Atı alan Üsküdar’ı geçti, peki Edirne’den çıkabilecek mi?

[Haber-Analiz: Kemal Ay]

“Boşuna uğraşmayın atı alan Üsküdar’ı geçti…” Bu sözleri dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandum sonuçları kesinleşmeye yaklaştıktan sonra, mütevazı bir basın toplantısında sarf etti.

‘Mütevazı’ diyorum çünkü biz kendisinden ‘muzaffer’ bir balkon konuşması bekliyorduk. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, bu kez Başbakan Binali Yıldırım ‘geçiştirilen bir balkon konuşması’ yaptı. Durumu idare etti. Dün Erdoğan, Turgut Özal’ın, Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim’in mezarlarını ziyaret ederek, kendince bir mesaj verdi: ‘Bu ülke benim ülkem!’ Ancak şu soru hâlen meşru: “Atı alan Üsküdar’ı geçti fakat Edirne’yi geçebilecek mi?”

ADALETSİZ ŞARTLARA RAĞMEN ‘HAYIR’

Dün Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri, referandum sonuçlarının ardından şu yorumu paylaştı Twitter takipçileriyle: “Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı HAYIR oyu verdi. Bir de, âdil şartlarda bir seçim kampanyası yapılsaydı!” Ardından da Avrupa’nın kapılarını Türkiye’ye tamamen kapatmaması gerektiğini, ‘içeride’ hâlâ umut olduğunu ifade eden cümleler kurdu.

AKP ve MHP’nin ‘Evet’ dediği bir yerde, matematiksel olarak ‘Hayır’ sonucu çıkması aslında bir hayli zordu. Bunu ıskalamamak lazım. Ancak belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP üst yönetimi de Bahçeli’ye güvenmiyordu. Seçim sonuçlarına ve YSK’nın tartışmalı ‘mühürsüz oy’ kararının yoğunlukla etkilediği bölgelere bakılırsa, Güneydoğu da ‘sigorta’ olarak görülmüştü. Hatırlarsınız Erdoğan daha önce Başkanlık hayallerini PKK’yla müzakerelere bağlamış, Selahattin Demirtaş’ın ve partisinin ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız’ çıkışıyla yüzünü yeniden milliyetçilere ve ‘derin devlete’ dönmüştü.

Nitekim asker baskısı altında, neredeyse halkı örgütleyecek bütün siyasetçileri hapisteyken sandığa giden Kürt bölgesinden, referandum sonucunu etkileyebilecek ölçüde bir oy geldi.

referandum türbe

AGİT: SEÇİM ŞAİBELİ

Bu seçim hileleri meselesine bir de, devletin bütün imkânlarıyla ‘Evet’ için çalıştığını eklemek gerekir. ‘Hayır’ diyenlere platform verilmemesinden medyada ağırlıklı olarak ‘Evet’in sesinin duyulmasına, yerel idarî amirlerden tutun, devletin tepesine kadar bütün kurumların ın‘Evet’ için var gücüyle çalışmasına kadar her şey ‘Evet’ için dizayn edilmişti.

Nitekim uluslararası anlaşmaların bir parçası olarak Türkiye’de bulunan, kurucularından olduğumuz Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) gözlem heyeti de bu hususlara dikkat çekti. YSK’nın tartışmalı kararının yanı sıra, dengesiz şartlarda yürütülen kampanyaya vurgu yaptı AGİT. İlk gözlem raporunda, bizim artık kanıksadığımız ‘devletin altyapı açılışlarında dahi Evet propagandası yapılması’ bile yer aldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği, referandumla ilgili açıklama yapmayı AGİT’in raporuna bırakmıştı. Zaten referandumun yüzde 51 gibi bir sonuçla tamamlanması ve bu türlü adaletsizlikler neticesinde, Batılı ülkelerden henüz net bir ‘tebrik’ mesajı ulaşmadı. Yalnızca Rusya’dan ‘sonuçlara saygı gösterilmesi’ gibi diplomatik bir tebrik geldi. Diğer tebrik mesajları ise Erdoğan’ın uzun yıllardır PR yatırımları yaptığı bir takım Müslüman ülkelerden.

referandum spot

SONUÇLAR İKNA EDİCİ DEĞİL

Her şeyden önce böylesi devasa sonuçları olan bir referandumun ‘küçük farkla’ kazanılması, uluslararası alanda ‘ikna edici’ bulunmadı. Tıpkı 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi…

Bu işaretler referandum sonucunun tanınmayacağı, Türkiye’ye yaptırımlar uygulanacağı anlamına gelmiyor elbette ilk etapta. Ancak yüzde 49’a yaklaşan ve İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer pek çok büyük şehirde önde olan ‘Hayır’ oyları, hem Türkiye’nin demokratik yollarda yürümesini isteyen, hem de AKP rejiminin günahlarına mesafe koymak eğiliminde olan uluslararası kurumlar için ‘umut’ vaat eden bir gelişme.

Avrupa’nın içindeki çeşitli kompozisyonlardan gelen sinyaller de bu sebeple ‘temkin’ içerikli. Dış politikada partnerlik ettiğimiz Fransa’nın Cumhurbaşkanlığı ofisinden yapılan açıklamada öncelikle ‘idam’ meselesinin vurgulanması bunun bir örneği. Mülteci krizinde pazarlık masasındaki partnerimiz Almanya’dan ise ‘yakın sonuçlar’ vurgusu çıktı. Üstelik hem Şansölye Merkel hem de Dışişleri Bakanı Gabriel, toplumun ‘bölünmüşlüğüne’ vurgu yaptı.

ACABA PUTİN NE DÜŞÜNÜYOR?

Türkiye’nin ‘Erdoğan-istan’ olmadığının görülmesi ve ‘adaletsiz şartlara’ ve AKP-MHP blokuna rağmen Hayır’ın şartları zorlaması, Erdoğan’ın uluslararası alanda hâli hazırda zayıf olan elini iyice zayıflatacağı anlamına geliyor. Güçlü bir ‘Evet’le dünyaya meydan okumak isteyen Erdoğan şimdilik aradığını bulamamış görünüyor.

Ama ben en çok, Trump’ın Suriye’yi bombalamasından sonra anında Rusya’nın aksi istikamette açıklama yapan Erdoğan ekibinin bu ‘zayıf’ zaferinden sonra, Vladimir Putin’in ne düşündüğünü merak ediyorum…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin