ENSAR NUR, TR724 HABER
Adalet ve İçişleri Konseyi kapsamında dün Lüksemburg’da toplanan Avrupa Birliği (AB) devletleri Bakanları, Avrupa Göç ve İltica Paktı kapsamında yer alan iki düzenleme üzerinde mutabakata vardı.
Avrupa devletleri arasında tartışmalara ve anlaşmazlıklara yol açan iltica ve göç konusunda dün önemli bir mutabakata varıldı. AB Konseyi dönem başkanı İsveç önderliğinde AB devletleri, özellikle deniz yoluyla AB’ye gelen sığınmacıların dosyalarının incelenmesinde İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın yükünü paylaşmayı kabul etti.
Saatler süren toplantının ardından kameralar karşısına geçen İsveç Göç Bakanı Maria Stenegard, “Dürüst olmak gerekirse, burada oturup bunu söyleyeceğimi hiç düşünmemiştim ama işte buradayız. Bakanların bugün iltica ve göç yönetimi yönetmeliği ile iltica prosedürü yönetmeliğine ilişkin genel yaklaşımı kabul ettiklerini açıklamaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
Düzenlemeye karşı olan üye ülkeler olsa da, sorunun merkezinde yer alan İtalya’nın anlaşmanın şartlarına onay vermesi mutabakatı mümkün kıldı. Sadece Polonya ve Macaristan anlaşmaya karşı çıkarken, 4 ülke oy kullanmadı. Yeni düzenlemenin Avrupa Parlamentosu tarafından da onaylanması gerekiyor.
DUBLİN YETERSİZ KALIYOR, YÜK AKDENİZ ÜLKELERİNİN ÜSTÜNDE
Euronews’in paylaştığı verilere göre, İtalya uzun zamandır deniz yoluyla gelen sığınmacı akınının yükünü en ağır taşıyan ülke konumunda. Akdeniz üzerinden gelen sığınmacıların yüzde 80’i İtalya’ya varıyor. Bu yılın ilk 5 ayında AB’ye deniz yoluyla giriş yapan 68 bin kişinin yaklaşık 51 bini İtalya kıyılarına çıktı. İtalyan hükûmeti yoğun sığınmacı dalgası karşısında Nisan ayında ülke genelinde geçerli olmak üzere 6 aylık olağanüstü hal ilan etmişti.
Öte yandan, mevcut düzenlemeler altında İtalya ve Yunanistan gelen sığınma talepleriyle etkili ve düzgün bir biçimde ilgilenmekte yetersiz kalıyor. Sığınmacıların dosyalarının incelenmesi yıllar sürüyor, daha iyi bir gelecek için Avrupa’ya umut bağlayan insanlar bu süreçte kötü şartlar altında kamplarda bekletiliyor.
Sığınma taleplerini düzenleyen yürürlükteki Dublin sistemi, göçmenlerin ayak bastıkları ilk AB ülkesinde sığınma başvurusunda bulunmalarını zorunlu kılıyor. Birçok ülke, Avrupa’ya göç etmek isteyen çok sayıda insan varken bu sistemin etkisiz olduğunu ifade ediyor.
Ancak bazı AB ülkelerinin itirazları sebebiyle şimdiye kadar bu konuyla ilgili olarak olumlu bir adım atılamamıştı. Dün varılan mutabakat bu anlamda oldukça büyük bir önem arz ediyor. Dayanışma mekanizmasının, geri itmeleri (pushbacks) azaltıp azaltmayacağını ise zaman gösterecek.
AB ÜLKELERİ SIĞINMACI DOSYALARINI PAYLAŞACAK
AB İçişleri Bakanları tarafından varılan mutabakat üye devletlere seçenekler sunuyor. İlk olarak, üye devletler AB topraklarına gelen sığınmacıların bir kısmını kendi ülkelerinde ağırlayacak ve sığınma başvurularını değerlendirecek.
Sığınmacı yükünü paylaşmak istemeyen devletler ise finansman veya personel ve altyapı desteğinde bulunacak. Bu kapsamda, ülkesine sığınmacı almayan üye devlet, iltica talep edenlerin bulunduğu devlete sığınmacı başına yıllık yaklaşık 20 bin Euro ödeme yapacak.
DÜZENLEMELER YENİ ANCAK STK’LAR TEPKİLİ
Kabule edilen iki düzenlemeden İltica Prosedürü Yönetmeliği (APR), AB genelinde üye devletlerin uluslararası koruma talep eden kişiler için izlemesi gereken ortak bir prosedür oluşturuyor. APR ayrıca, AB’nin dış sınırlarında başvuruların kabul edilir olup olmadığının hızlı bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla zorunlu sınır prosedürleri getiriyor.
Üzerinde anlaşmaya varılan bir diğer düzenleme olan İltica ve Göç Yönetimi Yönetmeliği’nin (AMMR) ise Dublin Anlaşması’nın yerine konulması planlanıyor. Bu yönetmelik ile birlikte Dublin Anlaşması’nın karmaşık prosedürlerinin yerini daha basit kuralların alması isteniyor.
AMMR ayrıca ikincil hareketleri önlemeye yönelik tedbirler de içeriyor. Örneğin, sığınmacıların ilk giriş yaptıkları veya yasal olarak kaldıkları üye devletlere başvurmaları için zorunluluklar getiriyor. Üye devletler arasında sorumluluğun sona ermesi veya sığınmacının yer değiştirmesi olasılıklarını sınırlandırarak ikincil hareketleri caydırıyor ve böylece başvuru sahibinin talebini sunacağı üye devleti seçme olasılığını azaltıyor. Bu şekilde sığınmacılar AB’nin kontrolü altında ve AB’nin belirlediği bir diğer üye devlete gönderiliyor.
Uluslararası STK Oxfam’in AB göç uzmanı Stephanie Pope ise düzenlemelerin kronik problemlere çözüm sunmadığını ifade etti:
“Bu teklifler AB iltica sistemindeki kronik eksiklikleri gidermeyecektir. Bunun yerine, AB’nin Avrupa’yı sığınmacılara karşı barikat haline getirme arzusuna işaret ediyor. AB ülkeleri mültecileri karşılama sorumluluklarından kendilerini kurtarmayı planlıyor. Sınır önerisine gelince, Yunan adalarında görülen bozuk modelin kopyasından ibaret. Aralarında çocukların da bulunduğu mültecileri büyük bir maliyetle Avrupa’nın sınırlarındaki hapishane benzeri merkezlere kapatacak ve sığınma haklarını engelleyecektir. Sığınma sistemindeki bu dibe doğru gidişin bir sonucu olarak, mültecilerin sığınma hakkı da engellenmiş olacaktır.”