YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Arafta kalmak ne yardan geçebilme halidir ne serden. Sırat gibi bir çizgi üzerinde kâh o yana sallanmaktır kâh bu yana. Bir o yana eğilip bükülmektir bir bu tarafa.
Gitmek istersin gidemezsin ama aynı zaman da kalamazsın da. İki cami arasında bînamaz olmaktır.
Bugüne kadar öğrendiklerin, inandıkların, iman ettiklerin, ilke diye savunduklarınla, elinden gitme riski olan imkanların arasında kalmak, ikisinden de vazgeçememektir.
Kul olmanın tek gereği olan ‘sınanmada’, inandıklarınla dünya nimetleri arasında tereddüt içinde kalma halidir.
Uçurumun kenarında durmak, düşmekten korkmak ama geriye de çekilememektir, doğru olanı seçememektir.
Gitmeye izin olmaz kalmaya yüzünüz!
Gelgitler, savrulmalar, iftiraklar yaşamaktır, hayatın herhangi bir noktasında sabit kalamamaktır. Bazen hakkın tarafına karar verememektir. Ya da hakkın yanında kararlılıkla duramamak. Ne gitmektir ne kalmak, ne kalmaktır ne gitmek.
Araf hali ne kötü bir haldir.
En çok arafta kalmaktan korkarım, en çok arafta kalanlara yazıklanırım.
En çok da arafta kalanlara acırım.
Bu yüzden bazen kızmak, öfkelenmek, nefret etmek, intikam alma duyguları yerini acımaya bırakır. Her şeye rağmen rotayı haktan yana düzeltemeyenlere, hakkın tarafına net bir şekilde dönemeyenlere, üzülürsün, acırsın… En çok da daha önceden tanıdıklarına, tanış olduklarına yazıklanırsın.
Kadir Topbaş’ın ölüm haberini duyunca, oğluma üzüldüm diye mesaj attım. Onun bana cevabı çok netti: “Ben onu hep hainler mezarlığıyla hatırlayacağım.”
Ailesiyle, çocuklarıyla, çocuklarımın torunlarıyla geçmişe dayanan bir hukuku vardı ve bu yüzden böyle ölmüş olmasına üzülmekten kendimi alıkoyamadım. Keşke arafta kalmasaydı dedim, keşke ölüm denen şeyin bir gün herkesi bulacağını hiç unutmasaydı. Keşke sınanmanın yol ayrımında zalimin yanında görünme gayreti içinde olmasaydı. Keşke mazlumların yüreğini acıtmasaydı.
Kadir Topbaş ahirete nasıl gitti, kamuoyu önünde olmadığı zamanlarda Allah’la irtibatı nasıldı bilemeyiz, ben yine de yeterince tövbe etme fırsatı bulmasını umut ediyorum. Çünkü bir insanın ahirete kötü gitmesi kadar korkunç bir şey düşünemiyorum. B planı olmayan, çıkışı, değişmesi, tövbesi, pişman olunması mümkün olmayan bir hal bu. Bana çok dehşetengiz geliyor.
Kadir Topbaş gibi arafta kalan, susan, kendilerine musallat olmasınlar diye zalime gerdan kıran ve zulmü meşrulaştıran o kadar çok tanıdığım var ki. Ölümü kendine yakıştıramayan, daha çok vakti olduğunu düşünen bu yüzden de zalimlerin yanında mazlumun yüreğini acıtan.
Ben bunlara sadece üzülüyor ve acıyorum.
Arafta falan degil cizgiso ortada masum insasnlari hainler mezarligina doldurmak isteyen bir alcak gebermis .Nasil mideniz kaldiriyor bu alcaklari tezkiye ediyorsunuz . Bir uzulup aciyor mus mus hadi ordan
Ölen bu gibi insanlara biz acaba tövbe etmismidir , belki pişmanlık duymusmudur gibi hüznü zanda bulunuyor belki bunlarin yakınları ve bunlara benzeyenler ibret alırlar zannediyoruz. Fakat nafile , yaptıklarında kendilerini haklı gördükleri gibi az bile yaptık düşüncesinde ölen ölüyor kalanda onun mirasını devam ettiriyor.
Ne yapalım sizede bize de düşen hatırlatma
Adam çoktan tarafını seçmiş siz araftan bahsediyorsunuz .Rahmetli öğretmen Gökhan Açıkkollu nun kemiklerini sızlattınız yazık.
Herhalde bulunduğunuz yerden pembe gözlüklerle bakmak kolay oluyor.
Sn. Fırat inanın daha beterleriyle tanışabiliyor insan hem de yanı başınızda hem de öz be öz. İhraç tan sonra Kurumu arayıp söyleyin Ftö ise kafasına sıkayım diyen, Meriçten yitip giden masum çocuklar için kanlarını içeyim Ftönün p.çi diyebilen küfürbaz nadan nobran muhteris menfaatperest dengesiz ama aynı zamanda namaz kılar gibi yapan eski milli görüşçü cübbelisever dinini gram bilmeyen ilkokul mezunu biri var. O biri benim babam. Çocukken ben sizin – haşa- Ben sizin Allahınızım- derdi. Şimdi iktidardaki muktedirini Tanrı olarak görüyor.