HABER-YORUM | EBUBEKİR IŞIK
Manfred Weber ismini daha önce hiç duymamış olabilirsiniz. Keza, 2019 Mayıs ayında yapılacak Avrupa seçimlerinde oy kullanacak milyonlarca seçmenin çok büyük bir kısmı da bu ismi tanımıyor. Fakat ismi Avrupa liderliği için geçiyor. Peki ama kim bu Manfred Weber?
Baverya’dan Brüksel’e…
Manfred Weber Almanya’nın Baverya eyaletinde Münih’e 90 km uzaklıkta Wildenberg isimli küçük bir köyde doğmuş ve Brüksel dışındaki yaşamını hala bu minik beldede geçiren bir Baverya köylüsü. Manfred Weber Avrupa Parlamentosuna gelene kadar hemen tüm profesyonel ve siyasi hayatını bu bölgede geçirmiş bir isim. 1996 yılında profesyonel hayata bir danışmanlık şirketi kurarak atılan Weber, 2003 yılında siyasal aktivizminden ötürü Hristyan Demokratlar’a yakınlığı ile bilinen ve içinden bir çok meşhur Baveryalı siyasetçinin çıktığı Baverya Gençler Birliği’nin bölgesel başkanı (Regional Chairman of the Bavaria Junge Union) olarak seçilir.
2004 yılında ilk kez Avrupa Parlementosu’na girmeyi başaran Weber, kendisini bu günlere taşıyacak 14 yıllık siyasal serüvenin ilk adımlarını atmaya başlar. Avrupa Parlamentosu Hristiyan Demokrat Grubu’ndaki (EPP) soğuk kanlılığı, daha önce ciddi bir siyasi ya da bürokratik tecrübesi olmamasına rağmen ortaya koyduğu devlet adamı tavırları, Manfred Weber’in bir anda Avrupa Parlamentosu’ndaki en güçlü siyasi aile olan EPP’nin başkanlığına taşıdı.
2019 Avrupa seçimleri ve Manfred Weber
2014 yılındaki Avrupa seçimlerinde de ismi Avrupa Parlamentosu başkanlığı için anılan Manfred Weber, bir çoklarını şaşırtacak bir karar alarak Parmento başkanlığı için yarışmayacağını, arkadaşı olan Antonio Tajani’yi destekleyeceğini duyurmuştu.
2019 seçimlerine sekiz aydan fazla bir zaman kalmasına rağmen geçtiğimiz hafta Çarşamba günü AB Komisyon başkanlığı için adaylığını Brüksel’de açıklayan Weber, gerek EPP grubunun içerisinde gerekse de farklı AB mahfillerinde ilintili birçok tartışmanın fitilini ateşlemiş oldu.
EPP grubundan özellikle Fransız delegasyonun bir çok üyesi Weber’in sadece Merkel’in desteğini alarak böylesine tek taraflı bir karar vermesinin EPP grubunun tamamını bağlamayacağını ifade ederken, Kasım ayında Helsinki’de yapılacak EPP Kongresinde Brexit müzakerelerini yürüten Michel Barnier ve eski Finlandiya başbakanı Alexander Stubb’ın üyeliklerinin de son derece muhtemel olduğunu ifade ettiler.
Diğer taraftan, Brüksel kamuoyu ise Weber’in Komisyon başkanlığı adayılığı ile ilintili olarak adeta ağız birliğine varmışçasına iki husus üzerinde durmakta. Bunlardan ilki, Manfred Weber’in 2019 yılında Avrupa seçimlerinde oy kullanacak Avrupalı seçmen tarafından tanınmadığı ve Weber’in sadece Brüksel’de AB kurumlarında bürokratik bir karşılığının olduğu şeklinde ifade edilebilir. Diğer taraftan, Weber’in siyasi kariyerinde diğer Komisyon başkanlarına kıyasla üst düzey bir görev yapmamış olması, AB Komisyonu gibi son derece önemli bir kurumu yönetmek için yeterli siyasi tecrübeden yoksun olduğu şeklinde tartışmaların yapılmasına sebep oldu.
Tüm bu çekincelere rağmen özellikle Angela Merkel ve Avusturya şansölyesi Sebastian Kurz’un desteğini şimdiden arkasında hisseden Weber, tüm planlarını Kasım ayında Helsinki’de yapılacak EPP kongresinde grubunun tek adayı (Spitzenkandidat) olarak Komisyon başkanlığı seçimlerine girmek üzerine kurduğunu belirtebiliriz. Weber, EPP grubunun tek adayı olmayı başarsa bile, Avrupa Parlamentosu’nda ki bir ya da iki grupla ittifak yapmadan Komisyon başkanı olması imkansıza yakın bir ihtimal olarak ifade edilebilir.
İttifak kurulmazsa Merkel’in desteği de yetmeyebilir
Belirtmek gerekirse Weber’in grubu EPP de dahil olmak üzere, Avrupa Parlamentosu’nda hiçbir grup 705 sandalye sayısında (İngiltere’nin Brexit süreci ile AB’den ayrılması ile 46 İngiliz vekil de Parlamento’daki sandalyelerine veda edecek) yüzde 30’unu geçecek bir oya sahip değil. Durum böyle olunca, Komisyon başkanlığına seçilecek kişinin bu pozisyon için en az bir yada iki farklı grupla ittifak kurması kaçınılmaz görünüyor.
En son yapılan kamuoyu yoklamalarda 705 üyeli Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 185–190 arasında sandalyeye sahip olması öngörülen EPP’nin, 28 üyeli AB Konseyi’nde yanlızca 8 devlet başkanı ile temsil edilmesi, Komisyon başkanlığı için yapılacak pazarlıkların son derece sert geçeceğine işaret ediyor. Özellikle, Sosyalist (S&D) ve Liberal grubun (ALDE) ittifak kurmaları halinde EPP’yi ekarte edeceklerini ifade etmeleri, EPP grubunun pazarlık noktasında vereceği tavizlerin hiçte küçümsenecek cinsten olmayacağını gösteriyor.
Diğer taraftan Macron ve Avrupalı popülistler’in Weber’in Komisyon başkanlığı rüyasını sona erdirebilecekleri de Brüksel’de dile getirilen önemli faktörler arasında. Macron’un Avrupa’lı Liberaller ile olası bir koalisyonu, bu ittifakı AB Konseyi’nde temsil eden devlet başkanı sayısını arttıracağı ve hatta EPP’nin önüne geçireceği ihtimali düşünüldüğünde, Macron-Liberaller ittifakının böyle bir durumda Komisyon başkanlığı için diretmesi büyük sürpriz olmayacaktır.
Bununla birlikte, kimi kamuoyu yoklamalarında Avrupalı popülistlerin AP seçilerinde yaklaşık 150 civarında sandalyeye sahip olacakları ve böylesi bir senaryonun Weber’i adeta ittifaksızlaştırmak anlamına geleceği de son derece sık ifade edilen hesaplamalar arasında. Bir tarafta, Macron-Liberaller ittifakı, diğer tarafta 150 kadar sandalyeye sahip ve Weber ile asla yanyana gelmek istemeyen popülistlerin varlığı Weber’in işini bir hayli zorlaştırabilir.
Fakat, tüm bu hesaplamalara rağmen, Weber’in AP’nin en güçlü grubu olan EPP’den olması ve EPP grubunun içinde ki en güçlü delegasyon olan Almanya’dan geliyor olması kendisine önemli avantajlar sağlayacaktır. Kaldı ki, Merkel’in Macron ile Komisyon başkanlığı üzerinden bir pazarlık yapması ve bunu neticelendirmesi, Weber’i önümüdeki beş yıl boyunca Avrupa siyasetinin en tepe noktasına çıkarmayı sağlayabilir.