?” mesajı verdiğini Nihal Olçok’un paylaşımından anladık. Oğlu Abdullah Tayyip Olçok ve eşi Erol Olçok’un 15 Temmuz gecesi birilerinin yönlendirmesiyle Boğaziçi Köprüsüne gittiğini düşünen Nihal Olçok, Bahçeli’ye çağrı yaptı.
“MHP’den AKP’ye sitem: Biz Erol Olçok ve oğlunun öldürülmesinin üzerine böyle gittik mi” şeklindeki tweet’i alıntılayan Olçok, şunları yazdı: “Sayın genel başkan Devlet Bahçeli, kabul ederseniz bayramda bir acı kahvenizi içmeye gelmek isterim. Belki biraz da acıları konuşuruz. Hakikati, hakikatli bir biçimde. Nasip… Ben yüzükten değil ama o elinizle tuttuğunuz dosyadan ümitliyim.”
KARŞILIKLI TEHDİT VE SONRASI
Erdoğan ile Bahçeli, zorda kaldıklarında birbirlerini açık ya da dolaylı tehdit etmekten çekinmedi. Karşılıklı tehditlerle taraflar bir anlamda birbirlerinin ellerinde neler olduğu konusunda bir ölçüde fikir sahibi oldular.
İki taraf da şu aşamada zoraki evliliklerini bitiremeyecekleri kararına vardı. Tehdit etmede yolun sonuna gelindiğini MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman verdi. CHP tarafının “normalleşme”, iktidar tarafının “yumuşama” dediği süreç için “tiyatro” ifadesini kullanan MHP’li Büyükataman bunun, “görünürde MHP’ye, arka planda ise Türkiye’ye bir operasyon” olduğunu savundu.
ERDOĞAN: ÖZEL KİBARLIKTAN ANLAMADI
Erdoğan’ın İtalya dönüşü yaptığı açıklamalara bakılırsa, Bahçeli ve MHP cenahından gelen tehditler hedefine varmış oldu. Bahçeli’nin açıklamalarını, “bir devlet adamı yaklaşımıyla, sakin, herhangi bir tartışmaya fırsat vermeyen” bir yaklaşımda olduğunu belirten Erdoğan, konuyu kapatmış olmasını da isabetli buldu.
Bu çerçevede AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamalarının önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, CHP lideri Özgür Özel’i ise suçlama yoluna giderek şunları söyledi: “Biz iade-i ziyareti yapmak suretiyle siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim dedik. Ama bu kibarlıktan anlamayanlar İstanbul’da basın toplantısı yaptılar ve orada belli ki birilerinin etkisi altında kaldılar. Demek ki bazı yerlerden onay aldılar. “
Erdoğan kendisinin CHP’ye yaptığı ziyareti, Özel’in hazmedemediğini de öne sürerek, “Eğer bu iade-i ziyaretimizi CHP’nin başındaki arkadaş hazmedebilseydi, bu tür bir açıklamayı yapmaya gerek duymazdı.” diye konuştu.
Erdoğan’ın bu açıklamalarına bakacak olursak, 1 Nisan’dan bu yana oynanan “yumuşama tiyatrosu” son bulmuş oldu. Erdoğan yeniden “CHPPKK” söylemine dönerse kimse şaşırmaz.
Ancak bütün bunlar AK Parti ve MHP’nin yürüttüğü suç ortaklığının devam ettirilebileceği anlamına gelir mi? Esas cevap aranması gereken soru bu.
Not: TR724 okuyucularının bayramını kutluyorum.