Yorum | Bülent Keneş | @bkenes
O meşhur atasözünün “attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmeli” versiyonu da var ama bizim vakamıza “kıldığın namaz ürküttüğün kurbağaya değmeli” versiyonu sanki daha uygun gibi. Bu atasözünün salık verdiği şey, yapılan işlerin, takınılan tavrın, hal ve hareketlerin sonuçlarının, yararının ve hikmetinin sebep olacağı muhtemel mahsur ve zararlarından fazla olmasını gözetmenin gerekliliği… İlkesel olduğu kadar pragmatik ve pratik açıdan da hiç fena sayılmayacak bir ölçü bu.
Peki yaşadıkları ya da hükümferma oldukları coğrafyalardaki halleriyle ibretlik bir perişanlığı temsil eden Müslümanlar bu ölçünün ne kadar farkında. Dahası, yaşanmışlıklardan süzülüp gelen bir tecrübeyle oluşmuş bu ölçünün gereklerini ne kadar yerine getirebiliyorlar?
Pek yerine getiremedikleri Müslüman ülkelerin mevcut perişan hallerinden yeterince belli. Neredeyse tüm Müslüman ülkelerinde ya kavga-döğüş ve kan var ya da zulüm, baskı, yolsuzluk ve ahlaksızlıklar… İnsanın insan olarak en değersiz olduğu, insan hayatına beş paralık kıymet verilmediği coğrafyalarla Müslüman coğrafyaların neredeyse birebir örtüşmesi bir tesadüf olmasa gerek.
This is not Pakistan or Iran, this is Sweden…. pic.twitter.com/WWMJ5WCpk9
— Voice of Europe (@V_of_Europe) 3 Eylül 2017
MÜSLÜMANLAR ACI TECRÜBELERDEN DERS ÇIKARMAKTAN BİLE ACİZ
Bu feci tablonun bir başka somut göstergesini ise, inandığı veya tercih ettiği şekilde özgürce yaşayamadıkları ya da zulüm ve hayati tehlike altında bulundukları için baskıcı İslam ülkelerinden kaçarak çareyi Avrupa ülkelerine sığınmakta bulan milyonlarca göçmenin varlığı oluşturuyor. Peki kendi ülkelerindeki zulüm ve baskıdan kaçan bu Müslüman göçmenler yaşadıkları acılardan hiç ders çıkarıyorlar mı? Sığınmak zorunda kaldıkları ve kendilerine yeni vatan edinmeye çalıştıkları bu ülkelerin gerçekliklerine duyarlı bir şekilde hareket edebiliyorlar mı? Maalesef, bu soruya da olumlu bir cevap verebilmek mümkün gözükmüyor.
Bugün Avrupa ülkelerinde farklı İslam ülkelerinden gelmiş milyonlarca Müslüman göçmen bulunuyor. Bu göçmen Müslümanlar, inançlarını şimdi bulundukları ülkelerde terketmek zorunda kaldıkları kendi ülkelerinden çok daha rahat yaşayabiliyor. Kendilerini inandıkları gibi ifade etmekte herhangi bir sıkıntı ile de karşılaşmıyorlar. Bazı ciddi sorunlar olmakla birlikte, demokratik, çoğulcu, çok kültürlü hoşgörü ve anlayış ortamı içerisinde mescit ve camilerin sayısı hızla artıyor. Ama belli ki, Müslüman göçmenler için bu hoşgörü ve anlayış yeterli olmuyor. İlla ki bir gövde gösterisi yapmak konusunda hep hastalıklı bir istek, sınırlanamaz bir arzu ve şehvet duyuyorlar.
Özgürlük ve demokrasi ortamının vermiş olduğu rehavet ve aşırı özgüvenden olsa gerek, sonradan gelerek bir parçası olmaya çalıştıkları toplumun çoğunluğunun duyarlılıklarına, korku ve endişelerine, kendilerinin hal ve hareketlerinin nasıl algılandığına dair alabildiğine bir duyarsızlık gösterebiliyorlar. Kendilerine ev sahipliği yapan toplumların endişe ve korkularını, doğru ya da yanlış algılarını hiç hesaba katmayarak pervasızca sergiledikleri gösterişli hareket ve eylemlere girişebiliyorlar.
SIĞINDIKLARI ÜLKELERDE DE GERİLİM VE ENDİŞE KAYNAĞI OLUYORLAR
Kendi ülkelerindeki bağnazlık, yobazlık, hoşgörüsüzlük ve anlayışsızlık kaynaklı tehditlerden ve tehlikelerden kaçarak sığındıkları ülkelerde de hızla bir gerilim ve endişe kaynağı ve konusu olabiliyorlar. Sonra da kendi hal ve hareketlerine, kendi sorumluluklarına hiç aldırmadan, kendi yaptıkları hataların muhasebesini hiç yapmadan Batı’da yükselen İslamofobi ve Müslüman karşıtlığından yakınıp duruyorlar. Hızla yayılan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı hastalığından yakınmakta belki haklı olabilirler ama bu hastalığa önemli ölçüde kendilerinin takındığı hal ve hareketlerin yol açtığından pek haberdar gibi görünmüyorlar.
Dahası bu Müslüman göçmenler Hristiyanların veya başka din mensuplarının hiçbir Müslüman ülkesinde konforunu süremedikleri özgürlüklerin tadını alabildiğine çıkarırken tefrite kaçmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. Sığındıkları ülkelerin ırkçı ve İslam karşıtı marjinal kesimlerinin damarına bastıkça basıyor, sığındıkları toplumun sinir uçlarını gerdikçe geriyorlar. Bu yolla kendilerini hedef alan İslamofobi hastalığının daha geniş kitlelere yayılmasına en büyük katkıyı bizzat kendileri veriyorlar.
Bahsettiğim şey IŞİD, el-Kaide gibi sapkın terör örgütlerinin İslam’ı istismar ederek yaptıkları insanlık dışı terör saldırıları, vahşetler ya da kendi pisliklerini örtmek için İslam’ı bir kamuflaj gibi kullanarak başka kültürlere yönelik biteviye düşmanlık ve nefret saçan Erdoğan gibi şarlatanların yaptıkları değil. Bahsini ettiğim şey kendi ülkelerindeki zulüm ve katliamlardan kaçarak Avrupa ülkelerine sığınmak zorunda kalmış Müslümanların bu Avrupa ülkelerinde sergiledikleri bilinçsiz, basiretten, firasetten, empatiden ve anlayıştan yoksun hal ve hareketler.
LÜZUMSUZ ŞOVLAR, GEREKSİZ GÖVDE GÖSTERİLERİ İBADETE DAİR Mİ?
Oysa isteyen o ülkenin yasaları ve kuralları çerçevesinde istediği yerde istediği büyüklükte ibadet yerleri kurmakta serbest. Bu konuda bir sıkıntı yaşanmadığı Avrupa’nın her yerinde kolayca bulunabilen mescitlerin varlığından, hatta camilere dönüştürülen eski kiliselerden belli. Ama yok, şu ya da bu sebeple Avrupa ülkelerine sığınmış Müslümanlar için bu yetmiyor. İlla sokaklara, parklara, caddelere taşmaları gerekiyor. İbadetlerini kolayca sığabilecekleri kapalı mekanlarda değil, illa çok daha büyük kalabalıklarla ve gövde gösterileri şeklinde yapmaları gerekiyor…
Sanki yüzlerce kişilik bir cemaatle bir camide, mescitte ya da önceden belirlenmiş herhangi bir kapalı mekânda bayram namazı, Cuma namazı kılmak o farzı veya vacibi yerine getirmeye yetmiyormuş gibi bu ibadetleri illa bulundukları ülkelerin endişeli kesimlerinin korkularını tetikleyecek bir gösteriye dönüştürmeyi belli ki bir marifet sanıyorlar. O yüzden olsa gerek binlerce insanı kamuya açık alanlarda toplayarak bu ibadetleri bir toplu gösteriye ve o ülkelerin yerel halkını endişeye sevk etmekle kalmayıp ırkçı-faşist marjinal grupların yaydığı nefret söylemlerini geniş kitleleri ikna edecek bir siyasi şova dönüştürmeleri gerekiyor. Bilerek ya da bilmeyerek ileride kendilerini ve çocuklarını da kökten etkileyecek olan o toplumun huzurunu temelden sarsacak korku ve nefret tohumlarını kendi elleriyle ekiyorlar. Açıkçası çok yazık ediyorlar.
Buraya kadar genel ifadelerle anlatmaya çalıştığımız sorunun somut bir örneğini bu bayram sırasında gördük. Voice of Europe (@V_of_Europe) isimli bir medya organının “Burası Pakistan ya da İran değil, burası İsveç…” mesajıyla paylaştığı ormanlık bir alanda binlerce kişiyle kılınan bayram namazı görüntülerinin altına yapılan yorumlardan, ibadetin asla gerektirmediği bu tür lüzumsuz gövde gösterilerinin ve gereksiz toplu şovların nelere yol açabileceğinin işaretlerini görmek mümkün.
BU DUYARSIZLIK, BÜYÜK FELAKETLERİN KAPILARINI ARALAYABİLİR…
Bu yazıyı yazarken yeniden kontrol ettiğim bu mesaj ve görüntü tam 6,759 kişi tarafından paylaşılmıştı. 4,946 kişi tarafından beğenilmiş ve 1,342 kişi tarafından yorum yapılmıştı. Yorumların sayısından ziyade içeriklerine damga vuran hissiyat önemli. Bu hissiyatın Müslüman göçmenler tarafından dikkate alınmaması durumunda çok büyük felaketlerin kapılarını aralayacağını şimdiden söylemek için ne kâhin ne de müneccim olmaya gerek yok.
İsterseniz hiçbir ayrım, seçim ya da edite tabii tutmadan yoğun bir şekilde paylaşılan bu görüntü ve mesajın altında yer aldığı sırayla tercüme ettiğim mesajlara kendiniz bakın ve sanki illa binlerce kişiyle ve açık alanda kılınması farzmış gibi İsveç’te açık alanda çok büyük bir kalabalıkla kılınarak adeta gövde gösterisine dönüştürülen bayram namazının milyonlarca insanın ürkütülmesine değip değmediğine siz kendiniz karar verin.
‘HUZUR İÇİNDE UYU İSVEÇ’
“Kaçırdığım bir şey mi var? Dininizi barışçıl bir şekilde yaşamanızda sorun nedir?”
“Bu Müslümanların geldikleri ülkelerde Hristiyanlığı yaşamayı bir deneyin bakalım. Avrupa’daki bu önemli sorun karşısında göz göre göre ciddiyetten çok uzak olmayın.”
“Huzur içinde uyu (RIP) İsveç.”
“Bu İsveç’te medeniyetin ve ahlakın sonu.”
“Bildiğimiz anlamdaki İsveç bitti.”
“Bu bir cinnet.”
“Sevimli namaz. Batılı kulaklar için egzotik. İdeolojiyi unutmayın. Kuzu postunda kurtlar. Yüzyıllardır bildiğiniz İsveç bitmiş.”
“(İsveçliler) Ülkelerinin işini bitirmişler.”
“Barışçıl bir şekilde namaz kılıyorlar… Belki daha fazla Hristiyan ve Yahudi barışçıl dualar için toplanmalı. IŞİD, ANTİFA, Klu Klax Klan ve BLM gibi değil.”
“Hristiyanlar ve Yahudiler her gün barışçıl bir şekilde ibadet ediyorlar! Ama onlar bunu barışçıl ve sessiz bir şekilde kendi evlerinde, kiliselerinde, sinagoglarında yapıyorlar!”
“Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların ortak olduğu şey ne? Aynı Tanrı! Ortak olmadığımız şey ise Şeriat Kanunları!”
“Açık sınırlar, sonucu bu.”
“Huzur içinde uyu (RIP) İsveç.”
“Farkındaysanız hiç kadın ve çocuk yok.”
“İsveç Pakistan olmuş, geri dönüşü olmayan noktaya varılmış gibi görünüyor. Myanmar’dan ders alın.”
“Dünyayı uyandıracak alarm zilleri çalıyor ya da dünyanın ebediyen mezarında uyuması gerekecek.”
“Hayır, bu bir İsveçistan! Hadi bakalım iyi şanslar. Avrupa halkları kuşatılıyor.”
“Yabancılar sürünerek beleş hayat için geliyorlar ve kalmaya karar veriyorlar. Sonra da teslim alıyorlar.”
“BU, İŞGAL PLANININ BİR PARÇASI OLMALI”
“Anlamadığım şey, Müslümanların neden batı kültüründen ve özgürlüklerden nefret edip sonra burada yaşamak istemeleri. Bu, ‘işgal’ planının bir parçası olmalı.”
“Avrupa’nın kültürel dönüşümü Ortadoğulu göçmenler aracılığıyla devam ediyor. Bu dönüşümün kaderi katliam ve cehalet olacak.”
“Korkarım ki bu sadece bir başlangıç.”
“Lanet olsun!!”
“Aynen devam et İsveç! Açık ve sevgi dolu bir milletin mükemmel bir örneği. Bu dünyada nefrete yer yok. #Peace”
“Kendisini küçük düşüren İsveçliler, tarihin çöplüğü kendileri için sonuna kadar açık.”
“Tanrı (İsveçlilerin) yardımcıları olsun.”
“İslam’ın sesiyle tepeler canlı…”
“Ve orada özgürlükler kaybolur…”
“Lanet olası korkunç bir tablo!”
“Sanırım bütün camiler bunun için inşa edilmişti!” (Camiler varken açıkta namaz kılmanın tuhaflığını ifade için…)
“O kadar hızlı göçmen alıyorlar ki yeterince hızlı cami inşa edemiyorlar…”
“Nötral olanların başına gelecek olan bu.”
“Berbat bir konser… Beni yok sayın.”
“Çok yakında İsveçistan şeklinde anılacak.”
“Bir zamanlar kudretli olan medeniyetlerinin yabancı bir ideolojiye boyun eğmesi karşısında Odin, Thor ve diğerleri Valhalla’da ters dönmüş olmalı!”
“İsveçliler neye sahipse hepsi ellerinden alınmak isteniyor.”
“DÜZELTME: BURASI İSVEÇ’Tİ”
“Acı verici, rahatsız edici.”
“İsveç için üzgünüz.”
“İsa’ya muhtaçlar.”
“Dünya hakimiyetine dair planları için çalışıyorlar ve Avrupa buna yardım ediyor. Ne yazık ki hükümet liderleri tek gerçek Tanrı’dan habersizler. İsa Mesih!”
“Yavaş yavaş dünyayı ele geçiriyorlar ve tüm diğer dinler bunun olmasına sadece müsaade ediyor.”
“Bu bir ABBA konseri mi?”
“İsveçliler atalarınızın ruhuna ne oldu????”
“Lanet olsun.”
“İsveç’e gerçekten kış geliyor…”
“Huzur içinde uyu İsveç ve huzur içinde uyu Avrupa.”
“İsveç bitmiş.”
“Bu aranıza sızmış bir ordu. Buradan hayır çıkmaz. Ülkeniz için tek gerçek Tanrı’ya dua ediyorum.”
“Gözlerinizi açma (uyanma) vakti.”
“Din değiştirmeye zorlama ya da öldürülme ile neticelenecek bir işgal bu.”
“Bütün Avrupa’da atalarımız mezarlarında ters dönmüş olmalılar!!!”
“İstedikleri bu değil miydi? Umarım tez elden uyanırlar.”
“Bu, Avrupa’nın ölümüdür.”
“Düzeltme: Burası İsveç’ti.”
“Tüm bunlar AB yüzünden. Kim hala kalmak istiyor?”
“İsveç’in acilen biraz domuz kanına ihtiyacı var! Ülkenizi teslim almalarına müsaade etmeyin!”
“İŞGAL EDİYORLAR”
“Tüm bunlar çok tuhaf. Neden ülkenizi harap etmek istiyorsunuz?”
“İşgal ediyorlar.”
“Aman Tanrım… Avrupa’yı bu çöpten kurtar.”
“Nasıl olabilir? Artık geriye döndürülemez sanırım.”
“Komik, aklınızı başınıza alın! Artık çok geç.”
“Korku yaymak amacıyla izin almadan kamusal alanda dini pratikler yapmak suretiyle toplumun genelini terörize etmek…”
“Aman Tanrım”
“İşgal… Huzur içinde uyu Avrupa kültürü ve değerleri… Çok üzüntü verici… AB bir utanç kaynağı.”
“Bu bir son. Güle güle İsveç.”
Vesaire vesaire… Mesajlar ve yorumlar böyle uzayıp gidiyor…
Evet, sevgili mülteci Müslüman dindaşlarımız, sadece bir kısmını seçmeden, sırasına dokunmadan, edit etmeden sansürsüz olarak buraya aldığım mesajlarda görüldüğü gibi, şayet amacınız benzer nefreti ve tepkileri çoğaltmak ise, en hoşgörülü, en demokrat, en insancıl ve en makul insanları bile İslamofobik bir paranoyaya mahkûm etmek ise, hiç çekinmeyin, yaptıklarınızı aynı şekilde yapmaya devam edin.
Allah, kendi yaşadıkları acı tecrübelerden bile ders çıkarmaktan aciz Müslümanlara akıl, fikir, basiret, firaset ve içinde yaşadıkları toplumla azıcık da olsa bir empati kurma kabiliyeti lütfetsin. Amin…