HABER-İNCELEME | HASAN CÜCÜK
Gündemden düşmeyen bir Arda Turan’ımız var. Barcelona’da bu sezon henüz resmi maçlarda forma giyemeyen Arda’nın her gün bir Süper Lig takımı yolunda olduğu haberlerini okuyoruz. Adı önce doğal olarak eski yuvası Galatasaray’la anıldı. Sonra Beşiktaş adı devreye girdi. Şimdi ise imza atması an meselesi olduğu kulüp Başakşehir. İlginç olan ise önceki yıllarda Arda Turan’ı Fenerbahçe’ye kazandırmak için tüm şartları zorlayan Aziz Yıldırım’ın sessizliğidir.
Arda Turan, daha önce sadece Rüştü Reçber’in oynadığı Barcelona formasını giyen ikinci Türk olarak tarihe geçti. Dünyanın bir numaralı kulüplerinden biri olan Barcelona’ya transfer olmaktan daha zoru oynamaktı. Nitekim bunu daha önce Rüştü ile tecrübe etmiştik. 2002 Dünya Kupası’nın flaş isimlerinden Rüştü, Barcelona’ya transfer olduğunda bekletimiz milli file bekçisinin bir numaralı formayı sırtından çıkarmayacağıydı. Daha hazırlık maçlarında başlayan hatalı goller zinciri Rüştü’nün Barcelona yıllarının aylarla sınırlı olacağını gösterdi. Kaleyi genç Victor Valdes’e kaptıran Rüştü ise yeniden Türkiye’nin yolunu tutmuştu.
Arda Turan’ın önünde iki örnek vardı, Tugay Kerimoğlu ve Alpay Özalan. Arda Turan bir tercih yapacaktı. Tercihini Alpay Özalan gibi yaparak, yanlış yaptı. Beşiktaş ve Fenerbahçe’de yıldızlaşan Alpay Özalan, 2000’de Aston Vila’ya transfer olmuştu. İlk iki sezonunda oldukça başarılı bir grafik çizen Alpay takımın değişmezleri arasında yer aldı.
Hırsın kurbanı
2002 Dünya Kupası dönüşü Alpay profesyonel bir oyuncuya yakışmayacak ‘ücret artışı’ talebinde bulundu. Gerekçesi, Dünya Kupası’nda ortaya koyduğu başarılı performanstı. Kulübünün ücret artışını kabul etmemesi halinde bir çok takımın kendini transfer edeceğinden emindi. Ancak beklentileri boş çıktı. Kimse transfer etmediği gibi ücretine zam yapılmadığı gibi hızla gözden düştü. 2004’te Japonya’ya transfer olan Alpay, futbolu Köln formasıyla bıraktı. Alpay, hırsının kurbanı olarak formunun zirvesindeyken hızlı düşüş yaşamıştı.
Alpay’ın yanlışını yapan bir başka isim de Tuncay Şanlı olmuştu. Fenerbahçe’den sonra geldiği Middlesbrough’ta yıldızını parlatan Tuncay, büyük rüyalar görmeye başlamıştı. Dev kulüpler beklerken yeni takımı Stoke City olmasının hayal kırıklığı ile futboldan kopup gitmişti.
Tugay Kerimoğlu 12 yıllık Galatasaray yıllarını geride bırakarak 1999’da İskoçya’nın Rangers takımına transfer oldu. 28 yaşında ilk kez yurtdışına çıkan Tugay, Rangers’teki başarısından sonra kendini 2001’de Premier Lig ekiplerinden Blackburn Rowers’te buldu. Profesyonelliğin gereğini yerine getiren Tugay Kerimoğlu, Blackburn’un değişmezleri arasında yer aldı. Takımın kaptanlığına kadar yükseldi. 8 yıl başarıyla Premier Lig’de top koşturan Tugay, 39 yaşında yeşil sahaları bıraktı.
Bir Türk futbolcusu için 39 yaşına kadar oynamak pekte görülen bir durum değildi. Tugay bunu hem de dünyanın bir numaralı ve aynı zamanda en zor ligi Premier Lig’de başarmıştı. Tugay Kerimoğlu’nun başarılı olmasının sebepleri, işini yapmasıydı. Ne Manchester United ne de Arsenal hayalleri kurdu. Kapasitesine uygun takım bulmanın avantajını sonuna kadar değerlendirdi.
Atletico, Arda’nın planında düşük profilli bir takımdı
Tugay’ın izinden giden isimlerden biri de Nihat Kahveci olmuştu. 2002’de La Liga’nın orta sıra takımlarında Real Sociedad’a transfer olan Nihat, göz kamaştıran bir performans ortaya koydu. Attığı gollerle Sociedad’ın ligin üstlerinde yer bulmasını sağladı ama Barcelona ne de Real Madrid hayalleri kurdu. 2006’da Villerreal’e transfer oldu. Sociedad’a göre daha üst düzey bir takım olan Vilerreal’de aynı başarısını sürdürdü. Şansız sakatlıklarından dolayı son yıllarında verimli olamadı.
Arda Turan, Galatasaray’dan Atletico Madrid’e giderken kafasında Barcelona ve Real Madrid vardı. Türkiye’nin en iyi takımlarından biri olan Galatasaray’dan giderken, kendine göre oynayacağı takımda La Liga’nın en iyileri olan Barcelona veya Real Madrid olmalıydı. Atletico, Arda’nın planında düşük profilli bir takımdı. Oysa Atletico, son dönemde gösterdiği başarıyla Barcelona ve Real’den sonra İspanya’nın en iyi takımı olmuştu. Atletico’ya uyum sağlayan, lig şampiyonluğu yaşayıp, Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan Arda, 2015’te Barcelona’ya giderek tarihi hatasına imza attı.
UEFA’nın Barcelona’ya verdiği transfer yasağı cezasından dolayı 6 ay resmi maçlarda oynamadığıbdan forma yarışına oldukça geriden başladı. Sonra verilen şansları iyi kullanamadı. Bu sezon ise hiçbir resmi maçta forma şansı bulamadan çoğu maçı tribünden takip etti. Büyük hayallerle geldiği Barcelona’da hüsranı yaşayan futbolcular kervanına katıldı.
Şimdi Arda yeniden Edirne sınırları içine dönme planları yapıyor. Geleceği takım ise Türkiye’nin 3 büyükleri değil, devlet desteğiyle zirve mücadelesi veren Başakşehir. Atletico Madrid’i beğenmeyip, Başakşehir’e razı olmak Arda’nın yaptığı yanlış tercihin boyutunu ortaya koyuyor.
Arda Turan, son 2 yılda hayal kırıklığımız oldu. Şimdi gözler Cenk Tosun’un üzerinde. Öncelikle temennimiz Cenk’in Everton’da başarılı olmasıdır. Sonra ise doğru tercih yapıp, uzun yıllar başarıyla yeşil sahalarda ter dökmesidir. Yoksa ikinci Arda vakasını yaşayıp, hüsrana devam ederiz.