Bağlama sanatı

HABER-YORUM | NACİ KARADAĞ

Şöyle düşünün:

Ülkede kendi halinde bir sanatçısınız. İşinizde, gücünüzde, ekmeğinizdesiniz.

Konserler, sosyal medya filan takılıyorsunuz ufak ufak.

Telefonunuz çalıyor…

Eyvah, nicedir size tebelleş olan Havuz muhabirlerinden biri. Bir süredir peşinizde, illa ki röportaj istiyor.

Ülkenin hali malum ama etliye sütlüye bulaşmadıkça size pek karışan görüşen de yok. İçten içe özgürlük alanlarınızın daraldığınızı, nefes alamaz hale geldiğinizi de hissediyorsunuz ama toplumsal uyuşmanın böyle bir şey olduğunun da farkın değilsiniz, diyelim.

Hani, ha bugün ha yarın biter, gibi saçma bir bilinçaltınız oluşmuş durumda.

Size dokunulmuyor ya, bi ‘tık’ daha gidelim bakalım!

Yok, ama bir süredir peşinizde bu muhabir. Belli ki ne yapıp, edip sizinle röportaj yapacak.

Ama o da emir kulu nihayetinde, amirleri her hafta bir sanatçı bulup “Her şey çok iyi çok güzel, ülke muazzam, Tayyip baba fevkalade!” içerikli tam sayfa yağdanlık sayfası çıkarmaları lazım.

Aksi durumda onların ekmekleri tehlikede.

Zaten geçen hafta söyleşisi yayınlanan Behzat Ç. komiser tam batırdı. Ne doğru dürüst yaladığı belli, ne sevdiği, ne sevmediği!

Diye düşünmekte editörler. Zaten başka şey düşünmeye vakti olmaz genelde Havuzcu arkadaşların.

Nasıl ederiz de başımızdan bu belayı savarız, yoksa kapı önündeyiz. Yetmez bir de hain damgası yeriz!

Neyse, sanatçının bu telefon trafiğinden kaçışı olmayacaktır.

Sonunda röportaj talebini kabul edecek, bir sürü ıvır zıvır sorulardan sonra konu esas meseleye gelecek ve birkaç cümle “Türkiye ne şââne memleket yauv” aldıktan sonra, güzel bir “Tayyip Erdoğan güvenin ve gücün sembolü” benzeri bir başlık aldı mı peşinizi bırakacaktır!

Başka bir tabirle eliniz mahkûmdur, kaçış olmayacaktır.

Ha, arayan kişiye, “Kardeşim seni çok iyi anlıyorum, sen de ekmeğindesin. Ancak sen benim dediklerimi yazamazsın! Sen yazsan bile editörlerin sayfaya koyamaz. Onlar koysa bile yayın yönetmenin yayınlamaz. Siz ecelinize mi susadınız? Sizle beraber beni de mi yakacaksınız? Bir sürü TRT’de program yapmak isteyen, belediyelerde konser vermek isteyen, oğluna site, kızına AVM’de dükkân açmak isteyen sanatçı var. Gidip onlarla konuşsana, kurban olayım ikimizin de ekmeğiyle oynama!” derseniz peşinizi bırakacaktır.

Gerisi artık size ne kadar kıl olduğuyla ilgilidir.

Sizi de hain mi ilan eder, yoksa bir sonraki ihtiyaçta tekrar ele almak için dondurur mu isminizi bilinmez.

Ama düşer yakanızdan.

Bir ara turizm bakanlığı yapardı böyle. Ülkeye gelen turistlerden kafalayabildiklerine “İstanbul şok güzel, raki şiş kebab şok güzel” içerikli videolar kaydeder yayınlatırdı. Böyle böyle ülkenin itibarı artar zannederdi…

Şimdi iktidarın havuza yaptığı haber desteğinin karşılığı olarak çok şey istemiyor. Hafta birkaç tane “Türkiyem sen ne güzel ülkesin, Tayyip seni ne muhteşem hale getirdi şalalala!” içerikli haber. O kadar…

Zaten istihbarat haber merkezine yeterli haber desteği vermiyor mu?

Baş sayfalar, iç haberler, dış haberler, ekonomi, politika sayfalarını istihbarat üstlenmiş onlar yapmıyor mu?

Geriye üçüncü sayfa haberleri kalıyor.

Çoğunu görmeye gerek yok, kimse kızmaz, kimse “Niye bu haberi atladınız?” diye sormaya cesaret edemez zaten.

Çocuğuna elbise alamadı diye intihar eden adamın haberini sıkıysa girsinler, olmaz elbette!

Bazen köşe yazarlarına bile yazı desteği verilmiyor mu?

Manşetler keza…

İstenilen şey, uygun birkaç meşhur-yarı meşhur şahıs bulup yalattırmak. Hepsi bu…

Hem bir süre sonra, devlet kapısından nemalanma yöntemi olarak zaten meşhur olacağı için sanatçıların kendisi gelecektir meraklanmayın. Bakın Neşe Karaböcek ne güzel yaptı! Değil mi?

Devlet kanallarında iyi fiyata, beş para etmez program yapmak istiyorsanız, belediyelerin kıytırıktan gecelerinde yer almak istiyorsanız, devletin herhangi bir kurumundan iş bağlamak istiyorsanız, buyrun Havuz’un kapıları size açık.

Birkaç cümle övücü, biraz yağlayıcı ve yalayıcı olun. Bitti gitti…

Bakın uykucu kısa dönem vekil Uğur Işılak doların 3 lira olduğu dönem 1 milyon 200 bin TL kitlemiş Meram belediyesine.

Bağlama sanatçısı Yavuz Bingöl, olmayan oyunculuk yeteneği sayesinde oynadığı diziler, reklam filmleriyle doymamış devlete tam 84 bin 290 bağlama satacakmış.

Haberi siz yeni duymuş olabilirsiniz ama kendileri “Türkiye özgür ülke” demeçleri verirken bir yandan da okullara bağlama satıyordu çaktırmadan.

Görün bakın bu örnekleri ve azıcık akıllı olun, her şeyi devletten bekleyin!

Yavuz Bingöl bağlamaları yapmaya başlamış evinin atölyesinde.

Haftada bir tane üretse ömrü yetmeyeceği için kendisi sembolik olarak iki tane yapıp gerisini başkalarından alıp verecek devlete!

Ülkede medya olsa, “Devlet niye doğrudan üreticiden ya da satıcıdan almıyor da bağlama sanatçısından bağlama alıyor?” diye sorabilir elbette ama yok ne yazık ki!

Hatırlar mısınız bir sirk görevlisini uluslararası stratejist diye ekrana çıkarmıştı AHaber. Kim bilir belki de ondan saraya bir çift zürafa almışlardır bilemiyorum. Bir bedeli olmuştur illa ki!

85 bin bağlama…

Açın ortalama bağlama fiyatlarına bakın.

Ve Yavuz Bingöl’ü bir sanatçı olarak olmasa da bir tüccar olarak takdir edin.

Tanesi ortalama 150-200 TL’den bağlama. Çarpın 85 bin ile…

Sanatçının büyüklüğünü bağlamasının büyüklüğüyle karşılaştırın işte!

Alkış!…

1 YORUM

  1. sade vatandaş
    Çalgıcııı geldi haanım!!!! Valla yorumu okuyunca bir hoş oldum .Yahu bu akademisyenler niye boşu boşuna hayatlarını tozlu topraklı arşiv odalarında geçiriyor ki???? Bundan sonra trend çalgıcı olmak .Çalgıcı olcaksın çengici olcaksın ohhhh hayatı darbuka dümbelekle geçirceksin bir de ihale felan işlerine dalcaksın bundan iyisi Şam iline vali.... Yahu bir dönemin acele bacısı değil miydi bu çalgıcılar ...Yani millet ne zaman ders kaynatmak istese bu çalgıcı takımından yardım istemez miydi? Ne ara bu çalgıcılar ihale sever oldu ki??? İnsanın sade vatandaş olarak ağzı açık kalıyor ayooollllll....