Bahçeli yine yok; ne anladık bu işten!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

‘Bahçeli muamması’ çözüldü mü? Hem evet, hem hayır… Görüntü verdi, Türkeş’in mezarına geldi, ağır adımlarla yürüdü, uzaklara baktı… Ağzından herhangi bir kelime çıkmadı. Ardından Türkeş müzesinin açılışına geçti, arabası çiçek yağmuruna tutuldu… Yine tek sözcük yok. Bildiğim kadarıyla dilinde bir sorun bulunmuyordu. Bu derin sessizlik nedendi acaba? Bir ‘selam’ demek de mi zordu?

Sonra parti binasına gitti. Kalabalık bir grup alkış ve sloganlarla karşıladı: “Durma ilerle, evlatların seninle…”

Gençlerin heyecanı ve coşkusu yerindeydi. Fakat Bahçeli’nin ilerleyecek mecali yoktu. Yukarıdan kalabalığa ancak ‘bozkurt’ işareti yaparak el sallayabildi. Fakat kurdun kulakları düşmüştü. Bir, “Hoşgeldiniz, teşekkür ederim!” diyemedi. Ağzını bıçak açmadı. “Yıkılmadım, ayaktayım!” görüntüsü fena değildi. Bir de sesini duyabilseydik…

Doktorları sağlığı ile ayrıntılı bilgi vermediği için siyasi ömrü üzerine değerlendirme yapmak zor. MHP gibi bir partide Bahçeli gibi bir isim ‘nefes alıp verdiği’ sürece koltuğunu korur. Kimsenin de itirazı olmaz. Yerine talip olan çıkmaz, çıkamaz! Aklından geçirene bile rastlanmaz. Bahçeli “Ben yokum!” derse belki… O da zor da! Çünkü parti, “Bırakma bizi…” diye yalvar yakar. O da kıramaz. Türk siyasetinin bir gerçeğidir bu.

Bahçeli, ‘ses’ vermedi!

2002 seçimlerinde MHP’nin ‘barajın altında’ kalması üzerine Bahçeli’nin istifa ettiğini biliyor musunuz? Bugün çok kişi hatırlamaz. Gençlerin ‘gitme…’ çağrıları üzerine ‘devam…’ dedi. Hep kurgudur bunlar. Kendiliğinden gelişmiş değil. Taban inisiyatifi ve iradesi değil. Türk siyasetinde koltuğunu bırakıp giden ve bir daha arkasına bakmayan siyasetçi veya lider yok denecek kadar azdır.

MHP, Bahçeli’nin Nisan’da ‘mesaisine’ başlayacağını duyurmuştu. Bahçeli bu duyuruyu boşa çıkarmadı. Kameraların önünde ‘sessiz’ de olsa ağır aksak görüntü verdi. Mesaiye grup toplantısı da dahildi. Memleketten uzaklardada olsam en azından sesini duymak için televizyonu açtım, ekranın karşısına geçtim… Fakat nafile bekledim. Bahçeli grup toplantısı yapmadı. Meclis’ten ‘ses’ vermedi. Neden acaba? Mesai genel merkezle sınırlı olamaz.

Devlet Bahçeli’nin tam da konuşacağı haftaydı. Gündem sıcaktı. ‘İmralı açılımı’ onu bekliyordu. Yokluğunda işler yürümedi. Bıraktığı yerde kaldı. Bir milim ilerleme olmadı. Yazılı açıklama ve telefon görüşmeleriyle süreci hareketlendirmeye çalışsa da yeterli olmadı. Süreç canlı bir konuşma istiyordu. Ortağı Erdoğan, CHP’nin hamleleri karşısında aciz kaldı. Protesto yürüyüşleri ve mitinglere cevap veremedi. İmza kampanyasını uzaktan izlemekle yetindi.

‘Meydanı boş’ bulan Özgür Özel de yüklendikçe yüklendi. İmamoğlu operasyonunu ‘darbe girişimi’ diye niteledi. Yetmedi, Erdoğan’a ‘cunta başı’ bile dedi. Hükümet kadrolarını ‘cunta’ ilan etti. Yazılı açıklamayla bu gündemi püskürtmek ve ters yüz etmek mümkün mü? Yazının etkisi bir yere kadar… Sesle desteklenseydi farklı olurdu. Fakat Bahçeli parti binasına geldi, Meclis’e gelmedi. Sevenlerini ve partisini ‘sesinden mahrum etti’. Kamuoyunu da tabii.

Bu manzara karşısında ‘Bahçeli muamması’ çözüldü diyebilir miyiz? Hayır… Ağır adımlarla da olsa yürüyebildiğini gördük. Ve çok zayıfladığını da… Palto giydiği için bedeni hakkında yorum yapmak zor fakat ‘yüzü’ ve ‘gözlerinin boşluğa’ bakması hiç de sağlıklı işaretler vermedi bana. Bu kadar zayıflık doğrudan rahatsızlığın bir sonucu mu? ‘Yeteri kadar beslenemediği’ düşünülemez herhalde. Bahçeli’nin sağlığı sadece ‘tıbbın konusu’ olsa bu kadar irdelenmez lakin ‘siyasetin’ de konusu… Özel hayat değil yani genel genel…

Bahçeli çekilirse, ittifak çöker!

MHP veya Bahçeli AKP iktidarını ayakta tutan en önemli direklerden biri. O sütun çekildiğinde iktidar tepe taklak düşer. Siyasette yeni dengeler, yeni siyasi kompozisyonlar gündeme gelir. “Politika hiç değişmez…” denemez. Değişir. Bahçeli’nin manevralarını hiçbir yeni genel başkan tekrarlayamaz ve sürdüremez. AKP’ye destek konusunda bile  parti ve tabanını bir arada tutmakta zorlanır. Bahçeli’den başka kim Öcalan’a ‘kurucu önder’, ‘Meclis’e gelsin…’ der de milliyetçi taban sessiz kalır.

Bahçeli, Türkeş’in mezarına geldi, Meclis’e gelmedi. Yürüdü ama konuşmadı. El salladı ama tokalaşmadı. ‘Muammanın’ hala varlığını sürdürdüğü ortada. Soru işaretleri cevapsız. Doktorları sessiz… MHP ve Bahçeli ‘derin sükut’ makamında.

Ne anladık bu işten? “Bahçeli mesaiye başladı!” diyebilir miyiz? Meclis’e ne zaman gelecek? Kamuoyu sesini ne vakit duyacak? Grup kürsüsünden hangi Salı esip gürleyecek? Var mı cevabı olan? Partinin adı ‘hareket’ ama bugün en sessiz ve sakin parti MHP’den başkası değil.

Sloganlar, şarkılar, türkülerle bir yere kadar… ‘Yapacak çok şey var daha / Devlet beyim kalktı şaha…’ Sözü de bestesi de güzel. Lakin bebek adımlarıyla ağır aksak ancak yürüyebilen Bahçeli’nin ‘şaha kalktığını’ kim söyleyebilir?

Bak, Özgür Özel, Bahçeli’nin, “CHP demek cunta demektir…” ithamına cevap verdi. Hem de öyle böyle değil. Bahçeli’nin yokluğu, Özel’i daha bir cesaretlendirdi. Cevap da değil aslında Bahçeli’nin eski sözünü hatırlattı. Bahçeli’nin arşivi de ne kadar çok zengin… Ne ararsın var. Hele AKP ve Erdoğan konusunda… Eleştirinin da şahı, övgünün de… Ortası yok.

Bahçeli; neredeeen nereye!

Devlet Bahçeli demiş ki; “Bu son gelişmelerle AKP çizmeyi ziyadesiyle aşmıştır. Adaletin nefesini kesen iktidar kafası, kendi hukukunu, cunta yönetimlerini aratmayacak biçimde tesis etmektedir. Hitler, Mussolini ve Saddam deneyimlerini aratmayacak yozlaşmalar ve yanlışlıklar dizisi ne acı bir rastlantıdır ki AKP çizgisiyle tekerrür etmiştir…”

Vay vay vay…

AKP iktidarı için ‘cunta yönetimi’ kavramını ilk Bahçeli kullanmış. Erdoğan’ı Hitler, Saddam ve Mussolini’ye bile benzetmiş. Grup toplantısı yapsaydı belki bir cevabı olabilirdi. Gerçi buna cevap verilemez. ‘Dün dündür, bugün bugündür…’ dışında söyleyecek ne sözü olabilir Bahçeli’nin? Normal bir demokraside veya olağan bir batı ülkesinde yaşansaydı, Bahçeli’ye ‘istifadan’ başka seçenek kalmazdı. Asya demiyorum, oralarda olsa ‘harakiri’ kaçınılmazdı.

Hayır, Bahçeli’ye taktığım falan yok. Sağlığının düzelmesini içtenlikle isterim. Politik duruşuna itirazım var. Bütün amacım ‘sıhhatinin’ bir ülkeyi ve siyasetini çok yakından ilgilendirdiğine dikkat çekmek. Yoksa partiye gelmiş, Meclis’e gelmemiş bana ne? Dünü ile bugünü arasındaki siyah beyaz kadar fark varsa, bunu eleştirmek elbette hakkım.

Gerçek şu ki, Ankara için Bahçeli hala bir muamma… Ortağını iki ay boyunca yalnız bırakan Erdoğan herhalde artık ‘hasta ziyaretine’ gider…

 

 

 

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin