Aydınlanma yaşayanlar… 

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Dünyadaki her vicdan sahibi Gazze’de sivil katliamlarının derin üzüntüsünü yaşarken, bu süreç bir çok kişinin de aydınlanma yaşamasına vesile oldu.

Bunların başında AKP Sözcüsü Ömer Çelik geliyordu. Cumartesi Anneleri’nin seslerini duyurma çabalarının polis joplarıyla engellendiği, kadınların ters kelepçeyle tutuklandığı bir günde, AKP’nin parti sözcüsü Ömer Çelik, Batılı ülkeleri Filistin’e destek gösterilerini engelledikleri için eleştirdi. İnsanlık vicdanı ve hayatiyeti adına yapılan gösterileri yasaklamaya çalışanların yaptığının faşizm olduğundan bahsetti. 

Ülkede muhalif olan her şeyin üzerine çöküp yok eden ya da kendine devşiren AKP’nin parti sözcüsü, gösteri yasaklamanın bir faşizm politikası olduğu konusunda bir büyük bir aydınlanma yaşadı! Onunla da kalmadı, bu yüzden Batı üniversitelerinde akademisyenlere baskı yapıldığını, çocuk ölümlerine bile  seçici bir adaletle yaklaşıldığını falan söyledi. Gazze’de suların kesilmesine de büyük tepki gösterdi.

İsraillli yöneticiler, “Gazzeliler ağaç kökü yesin.” deseydi bambaşka bir aydınlanma daha yaşayacaktı ama böyle demedikleri için o aydınlanmadan mahrum kaldı! Hele İsrail polisi başörtülü kadınları çocuklarıyla beraber tutuklamaya kalksaydı, AKP sözcüsü o zaman güneş kadar apaydınlık olacaktı. Dünyanın bir yerinde insanlar aç susuz bırakılıyor, haklarını araması, yapılan haksızlığı dünyaya duyurma gayretleri engelleniyordu; olacak şey değildi.

 

Her ne kadar şimdiki apoletinde ‘Dışişleri Bakanı’ diye yazıyor olsa da MİT Müsteşarı Hakan Fidan da bu süreçte büyük aydınlanma yaşayanlardan birisiydi. Meğer dünyanın bir yerinde zalim yönetimler kendinden olmayanların mallarına çöküyor, evlerine el koyup, sahipleri dışarı çıkarılıyor, yerine başkaları yerleştiriliyordu. İstihbarat başkanı bunun bir hırsızlık olduğunun farkına varıyor ve büyük bir aydınlanma yaşıyordu!

15 Temmuz rejiminin kurucu babalarından biri olmasına rağmen, birilerinin evlerine, yurtlarına, okullarına, binalarına el konulup başka birilerine verildiği gerçeğiyle karşılaşmak onda büyük bir şok meydana getirmişti. Bunu yapan İsrail’in ne kadar zalim olduğuna bir kere daha karar verdi.

Biz de Batı’daki medya bağımsızlığı ve demokratik haklar konusunda büyük aydınlanma yaşadık. Bize göre Batı, demokrasinin, insan haklarının, medya bağımsızlığının diğer adıydı.

Oysa bu süreçte bir Ortadoğu ülkesindeki gibi aykırı bir görüş anında cezalandırıldı. The Guardian’ın 40 yıllık karikatüristinin işten atması bize büyük bir şok yaşattı. İsrail misket ya da beyaz fosfor bombaları atarken, BBC’nin ekranı kapatıp başka bir yayına geçmesi, büyük medya kuruluşlarının editörlerine, Filistinli ölü sayılarını az göstermeleri konusunda baskı yapıldığını duymak da bizi abandone etti.

Çok önemli televizyonların ekranlarındaki müslüman ancormanların programlarının askıya alındığını öğrenmek, büyük saygı duyduğumuz medya kuruluşlarında Filistinli çocukların öldürülmesini protesto için yapılan gösterilerin neredeyse tamamını Hamas yanlısı gösteriler diye verildiğini duymak, aHaber gibi yayınlara şahit olmak, stüdyoya Yahudi olmayan tek bir kişinin bile sokulmadığını görmek medya bağımsızlığı konusunda bize büyük şoklar yaşattı.

Her bir skandalla biraz daha aydınlanma yaşadık. 

Bütün Batı devletleri ve basın dünyası yaşananları sadece seyretmekle kalmadı; Almanya, Fransa gibi ülkelerde Filistin’e destek gösterileri tamamen yasaklandı; İngiltere, Belçika büyük kısıtlamalar getirdi. Batıda da tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi demokrasinin gerektiğinde kolayca askıya alınabilen birşey olduğunu görünce ya da Batı demokrasininin herkese göre olmadığını, her hastane bombalayanın savaş suçu işlemekle suçlanamayacağı gördükçe büyük büyük aydınlanmalar yaşadık.

Ve anladık ki herkes kendi yalanının peşinde koşuyor, kendi çıkarı için her şeyi eğip bükebiliyor, kimse gerçeği ve adaleti aramıyor. 

En azından bugünlerde…

2 YORUMLAR

  1. Bunlar(Türkiyenin dümenindeki deki tayfa) bu kadar ahlaksız Kitapsız ve omurgasız. Şeref haya ar namus hak getire o konuya girmiyorum bile

  2. Harika bir yazı; teşekkürler.
    18 Ekim’de yine tr724’te yayınlanan bir yorum.
    “Aman dikkat!!!
    “Ölçülebilirlik” önemli. Zulme verilecek karşılıklar “haddi aşmamalı”; İslam düşmanı politikacıların ellerine koz vermemeli…

    1. ABD’nin Irak’a girmesi sonucu ölenler… 1. ve 2 Irak savaşında ölenler: (Opinion Research Business – Ağustos 2007: 1,033,000 kişi) https://tr.wikipedia.org/wiki/Irak_Sava%C5%9F%C4%B1

    2. ABD’nin Suriye’ye girmesi sonucu ölenler… Suriye Savaşında Ölenler: (Global Centre for the Responsibility to Protect. 1 Aralık 2022: 580.000 kişi) https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye_%C4%B0%C3%A7_Sava%C5%9F%C4%B1#cite_note-34

    3. ABD’nin Afganistan’a girmesi sonucu ölenler… Afganistan savaşında ölenler (2001-2021): (UCDP – Uppsala Conflict Data Program. 212.191 kişi) https://tr.wikipedia.org/wiki/Afganistan_Sava%C5%9F%C4%B1_(2001-2021)#cite_note-14

    Üç ülkede toplam: 1.825.1365091 kişi. (ya da başka bir deyişle; 10 yıl 3650 gün. Her gün 500 kişi öldürüldüğünde 10 yılda 1825.000 kişi yapar)

    İsrail’in değil, iktidardaki Binyamin Natenyahu hükümetinin aldığı karar sonucu yapılan zulümlerin, binlerce kat fazlasını yapan/yaptıran hükümetler, İsrail’e değil, Binyamin Natenyahu hükümetinin zulmüne yöneltilmesi gereken demokratik protestoların radikalliğini ve aşırılığını göstererek, kendi halklarını bir defa daha “İslamofobi” ile korkutup, Müslümanları “barbar teröristler” olarak gösteremesinler…”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin