HABER İZLENİM | MUHSİN AHMET KARABAY
Son dönemde kurulan partiler arasında Ali Babacan’ın başında bulunduğu Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi), diğerlerinden farklı bir çizgi takip ediyor. Babacan’ın yaklaşımları ve takip ettiği politika, daha çok geçmişteki merkez sağ partilerin duruşuna benziyor. Yalnız bir eksiği var.
Deva Partisi’nin dün Eyüpsultan İlçesinin 1. Olağan Kongresi vardı. Sosyal medya hesaplarında Babacan’ın da katılacağı kongre tarihi daha önce gözüme ilişmişti. Dün sabah kalktığımda kongrenin açık havada yapılacağını görünce kararımı verdim.
Evime ters gibi kalsa da bir deniz yolculuğu yapmak iyi gelecekti. Açık havada Şehir Hatları Üsküdar-Eyüpsultan vapurları ile tam bir saat süren yolculukla hemen iskelenin yanındaki Feshane Açık Otoparkı’na ulaşılıyordu.
Kongre meydanına girdiğimde daha çevre illerden gelen konuklar anons ediliyordu. Kongrelerde sunuculuk çok önemli. Sunucunun yapacağı bir hata, atlayacağı bir isim pek çok kırılganlığa yol açabilirdi. Kongreler biraz düğünler gibi. Düğünde yaşanan bir kırgınlık, kimi zaman bütün evlilik hayatına yansıyabiliyorsa, kongreler de öyle. Bazen parti içinde ileride çok önemli görevler üstlenebilecek bir kişi, kongredeki bir küçük kırılganlıkla devre dışı kalabiliyor.
Anonsları kimin yaptığına önce dikkat etmedim. AK Parti’nin ve CHP’nin profesyonel anonsçuları var. DEVA’nın da benzeri bir yönteme başvurmuş olabileceğini düşündüm. Bir süre sonra sunucunun profesyonel olmasa bile lazım olan her noktayı gözettiğini fark ettim.
İDRİS ŞAHİN’İN BAŞARILI ‘MODERATÖRLÜĞÜ’
Anonsları Partinin Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olan Av. İdris Şahin’in yapıyordu. Aynı zamanda divan başkanı idi.
Daha önce farklı partilerde katıldığım onlarca kongrede yaptığım gibi kongre alanını bir turladım. Nerede neler var, kimler katılmış, alanda durum nasıl, insanların ilgi düzeyi hangi seviyede gibi kafamdaki sorulara cevap aradım. Kongrenin başında katılmadığım için Genel Başkan Ali Babacan’ın orada olup olmadığı konusunda bir fikrim yoktu.
Bir kez açık havada kongre yapmak kolay bir iş değil. Kongreye sadece konuşmalar açısından baksanız açık havanın artı tarafları olur. Ama kongrelerin bir de Partiler Yasasını ilgilendiren bir prosedür yönü var. Bu tarafının da eksiksiz yürütülmesi gerekiyor. İdris Şahin bu yönüyle terazinin iki kefesini dengelemeye çalıştı.
Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın katıldığı AK Parti kongrelerinden hayli farklı idi. Partinin ilk kuruluş yıllarında bile Erdoğan, kongrenin başından itibaren salonda hazır bulunmazdı. Her şey onun gelişine göre programlanır, geldiğinde hemen kürsüye davet edilir, konuşmasını yaptıktan sonra da çoğunlukla salondan ayrılırdı.
Ali Babacan’ın, eşi Zeynep Hanımla birlikte kongrenin başından bu yana alanda olduğunu öğrendim. Anonsla birlikte kürsüye çıktığında niçin İstanbul’da ilk kongreyi Eyüpsultan ilçesinden başlattıklarının gerekçesini açıkladı. Biri “Mihmandar-ı Nebî” unvanını taşıyan Eyüp El-Ensari’nin yattığı yerin manevi feyzinden yararlanmak, diğeri de kadın başkanın bulunduğu ilçeye ayrıcalık sağlamak olduğu bilgisini paylaştı.
BABACAN’IN GÜNDEMİNDEKİ 3 TEMEL SORUN
Ali Babacan, üç temel konuyu gündem maddesi yaptı. Yeni bazı değişikliklerin yapıldığı öğretmen atamalarını gündeminin ilk sırasına aldı. Buradan hareketle “liyakat” ve “adalet” sisteminin kendi dönemlerinde nasıl işletileceğini anlattı.
Gündemindeki ikinci konu ise kendisinin uzmanlık alanı olarak bilinen enflasyon, döviz ve faiz oldu. En vurgulu cümleleri burada kullandı. Kendisini ekonomist ilan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinin temelden yanlışlığını anlattı.
Erdoğan’ın konuya her girdiğinde ülkede ekonomik dengelerin bozulduğuna dikkat çeken Babacan, son dönemde kullandığı o motto haline gelen sözünü tekrarladı: “Erdoğan sebep, yüksek enflasyon, yüksek faiz ve yüksek kur sonuç.”
Hayat pahalılığı konusunda gündeme getirdiği en ilgi çekici benzetme ise “haftanın suçlusu panosu” idi. Babacan’a göre, Erdoğan hatayı kendinde aramak yerine her hafta birini suçlu panosuna yerleştiriyordu.
Geçmişte suçlu panosuna kimi zaman soğan-patatesin oturtulduğunu, kimi zaman sanayicinin, kimi zaman ithalatçının yerleştirildiğini anlatan Babacan, bu kez de suçlu panosuna 5 zincir marketin yerleştirildiğini söyledi.
Babacan’ın en çok üzerinde durduğu konu ise yine son günlerde bizzat Erdoğan’ın tekrar gündeme getirdiği “Kürt sorunu” oldu.
Erdoğan’ın Kürt sorunu konusunda nasıl zikzaklar çizdiğini barkovizyondan yayınlanan kendi videoları eşliğinde topluluğa anlattı. 2005’te Diyarbakır’da altını çize çize Kürt sorunu olduğunu, 2015’te tam tersini söylediğini, 2021 Temmuz ayında yine Diyarbakır’da 2005’teki noktada olduklarını, ABD gezisi sonrasında yeniden “Kürt sorunu yok” noktasına geldiğini hatırlattı.
Eleştirileri sırasında Erdoğan’ın adını ağzına hiç almayan Babacan, Kürt sorunu konusunda ismini vererek MHP liderine seslendi. “Sayın Bahçeli, Türkiye sizin öfke dolu dilinizden bıktı” diyen Babacan, bu ülkeyi Bahçeli zihniyetine bırakmayacaklarını ve onun nefret dilinden ülkeyi korumaya kararlı olduklarını söyledi.
Kürt meselesinin olup olmadığı konusunda papatya falı açmaya gerek olmadığına vurgu yapan Babacan, bunun ülkede yaşayan Kürtlere sorulması gerektiğini söyledi. Kürt sorunu konusunda en önemli tespitlerini yansıtan cümleler şunlardı sanırım:
“Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ anadili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var.”
Babacan’ın gündeme getirdiği bir başka önemli nokta daha vardı. Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir cemevi ziyaretindeki bir sohbeti paylaştı. Cemevi sorumlusu, Babacan’a ülkede 922 ilçe bulunduğunu hatırlatmış ve “Ya bir tane Alevi kaymakam olmaz mı? Bu ayırımcılık ve ötekileştirme niye?” diye sormuş.
Ülkeyi yönetenlerin akşam yatıp sabah kalkıp “beka” meselesinden söz ettiklerine dikkat çeken Babacan, asıl bu ayırımcı zihniyetin ülkenin beka sorununu oluşturduğunu vurguladı.
BABACAN’DA EKSİK OLAN BİR ŞEY VAR
Babacan, duruşu, fiziği, birikimi ile ülkenin sorunlarını sırtlayıp çözmeye talip biri olarak siyaset meydanında boy gösteriyor. Konuşmalarında akla, mantığa, bilgiye dayalı cümleler kullanıyor. Bilgisi ile seçmene güven veriyor.
Kongre meydanında konuştuğum pek çok kişi de benzeri noktalara dikkat çekiyordu. Oysa daha önceleri hissettiğim, meydana gittiğimde ise Babacan’da gördüğüm bir eksiklik var.
Seçmen, duygu istiyor, heyecan istiyor. Babacan, karşısındaki kitleye duygu yansıtması konusunda hayli yetersiz. Temelsiz yaklaşımlarla kitlelere coşku vermesinden bahsetmiyorum. Mevcut “var olanlarının” yanına bunu eklemesi gerekiyor. Var olanlardan çıkarma yapmadan.