HABER-YORUM | ENGİN TENEKECİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir iftar yemeğinde Cem Yılmaz’a yönelik çıkışlarıyla gündeme geldi.
Bahçeli’nin Cem Yılmaz’a yüklenme nedeniyse hekesin malumu. Zira Cem Yılmaz, Tarkan ve bir çok ünlü isim “#herşeyçokgüzelolacak” etiketiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik desteğini deklare etmiş ve YSK’nın seçim kararına tepki göstermişti.
Bahçeli açıklamalarında, Cem Yılmaz ‘Bey’i herkesin sevdiğini ve güldüğünü söyledi, kendisinin ise onu görünce önce bir elbisesini değiştirmesi gerektiğini dile getirdi ve şöyle devam etti: “Kravat tak, hatta takma başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49’u sevebilirsin ama yüzde 51’e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem.”
Cem Yılmaz ise Bahçeli’nin açıklamalarına Twitter hesabından şu cevabı verdi: ”Sevgili dostlar, ben bir halk kahramanı değilim, bir komedyenim, haddim hududum belli.. Benim memleketimle ilgili hayalim herkes herkesi sevsin, sevmeyen gayret etsin,şeklindedir.. Nevşehir belediyesindeki dostumuz da ne zaman Nevşehire bir faydam dokunacaksa çağırsın gelirim :)”
Peki Bahçeli’nin hem de iftar sofrasında şu açıklamaları size neyi hatırlattı: “28 bin oydan 13 bin oya düşerken bu kadar çalınan oyun nereden çalındığının üzerinde mutabakat kuracakları yerde hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok.” Bu satırlarda bütün sır, “hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok” cümlesinde gizli. Bahçeli burada, yine siyasi retoriğin tılsımlı, büyüleyici gücünü kullanıyor ve psikolojik harp güdüyor.
Peki gerçekte hırsızın üstünü örten kim? Bir zamanlar AKP’nin hırsızlıkları, yolsuzluklarına dair “hesap sormazsam şerefsizim” diyen Bahçeli, kol kola girdiği AKP’nin yolsuzluklarını ve hırsızlıklarını şu an kendisi örtüyormüyor mu? İstediği kadar saklasın. Hakikatler elbette bir gün ortaya çıkacak, taban bunun farkına varacak. Belirtileri gün yüzüne çıkmaya başladı bile. Geçenlerde mikrofan uzatılan bir vatandaş, kendisinin MHP’li olduğunu ancak Bahçeli’nin ismini anmaktan utandığını aktarmıştı.
Siyaset işte: Yeri gelince “meleği şeytan, şeytanı melek görüyor, gösteriyor”. Bahçeli, daha önce Muharrem İnce’ye, Cem Yılmaz üzerinden mesaj göndermemiş miydi? O zaman Cem Yılmaz iyi idi peki neden şimdi kötü oldu? Öte yandan Bahçeli dolaylı olarak Cem Yılmaz’a sarfettiği sözleri aynı zamanda İmamoğlu’na destek veren diğer tüm sanatçılar için de söylemiş oluyor. Yani tabanına, “Tarkan’ı, Şebnem Ferah’ı, Gülse Birsel’i… bundan sonra sevmem.” mesajını veriyor; böylelikle kutuplaşmanın dozunu yükseltmiş oluyor.
Tam da burada akıllara İngiliz hümanizmin babası H.J. Blackham’ın, ‘Altı Varoluşçu Düşünür’ isimli eserinde ünlü Danimarkalı varoluşçu Søren Kierkegaard’dan alıntı yaptığı şu satırlar geliyor: “Her çağın kendine göre bir ahlaksızlığı vardır…” Evet, bu çağda, Türkiye özellikle siyaset, medya hayatı ahlaksızlığının çarkları; yalan, hırsızlık, zulüm; makam, mansıp, çıkar, akraba kayırma, iftira üzerine dönüyor. Aynı zamanda Türkiye politikasında yaşanan tüm bu ahlaksızlıklar, Bediüzzaman hazretlerinin “Siyasetten ve şeytandan Allah’a sığınırım.” sözünde ne kadar isabetli olduğunu da ıspat etmiş oluyor.