Arz takıntısı

Yorum | Hakan Zafer
İnsan, hatadan uzaklaştırabileceği tecrübe ve bilgisinin yettiği meselelere kayıtsız kalmamalı. Aksi durumda meydana çıkan tablo onun eseri değilse de etkisizliğiyledir. Ancak, tecrübesinin yetmediği ve hakkında düşünme geçmişi olmadığı durumlarda ise her şeyin takdirine arz edilmediğini kabullenerek sonuçlarını sahiplenmeyeceği durumlara etki etmekten kaçınmalıdır. Aslında işin bu tarafı “ya hayır söyle ya da sus” cümlesindeki “b” şıkkıdır. Hakkı olmadığı yerde çene tutmak, başka planlarda hak söylemek kadar önemli bir çabadır. Anlamak için üzerinde durulması gereken asıl sorun, insanın, bu durumlarda susmanın cehalet, tavır almamanın yetersizlik anlaşılacağı türünden “demelere” yüksek roller verip bu rollere kendini esir etmesi galiba.
İnsanın hoyrat davranışlarını anlamada yararı olduğunu düşündüğüm bir tutum var; Arz takıntısı.
Ya hep arz ediyor, arz edemediğini değersiz kabulleniyor, ya da her şey kendisine arz edilsin diye bekliyor. Her ikisi de sorunludur ama kabalaştıran, kendisine arz edilmeyi beklemek, her duyduğu kendine arz ediliyor zannetmektir.
Kendine bakan tarafının olmasını bir şeyin varoluş sebebi zannettiği için varlığa karşı duyarsızlaşabiliyor. Varlıktan kastım ağaç, kuş böcek olduğu gibi elbette insan ve insana ait olandır da. Arz edilen şey iyi ise kendini sahibi zannedebileceği gibi, elde edemediği, başkasında kalana da haset edip kimseye yar olsun istemiyor.
İlim, bilim, medrese, üniversite, dergâh, dernek, cemiyet, cemaat, vs. hangi suya tutsanız, insanın bu en dirençli mineralini eritmek hiç de kolay değil. Bernard Shaw içinse bu yaşamın iki trajedisinden başkası değil; “Kalbimizin arzuladıklarına ulaşamamak ve ulaşmak.
Arz takıntısı ve bağlı hoyratlıktan kurtulmanın yolu dinlemekten, dinlemenin yolu da susmaktan geçiyor. Susmayınca dinleyemiyor insan. Arz takıntılı kimse de dinliyor. Dinlemiyor diyemiyoruz. İki fotoğraf da aynı aslında. Gerçekte dinleyen de kendisine arz edilen de karşısındakini dinliyor görüntüsü veriyor.
İşittiği her şeyi kendi takdirine arz ediliyor zannetmenin sonuçları da var.
• Başkalarının fikirlerini önemsememek yani istişare etmemek.
• Arz edilmemiş, onayından geçmemişi budaklı, yamalı görmek.
• Beğeni ve onaylarımızı diğerlerini aynılaştırma aracı gördüğümüz için farklılıkları yok edip görememek.
• Değerlendirememek ve değersizleştirerek hakka girmek.
• Yönetmek için dinlemek, sadece dinliyor görüntüsüyle liyakat yüklenemeyeceği için yönetmek istediğini dağıtmak.
Yalın şekliyle dinlemeyince, dinledik diye borçlu çıkartıp en hafif şekliyle nasihatine maruz bırakmak biçiminde tahsilatı yapan aceleci kimselere dönüşüyoruz. Hal böyle olunca kimsenin bize bir şeyler anlatası gelmiyor. Biz de kimse doğrudan anlatmıyor veya kulağımıza gelmiyor diye her şey rayında gidiyor zannediyoruz. Devamında, “sorun olsa zaten bir söyleyen çıkardı” veya “çoktan söyleyen birileri olmuştur” gibi pes ettirici tutumlar geliyor maalesef…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin