YORUM | LEVENT KENEZ
Erdoğan son tahlilde zalim bir diktatör de olsa karakterine uygun hobileri, zevkleri var. En büyük hobilerinden biri de kapalı kapılar ardında kendisine küfrettiğini çok iyi bildiği, zerre kadar haz etmediği insanların mikrofonlar karşısında kendine nasıl yalakalık yaptığını, nasıl kıvırttığını, nasıl yalayıp yuttuğunu görüp zevk almak. Zevk almak kelimesi yerine başka şeyler de denebilir tabii ki. Artık bir yerden sonra ülkenin tapusunu üstüne geçirince klasik şeyler kesmiyor.
Geçen gün Fenerbahçe üyeliğinde 25 yılı doldurduğu için Yüksek Divan Kurulu üyesi olması sebebiyle Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesislerinde epey yıkama, yağmala olarak tabir edeceğimiz bir tören düzenlendi. 1994 yılında belediye başkanı olduğu zaman üye yapıldığını düşünürsek siyaset-futbol ilişkisinin hiç değişmediğini görebiliriz. Hele hele orada burada muhalif ayağına epey ahkam kesen Uğur Dündar gibi tiplerin bu törene özel mide bulandırıcı paylaşımlarını düşününce muhalefeti de iktidarı da aynı tıynette olduğunu bir kez daha görüyorsunuz.
Türkiye’de futbol devlete muhtaçtır. O yüzden bütün kulüpler devlete gebedir. Devleti o gün kim temsil ediyorsa Türkiye’de futbolun sahibi odur. Hele ki Erdoğan gibi her şeyi kontrol etme hastası birini düşünürsek günümüzde futbol tamamen Erdoğan’ın iki dudağı arasındadır. Bütün yöneticiler gelir, borç yapıp giderler. Bütün kulüpler –Başakşehir gibi fonlananlar hariç– aslında iflas etmiştir. Vergi borçları silinir. Zaten futbolcu vergisinde ülke bir cennettir. Borçları ertelenir. En uygun şartlarda kamu bankalarından kredi kullanırlar. Ligin sponsoru da devlettir, kupanın da. Lig maçlarını yayınlayan Katarlı şirketi biraz kurcalasanız tahmin ettiğiniz kişiye ulaşırsınız. Bütün stadlar devletindir, bazıları hayır bizim dese de.
15 Temmuz sonrası süreçte milyonlarca taraftarı var diye kendilerine epey güç vehmeden Galatasaray’ın da, Beşiktaş’ın da, Fenerbahçe’nin de nasıl süt dökmüş kediye döndüğüne şahit olduk. Hiçbir futbol kulübü iddia ettikleri gibi bir değerler manzumesi değildir. Güç neredeyse oraya dayanmak zorunda kalan yapılardır. Mangalda kül bırakmayan Çarşı’nın bile Gezi darbe davasından sonra nasıl törpülendiğini görünce çok da iddialı olmamak gerekir.
Gelelim haftasonundaki törene. Ev sahibi Fenerbahçe başkanı Ali Koç daha önce Beşiktaş eski başkanı Fikret Orman’ın yalakalık rekorunu kırmaya yemin etmiş bir şekilde kürsüye geldi. “Sayın cumhurbaşkanım, sayın cumhurbaşkanım” şeklinde özetlenecek konuşmasında boyundan büyük laflar etti, kendisinin çok iyi bildiği konularda utanmadan yalanlar söyledi.
Fenerbahçe’yi temsil eden birisin “Sayın Cumhurbaşkanım, bazı sorunlar olunca sizin kapınıza geldik. Çoğunda bizi yalnız bırakmadınız. Sağolun, varolun” sözlerini yukarıdaki sebepten dolayı anlayabiliriz. Trilyoner de olsanız, Fenerbahçe’nin başkanı da olsanız işi kuralına göre oynamanız gerekiyor. Hele hele geçen sene neredeyse takımı küme düşürmenin ucundan dönüp rezil olmuşsanız.
Barış Pınarı Harekatı ile ilgili olarak ülkedeki yalakalık fırsatını kaçırmayan Ali Koç bunu bir kez daha Cumhurbaşkanı önünde tekrarladıktan sonra hazır Erdoğan’ı bulmuşken cemaate çakarsam hem hoşuna gider hem de kendi şirketlerim için de bir sigorta daha yaparım diye düşünmüş olacak ki o kadar ödedikleri haraca güvenmeyip gaza gelmiş.
Bakın ne diyor Ali Koç:
“3 Temmuz’da yapılan hain FETÖ kumpasında dostumuz da düşmanımız da bu tavrı en iyi şekilde gördü. Başkanımız Aziz Yıldırım’ın önderliğinde camia olarak en yalnız kaldığımız dönemde mücadele ederek çıktık. Vicdanlı ve objektif, herkesin takdir ettiği gibi bu örgütün alçak teşebbüsüne boyun eğmedik. FETÖ’ye karşı direnme noktasında ülkemize öncü olduğumuzu düşünüyoruz.”
Pardon, 3 Temmuz dedikleri hangi yıldı? 2011. Yani öyle Erdoğan’dan yıllar önce falan değil. Peki Erdoğan’dan habersiz polisin, savcının Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi iki camiaya operasyon yapması mümkün mü? Elbette değil. Bizzat Erdoğan’ın emri ile yapılan operasyonu şimdi yıllar sonra yalakalık ve utanmazlık içerisinde Erdoğan’a nasıl güzelleme ile satıyor. Erdoğan içinden kahkahalar atmıştır.
Futbol camiasında aklı başında herkesin bildiği ve zerre şüphesinin olmadığı şike ile ilgili olarak Fenerbahçe’nin o zamanki yönetimi nasıl bir taktik geliştirmişti. Yok Fenerbahçe’yi ele geçirmek istiyorlar. Yok laiklikte son kale Fenerbahçe’ymiş de esas hedef laiklikmiş, cumhuriyetmiş. Peki çok laik fenerbahçe camiası, ülkede laikliğin ırzına geçmiş Erdoğan’ı marşlarla ayakta alkışlarla karşılayıp ona özel tören düzenleyince siz laikliğimi savundunuz şimdi? Yoksa kapatılan dosyalar için bedel mi ödüyorsunuz. Nasıl bir bedel ödediğiniz birazdan ortaya çıkacak. Jöleli onu da söyleyecek. Bu arada Bağdat Caddesi ile özdeşleşen Fenerbahçe taraftarının, 15 Temmuz gecesi Bağdat Caddesi’nde bir nevi feneralayı şeklinde kutlama yaptığını da buraya iliştirelim.
3 Temmuz ile ilgili tek kumpas dosyaların kapatılmış olmasıdır. Yoksa aynen 17-25’de olduğu gibi bagajında para dolu arabalar, bizzat futbolcunun kendisinin para aldığını itiraf ettiği hatta cinci hocaya bu parayla ne yapayım diye sorduğu, Aziz Yıldırım olsun, Şevki olsun, İlhan Ekşioğlu olsun hepsinin şike konuşmaları resmi belgeleriyle kayıt altında. Futbolcular ve yöneticiler hepsi bu pisliğin içindedir.
Bunu da en iyi o zaman yönetimde olan Ali Koç bilir. Fenerbahçe camiasının çok yakından tanıdığı Mehmet Ali Aydınlar ki zamanın federasyon başkanıdır, Fenerbahçe’nin en az hasarla atlatması için kendisini yırtmıştır ama yine kimseye yaranamamıştır. Ali Koç’a hitaben “Yukarıda Allah var Ali Koç” dediği Ali Koç’un tebessümle ve kibirle neleri kastettiğini bildiği için yuttuğu konuşmasını isteyenler arşivden bulabilir.
Fenerin başkanı devam ediyor:
“Geri dönüp baktığımızda mağduriyetimizden sportif anlamda istifade edenlerin de olduğu inkar edilemez.”
Yahu o sene sırf Fenerbahçe de Beşiktaş da şampiyon olabilsin diye akıllara sakat lig sonrası play-off yapıldı. Puanlar yarıya mı dörde mi ne bölündü. Ve son maç Fenerbahçe-Galatasaray maçı. Fener her zaman olduğu gibi Galatasaray’ı Kadıköy’de yenseydi o sezon şampiyon olacaktı. İnsan biraz utanır ya.
2006 yılında İtalya’da benzer operasyon yapıldı bugün İtalya’da yıllardır şampiyon olan Juventus küme düşürüldü. Başbakan’ın takımı Milan -15 puan ceza aldı. Lazio ve Fiorentina ağır cezalar aldı. Ama bizde kimse 3 büyüklere dokunamadığı için kirli tiyatro aynen devam ediyor.
Fenerbahçe’nin baba parası ile artistlik yapan jöleli başkanı bakın ne diyor:
“Ülkemizin hain FETÖ saldırısını püskürtmesinin ardından, 3 Temmuz’da yaşananların da büyük bir kumpas olduğunu gördük. Her platformda seslendirdiğimiz gibi yargıtaydan da kararı bekliyoruz.”
Zaman Gazetesi’ne el konulmasında mahkeme kararlarından biri buydu. Skandal kararı kamuoyuna mal edebilmek için akla hayale gelmeyen şeylerin altına imza atan savcı Fuzuli Aydoğdu geçen gün üzerine tükürülerek kovuldu. Ali Koç esas karın ağrısını dile getiriyor. Bizim dosya da hala Yargıtay’da diyor! Bakın o kadar yakalalık yaptık, el etek öptük, el aman diledik! Artık şu dosyayı kapatsanız da rahat nefes alabilsek diyor. Zavallı Ali Koç.
Erdoğan istese Fetö’den defalarca içeri girersiniz de işte sizden haraç almak ve sizi vitrin yapmak daha stratejik. Sizi karşısına geçirip 23 Nisan öğrencisi gibi şirinlikler yapmanızın verdiği haz hapse tıkmaktan daha fazla çünkü.
Ali Koç, Bilal oğlanla Erdoğan arasındaki Fenerbahçe tapelerini bilmiyor olabilir mi? Elbette hayır. Fenerbahçe’yi kim ele geçirmek istemiş kim kime ne pandik atmış halbuki hepsi biliniyor.
Camialar böyledir. Ülker için her türlü belaltı dedikodu yaparlar ama gidip basketbol takımına sponsor olunca akan sular durur. Hükümete muhaliflikten girer çıkarlar, ülkeyi ihale haracına bağlamış Limak’ın kirli ve hırsız patronunu baştacı tutarlar ve üstelik federasyon başkanı seçtirirler. ‘Fetö fetö’ diye böğürürler ama ne kadar zan altında bırakılan işadamı varsa yönetimlerindedir.
Son tahlilde Türkiye gibi bir yerde futbolun temiz olduğunu düşünen oldukça saf ve gerizekalıdır. Sadece üç büyükler değil bütün kulüpler birer arpalık ve ego tatmin yeridir. Fanatik, ergen seyirciler birbirlerini yer, kulüplerini laf söyletmez, ölümüne savunur, birbirlerini bıçaklarlar ama rakip görünen haşmetliler maçtan sonra kadeh tokuşturur. Kim transfer paralarından kendisine bir servet yapmıştır, kimler kulübün kasasından saltanat sürer, çoğu spor yazarı kimleri beslerler, kimler yeri geldiği zaman köpeklik yapar bütün spor camiası bilir.
Ali Koç hayatın kısa olduğunu ve ne zaman, ne olacağını en iyi bilenlerden biri aslında. Bir sabah kalkıp spor yaparken kalbiniz duruverir ve arkanızda sadece o zamana kadar yaptıklarınız ve söyledikleriniz kalır. Belli ki Ali Koç arkasından günü kurtarmak için söylenen rezilliklerin kalmasını tercih ediyor. Ne de olsa iktidarlar geçici. Yarın dengeler değişir mesele günü en az hasarla atlatmak. Güler Sabancı’nın kıvırtarak Berat’a kefil olması gibi.
Bu kadar futbol muhabbeti yaptık, Ali Koç için bir tezahürat yapılmış onunla bitirelim:
Tek başarısı, baba parası
Türkiye’nin yüz karası
Sen bizimle uğraşamazsın
Aziz Yıldırım’ın çakması…
Abi memleketin fotosunu cekmissin / nerde yav-sak kah-pe 11 den vurdun/ Allahini seversen Tekirdag rakisi kotu mu yav