SEMİH ARDIÇ
Reza Zarrab itirafçı oldu, artık Amerika’da günü gün ediyor. Halk Bankası’nın eski genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da 32 aylık hapis cezasının akabinde tahliye oldu.
24 Temmuz’da İstanbul Yeni Havalimanı’na indi. Atilla’yı havalimanında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak karşıladı.
BÜYÜKELÇİ UĞURLAMAK İÇİN NEW YORK’A GEÇTİ
Atilla’yı uğurlamak için Türkiye’nin Amerika Büyükelçisi Serdar Kılıç, başşehir Washington’dan kalkıp New York’a kadar gelmiş.
Kılıç, JFK Havalimanı terminal binasının önünde hatıra fotoğrafı çektirmekle iktifa etmedi, uçağa giriş yapılan körüğün önüne kadar Atilla’ya eşlik etti. Sarılarak vedalaştı iki isim.
Büyükelçinin uğurladığı bir ismi İstanbul’da kim karşılar? Elbette bakan karşılar.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Halk Bankası Genel Müdürü Osman Arslan ile Halkbank genel müdür danışmanı Levent Nihat Güleç, Atilla’yı apronda VIP minibüsün kapısında karşıladı.
Kimin paraları ile bahsine girmiyor bile.
ATİLLA SAĞ-SALİM DÖNDÜ!
Bakan Albayrak da Serdar Kılıç gibi Atilla’ya sarıldı, “Türkiye’ye hoşgeldin!” dedi. Akabinde memleketin nice yiğit evlatlar yetiştirdiğinden bahsetti, hüsnü misal olarak da Hakan Atilla’yı gösterdi.
Albayrak’ın “Hakan kardeşimiz sağ-salim ülkemize döndü.” sözlerinden anlaşılıyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için can sıkıcı bir dosya hafif hasarla atlatılmış oldu.
Atilla muharebeden dönmediğine göre AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Albayrak niye “sağ-salim” ifadesini kullansın ki! Derin bir nefes almış olmalılar.
ERDOĞAN’IN İMDADINA TRUMP YETİŞTİ
Dile kolay! 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarında ortalığa saçılan rüşvet paralarının okyanus ötesinde davaya dönüşmesi Erdoğan’ın en son arzu edeceği bir ihtimaldi.
2016 yılının mart ayında Reza Zarrab ondan tam bir sene sonra 27 Mart 2017’de Hakan Atilla’nın New York JFK Havalimanı’nda gözaltına alınması hiç hesapta yoktu.
O gün ayağının altındaki halının kaydığını hisseden Erdoğan’ın imdadına 2016 senesi kasım ayında ABD Başkanı olarak seçilen Donald Trump yetişti.
Trump, Barack Obama’dan koltuğu devralmayı bile beklemeden Zarrab davasına bakan ve her iki ismi tevkif ettiren savcı Preet Bharara ile çalışmak istemediğini alenen beyan etti.
Bharara mecburen istifa etti. Zarrab itirafçı olarak gün yüzü gördü. Geriye tutuklu tek sanık Atilla kaldı.
ATİLLA’NIN AVUKATLARI BİLE ŞAŞIRDI
Jüri, Atilla’yı hakkındaki altı suçlamanın beşinden suçlu bulsa da mahkeme Atilla hakkında avukatlarını bile şaşırtacak kadar az cezaya hükmetmişti.
Sadece “İran müeyyidelerini ihlal etmek” suçundan bile 10 seneden fazla ceza alabileceği belirtiliyordu.
Amerika’da New York Times, CNN gibi medya kuruluşlarında günlerce haber olan, her safhası takip edilen bir davadan çıkan 32 ay hapis cezası herkes için sürprizdi.
Trump ile Erdoğan arasındaki pazarlığın, Trump’ın damadının Türkiye’de takip ettiği gayrimenkul projelerinin verilen kararda ne kadar tesiri olduğu şimdilik meçhul!
Benzer tablo Rusya’dan teslim alınan S-400 hava savunma sistemi için de geçerli. Senato ve Kongre S-400 sebebiyle kanunun emrettiği gibi “müeyyide” diyor, Trump tek başına “Hayır!” cephesinde.
SİYASET HER YERDE KİRLİ
Amerika’da hukukun üstünlüğünün bu davada da geçerli kaldığına olan inancımı kaybetmek istemiyorum.
Mamafih Zarrab davasından şahsen çıkardığım bir ders var. O da şu: Siyaset dünyanın her tarafında kirli.
Türkiye gibi yarı demokratik devletlerde kirlilik daha kesif ve yaygın o kadar. Aynı şekilde siyasetçiler koltukta kalmak için her nevi değerin üstünü pekâlâ çizebilir.
Zarrab Davası, siyasetçilerin “şeffaflık ve suç teşkil eden eylemler” gibi bahislerde “tehlike ya da fırsat” anında feda etme kertesine zannedilenden daha çabuk geldiğini gösteren ibretlik bir davadır.
NE FARK VAR?
Türkiye’de o dava zorbalıkla hasır altına itildi. Polisler, savcı ve hâkimler hapse atıldı. Hırsızlar ise iktidar tarafından kahraman gibi takdim ediliyor.
17/25 Aralık’ın üzerine gittiği suçların hesabı Amerika’da da sorulmadı. Okyanus ötesinden suç ve suçluların kanundan yakasını kurtarması daha munis ve diplomatik metotlarla temin edildi.
Neticede çok da fark yok! Hukuku yumruklayan elin taktığı eldivenin kadife yahut deriden olmasını münakaşa etmek adaletin tecellisini sağlamayacak.
Demek ki Amerika da kendisine rağmen İran ile yapılan milyarlarca dolar tutarındaki hayalî ticaretten, aklanan kara paralardan rahatsız değilmiş.
MEHTER TAKIMI DA OLMALIYDI
Siyaset ile ahlâkın birbirinden ayrı tutanların ikisinden de bîhaber olduğunu geçen gün “Hastalıklı siyaset” başlıklı makalede (http://www.tr724.com/hastalikli-siyaset/) ifade etmiştim.
Hakan Atilla’nın şampiyon gibi uğurlanıp yine bir kahraman gibi karşılanması bu kanaatimi pekiştirdi.
Oldu olacak Amerika’da 32 ay hapis yatan Hakan Atilla askerî bando, yahut mehter takımı eşliğinde karşılansaydı da analar ne evlatlar yetiştirmiş bütün cihan görseydi. İtibardan hiç tasarruf edilir mi?
Hazır Merkez Bankası’nın 46 milyar liralık kefen parası da Hazine’nin hesaplarına geçmişken Atilla’nın temsil ettiği yolsuzluk iktidarının şanına yaraşır bir merasim tertip edilmeliydi.
Damat Berat buradan da zayıf not aldı. Kayın pederi muhtemel kabine değişikliğinde bu kırık notu esas almazsa koltukta kalır. Aksi halde hatıralarını yazmaya başlasa iyi olur.
İzahı olmayan mevzunun mizahı olurmuş!
Kendime tavsiye: Teneffüs ettiğimiz havayı kirleten, nerede olursa olsun iki yüzlü siyasetçilerden temiz siyaset bekleme!