Ayşe Ateş’in anladığını anlayabilene kadar çekeceğiz

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in, bütün tehdit ve saldırılara karşı verdiği mücadele takdire şayan olarak orta yerde duruyor. Kocasının katillerinin hesap vermesi için başlattığı mücadelede yanında duranlar, onun hayata bakışını bütünüyle değiştirmiş durumda. Bunu da son yaptığı, “Sağ-sol yok insanlık var, iyilik var.” sözleriyle ortaya koydu. Bu sözler, bütün “dava” adı altında insanlara sunulanların aslında bir sanıdan ibaret olduğunu göstermesi açısından dikkat çekici.

Sinan Ateş’i, yaşadığı dönemde yaptıklarından dolayı savunacak değilim. Kendi ölçülerimle elle tutulacak bir tarafını da bulamadığımı belirtmek isterim. Onun çocuklarına karşı iyi bir baba, anne-babasına karşı iyi bir evlat olması bu dediklerimi değiştirmez.

Bütün canlılar kendi yakınlarını koruma güdülerine sahip. Bir aslan ya da kurt kendi yavrularına karşı takındığı şefkatli yaklaşımıyla değil, ceylanları parçaladığı için vahşidir, canavardır. Sinan’ın da hayatta iken bildiğimiz Ülkücü geçinenlerden farklı olmadığını hayatına ilişkin kesitler öğrendikçe fark ediyoruz.

İsminin başında yer alan ‘Doç. Dr.’ akademisyen kimliğinin de bir şey değiştiremediğini, acılı eşi Ayşe Ateş’in sözlerinden anlıyoruz. Ayşe Ateş, mahkemede verdiği ifadede, kocasının Ülkü Ocakları Başkanı olduğu dönemde bazı gazetecileri dövdürdüğünü söyledi. Bunu niçin yaptırdığını kendisine sorduğunda da, “Ben MHP Genel Merkezi’nden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler!” dediğini aktarmıştı.

AK PARTİ-MHP ORTAKLIĞI DEVAM ETTİĞİ SÜRECE

Türkiye’nin kaderini AK Parti-MHP’nin oluşturduğu sandık koalisyonu belirliyor. Adına Cumhur İttifakı denilen yapı ve onun güç verdiği Tek Adam, ülkeyi toptan bir yok oluşa doğru sürüklüyor. Bilindiği gibi, Tek Adam zihniyeti oluşturulurken ilk olarak hukuk yok edildi. Devletin altından temeli alındıktan sonra geriye bir şey kalmadı. Kalanlar da sadece birine hizmet ettiği sürece ayakta tutulmaktaydı.

Hazırlanan iddianame ve yargılama süreci, “Hukuk siyasetin köpeğidir” diyen Doğu Perinçek’i haklı çıkaracak bir tablo yürütülüyor. Cinayetteki bütün ipuçları, Balgat’taki MHP Genel Merkezi’ni gösterirken, konu torbacıların işlediği adi bir alacak verecek davasına dönüştürülerek üstü kapatılmaya çalışılıyor.

Şurası bir gerçek ki AK Parti-MHP ortaklığı devam ettiği sürece Sinan Ateş cinayetinin iç yüzü aydınlatılmayacak. Bu dosya, AK Parti’nin ortağı MHP’ye istediklerini yaptırmada bir silah olarak kullanılmaya devam edecek.

CAMİANIN İNSANLARI BENZERİNİ YAŞADI

Acılı eş Ayşe Ateş’in başına gelenlerin farklı boyutlarını son 10 yıllık süreçte bu camianın insanları yaşadı. Yıllarca “aynı kıbleye döndüklerini” düşündükleri sözde dostları “bir gecede” denebilecek kısa süre içinde düşman kesildiler.

İfade vermek için gittiği adliyede, namaz kılmak için indiği mescitte yan yana namaz kıldığı insanı bir süre sonra hakim cübbesi giyip kendini tutuklayan insan olduğunu gördü. Çünkü hakime gittiği cemaat evinde, “FETÖCÜ tutuklamanın hac sevabı kazandırdığı” telkin edilmişti.

Dışarıda kalan eş ve çocuklarına düne kadar “din kardeşi” diye bağrına bastıkları, selamı sabahı kestiğinde ve “hain” gözüyle bakmaya kalktığında bu ülkenin on yıllardan bu yana çile çeken Solcuları ve Alevileri sahip çıkmaya çalıştı.

Silivri’de ikamet ettiğim dönemde beraber kaldığım bir arkadaş vardı. “Yanımızda eğitim hayatını sürdürmüş olan kardeşim ‘başıma bir şey gelebilir’ endişesiyle eşimi ve çocuklarımızı telefonla aramaya korkarken, bir merhabadan öte diyaloğumuz olmayan uzak tanıdıklarımızdan sahiplenme gördüm.” diye anlatırdı.

Bu süreçte hepimiz benzeri olayları yaşadık. Anne-baba ve kardeşlerimiz tarafından dışlanırken, dün bir arada olmaktan çekindiğimiz kişilerden yakınlık gördük. Bundan dolayı Ayşe Ateş’in yaşadıklarını ve şahit olduklarının onun ruhunda estirdiği fırtınayı en iyi bu camianın insanları anlar sanıyorum.

Bugüne kadar Sinan Ateş cinayetini odağına alarak bir yazı yazmadım. Bunun bir siyasi cinayet olması hasebiyle zaman zaman temas ettiğim oldu. Bugün de Sinan Ateş cinayetini yazıyor gibi olsam da özünde söz konusu cinayet davası değil. Ayşe Ateş’in ruh dünyasında yaşadığı fırtınalar…

AYŞE ATEŞ’İN GELDİĞİ NOKTA

Gazeteci Ruşen Çakır’ın başında bulunduğu Medyascope’un Haber Mürürü Göksel Göksu, birilerinin tepkisini çekebileceğini bilerek bir yazı yazdı. Öldürülen Hırank Dink’in eşi Rakel Dink ile Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in “kadın” ortak noktasından hareket ederek, Birbirini yüreklerindeki acıdan tanıyan iki kadın: Ayşe Ateş ve Rakel Dink başlıklı yazı, hayli ilgi çekici.

Aynı topraklarda doğup büyümüş olsalar da iki kadının birbirini hiç tanımadığına dikkat çeken Göksel Göksu, ikisinin de eşlerinin “aydınlığa tahammül edemeyenlerin silahlarından çıkan kurşunlarla” öldürüldüğünü hatırlatarak, “Rakel ve Ayşe artık birbirlerini acılarından tanıyorlar.” dedi.

Rakel Dink’in kocasının cenazesinde, “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim.” diyen sözleri, bu tür olaylarda rehber alınacak önemdeydi.

Esas anlatmak istediğim, Göksel Göksu veya Rakel Dink’in söyledikleri değil. Ayşe Ateş, sosyal medya hesabından bu yazıyı gönderirken, uzun sayılabilecek bir notla paylaştı. Fırsat bulduğunuzda okumanızı isterim. Kısa bir bölümünü buraya aktarmak istiyorum:

“Sinan’ı sokak ortasında katlettiklerinde gördüm ki o ana kadar taşıdığımız, ömrümüzü adadığımız bütün inançlar yalanmış. Sinan öldürüldükten sonra yaşananları takip ettim. Düne kadar ‘Reis’ diyenlerin sessizliğini, kapısında el pençe duranların şerefsizliğini izledim. Sonra baktım ki geçmişte beğenmediğimiz, sevmediğimiz insanlar bizim hakkımızı almak için katillerden hesap soruyor, aldıkları tehditlere rağmen katillere kafa tutuyorlar. 

İşte o an hayat bana yaşadığım bu acı tecrübeyle beraber yeni bir şey öğretti. Sağ-sol yok insanlık var, iyilik var. O günden sonra acıya dil, din, renk, hüviyet sormamayı kendime felsefe edindim. Geçmişteki hatalarımla, yanlışlarımla yüzleştim. En ağır öz eleştiriyi yaptım.”

Ayşe Ateş’in altı çizilecek bir sözü daha vardı:

“Bu ülkede geçmişten bugüne benimle aynı zulme uğrayan, benzer acıları tecrübe eden, ortak kader yaşayan bütün kadınlar öz kardeşimdir.” 

Kocaları ayrı dünyaların insanları olarak yaşayıp biri vicdanların sesi, öteki Balgat’ın maşası olarak bu dünyadan koparıldıktan sonra iki kadının evrensel değerlerde buluşması, sadece yüreklere su serpmiyor, aynı zamanda geleceğe de bir nebze umutla bakabilmemize dayanak oluşturuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Sayin Karabay, yazinizi okudum, kaleminize saglik. Düsüncelerinizin altina imzami atarim. Ayse Ates’i böylesine genis yüreklilikle sahiplenmek, onunla empati kurmak cok güzel. Bunu en iyi yapanlar veya hissedenler de camianin insanlari düsüncesine de katiliyorum.
    Fakat ben empati kurmak ve aciyi hissetmek magduriyet sinerjisi olusturmak konusunda hem fikir ve hem hal olmakla beraber biraz daha temkinli olmak istiyorum. Ne zamanki Ayse Ates hanimefendi Rakel Dink ile ilgili ilan ettigi kardeslik hissiyatini iskence altinda can veren Gökhan ögretmenin esi Tülay hanim ile ilgili -ya da benzeri onlarcasi ile ilgili- ifade etmeyi basarabilirse iste o zaman hakikat yolculugunda ayni seritte ilerleyebilecegimizi düsünüyorum.

    Saygilar…

  2. Sinan ateş geri dönse aynı yoldan devam ederler. Hikaye anlatmasın. Öyle denildi diye öylemi olunuyor. O kadar eğitim almış bir de çocuk yetiştiriyor yanlışa yanlış diyememişse bundan sonra dese ne olacak. İmtihanı kaybetmiş bir kere. Sinan ölünce mi fikirler değişiyor. Pervin hanımın eşi öldürüldüğünde neredeydiniz, eşleri öldürülen yüzlerce insan var neredeydiniz, madımakta ölenler, başbağlarda ölenler, tren garında ölenler, 15 temmuzda işkenceden ölenler, cezevinde ölenler, meriçte ölenler varken nerededeydin neredeydin neredeydin. Safınız sık ve aynı hizadaydınız, SAĞA bakıyordunuz.

  3. esinin bir cumlesinden hareketle Sinan Atesi gunumuzun ilkel “ulkucu” gecinenler ile ayni kefeye koymak ne kadar uygun?…eger bir hukum cumlesi kurulacaksa biraz daha incelemek uygun olur…gercekte oyle ve/veya olaylar o noktaya getirdi bilinmez ama kendisi ve esi “ulkucu” kesimin sagduyulu bir tarafi huviyetindeler son durumda.

    • Sinan Ateş, eşinin sözleri üzerinden değil eşinin verdiği bilgideki davranışı üzerinden değerlendiriliyor. Yani adam onbinlerce insanı fişlemiş ve/veya yardımcı olmuş. Kimi insanları da sebebi her ne olursa olsun dövdürmüş. Sinan Ateş belki ‘ilkel bir ülkücü’ değildi ama bunları yapmış. Bizzat eşi söylüyor. Sizin deyiminizle ‘ülkücü kesimin sağduyulu hüviyeti’ böyleyse Türkiye şu anki hali için yatıp kalkıp dua etmeli…

  4. Ünvanı ne olursa olsun.PROF, DR

    Insan kendi aklı vicdani devre dışı bıraktığında EMIR ALMAYA MECBURDUR.

    “Ben MHP Genel Merkezi’nden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler!” dediğini aktarmış Sinan Ateş.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin