YORUM | M. NEDİM HAZAR
Oy oranı düştükçe abartılı vaatler ile milleti oyalayan Saray yönetimi, daha “Doğal gazı bulduk, yırttık abi” söylemlerinin mürekkebi kurumadan bu kez, uzaya çıkacağız, hayalleriyle ömrünü 2023’e kadar uzatmak istiyor.
Oysa çok değil, daha bir ay önce Çin’e gönderileceği söylenen yardım treni Gebze’den geri dönmüştü.
İntihalci vasattan atadığı rektörlere karşı direnişi “Sakın yukarı bakma, aşağı bak” diyenlerin uzaya mekik yollayacağını düşünmek en hafif tabirle safdilliktir.
Elbette bu ülkede uzaya mekik yollayabilecek kapasite var, eskiden de vardı. Sıkıntı, bu zamanki iktidarın böylesi bir imkanı olsa bile çarçur edeceğidir. Uzaya bir şey yollayacaklarsa bile uzayı da gitme yolunu da mundar edeceklerinden eminim.
Ancak bugünkü yazının konusu bu değil. Tam yüzyıl önce uçma sevdalısı olan bir adamın hazin hikayesi.
Senaryosu Sadık Şendil tarafından yazılan, Ertem Eğilmez’in yönettiği 1977 yapımı Gülen Gözler filmini hepimiz en az bir kez izlemişizdir. Oradaki ‘çılgın damat adayı’ tiplemesindeki Vecihi’yi Şener Şen başarıyla canlandırmıştı. Hani şu ‘pırpır’ıyla sevdiği kızın evinin üzerinde uçarken ortalığı birbirine katan sakar âşık! Esasen yaşamış, gerçek bir karakter ustalıkla eklemlenmişti hikâyeye. Vecihi, pek çok ilkleri yapmış çılgın bir havacımızdı. Dün, Kadıköy Kızıltoprak’ta Vecihi Hürkuş Anıtı açıldı.
Vecihi Hürkuş, hayatı macera ve enteresanlıklarla dolu muhteşem bir adam aslında. 73 yıllık ömründe, birden fazla hayata ancak sığabilecek serencamı var Hürkuş’un. İtiraf etmek gerekirse, Vecihi’nin hayatının başlı başına filme alınmasını yıllardan beri hep istemiş, bu işi yapabilecek dostlarımın her birine en az bir kere bundan bahsetmişimdir.
18 Ocak 1896’da Dersaadet’te doğan Vecihi, orta halli ama kalabalık bir ailenin mensubu. Üç yaşında iken gümrük memuru babasını kaybediyor ve çocukluğu amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve ablaların içinde geçiyor. 1912’de (16 yaşında) Balkan Harbi’ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katılıyor ve harbin sonunda esir kampına kumandan oluyor. Ama çocukluktan beri içinde hep ‘Tayyareci’ olmak var. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine alıyorlar Vecihi’yi, buradan Küçük Zabit (Gedikli/Astsubay) olarak mezun oluyor. Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı’nda Bağdat cephesine gönderiliyor sonra. Orada 2 Şubat 1916 tarihinde bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul’a dönüyor.
Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girerek tayyareci hayallerini gerçekleştiriyor. 1917 sonbaharında Kafkas Cephesi’ne, 7. Tayyare Bölüğü’ne atanıyor ve bir Rus uçağı düşürerek Kafkas Cephesi’nde uçak düşüren ilk tayyareci oluyor. Ancak Ekim 1917’de Ruslar düşürüyor uçağını, teslim etmemek için kendi eliyle ateşe veriyor uçağını ve bu olay onda büyük acıya neden oluyor.
Esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderilince, kısa süre sonra adadan yüzerek kaçıyor pilot Vecihi. İran’da karaya çıkıyor ve 2,5 ayda yaya olarak Süleymaniye üzerinden Musul’a geliyor. İstanbul’a ancak harbin sonlarında dönüyor ama yine cepheden cepheye koşup, İstiklal Harbi’ne hemen her cephede katılıyor. Sonrası film şeridi gibi… İlk sivil pilot oluyor, ilk uçağı yapma hikâyesi enteresan.
Ganimet olarak Yunanlılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI’yı imal ediyor. Uçağı için uçuş müsaadesi isteyince, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturuluyor, ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından gecikiyor. Sonunda teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925’de uçağı Vecihi K VI ile ilk uçuşunu yapıyor.
İlk Türk uçağını yapıyor ve kendi ismini koyuyor: Vecihi! İzin almadan uçtuğu için cezalandırılıyor ve başlıyor talihsizliği.
İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek hava kuvvetlerinden ayrılıp Ankara’ya gidiyor ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.T.C.) katılıyor. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.’nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyor ama uçağını geri almayı başaramıyor.
Dahiyane bir fikir daha geliyor aklına, bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlıyor. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecek. Türk Tayyare Cemiyetine ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı veriliyor.
Hürkuş’un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlıyor.
Yurtdışına eğitime ve savaş uçağı üretimi kurslarına gönderilince Avrupalıların uçaklarındaki eksiklikleri görüp bunu rapor ediyor. Devlet eli ayağı durmayan kıpır kıpır bu adamı bir türlü durduramayınca hep pasif görevler verir ama Vecihi iki ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy’de bir keresteci dükkânını kiralayarak, üç ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi XIV uçağını yaptığında tarih 1930’dur.
Gösteri uçuşu devlet yetkilileri tarafından pek beğenilmesine rağmen Vecihi’ye uçuş izni verilmiyor nedense. İlk havayolu kargosunu, ilk havacılık reklamcılığını, ilk sivil hava taşımacılığını hep Vecihi yapar. Ancak takdir göreceği yerde, hep engelle karşılaşır, maddi/manevi davalarla karşı karşıya kalır ve perişan olur. Bunun üzerine 29 Ekim 1936’da yeğeni Eribe’nin paraşütünün açılmaması nedeniyle düşüp şehit olması onu tamamen yıkar. 1954’te kurduğu (ilk sivil) Hürkuş Hava Yolları sudan bahanelerle kapatılır, Ziraat Bankası’ndan çok büyük kredi aldığı için çok zor durumda kalır. Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, icra takipleri, davalar nedeniyle vatana hizmet tertibinden kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konulmuştur.
16 Temmuz 1969’da, Apollo 11 Ay’a indiği gün, hüzün ve yokluk içinde hayata gözlerini yumar Vecihi Hürkuş. Mekânı cennet olsun.
Sorsan, o donem ulkede sanayi devriminin ve yatirimlarin yapildigi donem, derler. Hur iradesi ile sivil girisim ile yaptigindan engellenmistir. Ucak yapilacaksa devlet yapar, zihniyeti, girisimleri akim engellemistir. Ve bu ornektede cok iyi gordugumuz gibi, bu topraklarda iyi isler yapanlar cogu zaman cezalandirilmistir, onleri kesilmistir.