Yorum | Levent Kenez
Çin’in Sincan bölgesinde yaklaşık bir milyon kadar müslümanı uzun süredir kamplarda tecrit ve işkence altında tuttuğu biliniyor. BM raporlarına girmiş bu durumla ilgili olarak ABD ve bazı Avrupa ülkeleri ciddi tepki gösteriyor.
İslam dünyasının pek dert etmediği bu müslümanlar, “Dünya’da nerede bir mazlum varsa Türkiye onların sesidir” diyen Erdoğan’ın da pek umrunda değil. Şu an krizde olduğumuz Amerika’da senatörler Sincan’daki müslümanlara yapılanlardan dolayı Çin’e yaptırım uygulanmasını talep ediyor. İslamcı AKP bir yana Uygur Türklerini dilinden düşürmeyen hükümetin küçük ortağı MHP’lilerin de seslerini çıkardıkları yok.
ABD ile Erdoğan ailesinin şahsi çıkarları için kavga etmeyi büyük bir başarı olarak pazarlayan ve yeri geldiğinde süper güçlere boyun eğmeyeceğini, artık eski Türkiye’nin olmadığını söyleyen Ankara, şu an bloklar arası git-gel yaparken Çin ile de kötü olmak istemiyor. Yani kendince reel bir siyaset güdüyor. Demek ki Ankara, diplomaside bir karşılığı olmayan değerler üzerine dış politika anlayışına o kadar da kendisini kaptırmış değil. Başarısızlıklarda ve fiyaskolarda değerler ve maneviyat dozlu kandırmaca ama sırtını bir yerlere dayamak lazım geldiğinde milli çıkarlar. Bu bağlamda ABD ve AB ile yaşanan krizlerin ülkenin çıkarı ile zerre ilgisi olmadığını net olarak söyleyebiliriz. Bir ara Şangay’a dahil olmak isterken kasa tamtakır olunca yeniden AB’ci olmak gibi.
Sözde düşmanımız Esed’in dostları, Suriye’deki katliamların en büyük destekçilerinden Rusya ve İran’la yakınlık da unutulmamalı. Bu yakın işbirliğinin Suriye’de, Türkiye’nin hangi çıkarına fayda sağladığı çok su götürür. Türk ordusuna yaptırılan mıntıka temizliğini büyük bir fetih olarak sunan hükümetin şimdi İdlib’de neler olacağı konusunda pek kaale alınmadığını görmek şaşırtıcı değil. Birkaç gün sonra yapılacak zirvenin şimdiden kaybedeni Türkiye. Yaşananlardan da en büyük zararı Türkiye görecek.
Açe müslümanlarının yaşadıklarına ve Myanmar’daki katliamlara tepki vermek oldukça masrafsız ve konforlu olduğu için yeri göğü inleten yerli İslamcıların, Çin’e ses vermenin İsrail’e karşı slogan atmak kadar getirisi olmadığını bildikleri için oldukça rahatlar. Yemen’de masumların ne halde olduğunu gördükten sonra İslam dünyasının da başka bir coğrafyada yaşananlara pek etki edemeyeceği aşikar. Bu da işin en hazin kısımlarından bir tanesi.
Türkiye’nin Çin üzerinde bir etkisi vardı da bu hükümet sayesinde kaybedildiği zannedilmesin. Çin’e insani konular ve insan hakları üzerinden etki edecek bir güç ya da bir mekanizma şu an için yok dünyada. Ancak Uygur Türkleri konusu, Erdoğan hükümetinin hırsları ve çevirdiği karanlık işler yüzünden müslümanlara nasıl daha çok zarar verdiği açısından ibretlik bir örnektir.
Erdoğan’ın 2015 yılındaki “Türkiye, bütün soydaşlarımızın yanında olduğu gibi Uygur Türklerinin de yanındadır” demecinden sonra epey bir tornistan yaşandı. Türkiye’de Uygurluların faaliyetlerine kısıtlamalar getirildi. Eski muhatabiyet kalmadı. Hatta misafirlik hukukuna aykırı davranışlar olarak tanımlanıp aba altından sopa gösterildi. Tabii bu yapılanların ne kadar ciddi olduğunu ispat etmenin bir fırsatı da Çin ziyaretinde Uygurluların terör eylemleri gerçekleştirdiğini dile getirmek oldu. Uygurluların, “bize bir tek Türkiye terörist dememişti” diye dile getirdikleri bu yakınma sonrası Çin’e IŞİD ile yapılan mücadeledeki kararlılığından dolayı teşekkür etmiştik. Herhalde Çinliler epey gülmüştür buna.
Geçen yıl da Çavuşoğlu “Çin’in güvenliğini kendi güvenliğimiz gibi görüyoruz. Gerek ülkemizde gerek bölgemizde Çin’e yönelik hiçbir olumsuz faaliyete izin vermiyoruz “şeklinde konuşmuştu. Ülkemizi anladık da bölgemizde izin vermiyoruz kısmı oldukça ilginç. Bölgemizde diye özellikle belirtilmesi Ankara’nın mesajı aldığının göstergesi. Yoksa bizim bölgemizde ne oluyor da taa uzaklardaki Çin’in güvenliği tehlikeye giriyor öyle değil mi?
Türkiye Çin’e tepki gösteremez; çünkü, geçmiş yıllarda bugün epey CIA’cilik oynamaya hevesli MİT’in yediği haltları her iki taraf da biliyor. Uygur Türkleri’ni Suriye’ye savaşçı olarak getirme organizasyonu yapan bunu da yüzüne gözüne bulaştıran MİT yüzünden bir çok masum Doğu Türkistanlının nasıl mağdur olduğunu ve bizimkilerin cihatçılık oyunu yüzünden Çin’in orantısız tepkilerini arttırdığını herkes biliyor.
Türkiye Çin’e tepki veremez; çünkü, Çin ile Türkiye’nin nüfusunu karşılaştırdığınızda Türkiye, Çin’den çok daha fazla Müslümanı dünya görüşünden dolayı hapiste tutmakta ve işkence yapmaktadır. Yani Çin’e insan hakları konusunda en son seslenecek ülke Türkiye’dir.
Türkiye daha önceki hükümetler döneminde de Uygur Türkleri ile ilgili yine boyunu aşan ve Çin’in tarihsel hıncından bihaber hamasi sözler sarfetmiş ve PKK’nın elinde çıkan Çin yapımı silahlarla mesajı almıştı. Her Erdoğan ziyareti sonrası Almanya’daki, Avusturya’daki, Belçika’daki göçmenlerin yaşadıkları sıkıntıların Çin usulü zorbalığı misali.
Üç gün önce maliye nazırı damadınızı üç kuruş para için yalvarmaya gönderdiğiniz bir ülkenin sizi ciddiye alması da zaten bir hayaldir.
Dünyada sözü geçen ülke olmanın ya da blokları kendi öncelikleriniz konusunda harekete geçirmenin en birinci yolu kendi ülkenizdeki kronik sorunları çözmenizden geçer. Trump’ın bir tweetine bakan ekonominiz, sabah kalkınca değişen dış politikanız, olmayan adalet sisteminiz ve her gün it gibi çalışarak beslediğiniz diktatörle bunu gerçekleştiremezsiniz.