Annesi İspanyol, babası Portekizli, kendisi Fransız!

HABER-PORTRE | HASAN CÜCÜK 

Yıl 2000, Euro 2000 finali. İtalya – Fransa kupa mücadelesi veriyor. Fransa son saniyede Sylvian Wiltord’un attığı golle karşılaşmayı uzatmaya taşıyor. Uzatma dakikalarının 103. dakikası. Top sol kanatta Robert Pires geldiğinde arkasından kaptanı Desailly sesleniyor; ‘Hadi Robert göster marifetini ve bitir bu işi’. Yorgun Cannavora’yı mükemmel geçen Pires, sol çizgiye inip ceza alanı içinde boş durumdaki David Trezeguet’e topu aktardığında, golcü oyuncunun vuruşuyla top ve kaleci Toldo ayrı köşelere gidiyordu. Bu vuruşla Avrupa şampiyonunun adı Fransa’dır artık.

Yıl 2002, FA Cup çeyrek final maçı. Arsenal’in rakibi Newcastle United. Maçın başında Robert Pires attığı golle takımını galip duruma yükseltiyor. Topu ayağında alan Pires, Nikos Dabizas’ın darbesiyle kendini yerde bulduğunda vucudu ağrılar içindedir. Dabizas’ın darbesiyle diz yan bağları kopan Pires tam 7 ay futboldan uzak kalır. 2002 Dünya Kupası’nda Fransa’nın en önemli kozlarından biri olan Pires şampiyonaya katılamamanın acısını yaşar. Arsenal, Pires’in büyük katkı sağladığı 2002 yılında şampiyonluğu ulaşır. Şampiyonluk kupasını ise takım arkadaşları Pires’e ithaf ederler.

Yukarıdaki iki olay Fransız efsane Robert Pires’in hayatındaki iki dönüm noktasıdır. Avrupa şampiyonasındaki attırdığı gol kendisine Arsenal’in kapısını açarken, 2002 yılındaki sakatlığı Dünya Kupası’nın kapısını kapatır. Pires, ‘hayatta başarılar ve başarısızlıklar sadece bir kaç saniye içinde cereyan eder’ diyerek olayı özetliyor.

Robert Pires, 29 Ekim 1973 yılında Fransa’nın Reims şehrinde doğdu. Babası Portekizli, annesi ise İspanyol asıllı olan Pires, doğal olarak Fransa doğumlu olması nedeniyle kayıtlara Fransız olarak geçer. Futbola şehrin caddelerinde merhaba diyen Pires’in o yıllarında sırtında ya Portekiz milli takımı yada Real Madrid forması vardır. İlk kulübü Stade de Reims’dir. 15 yaşına geldiğinde bir anda kendini kulübünün 3. takımında bulur. Bu olay Pires’i futboldan soğutur. Futbolu bırakıp, okuluna konsantre olmak istemesine karşılık, anne- babasının israrıyla futbola devam kararı alır.

1992 yılında Metz takımına transfer olarak profesyonel kariyerine ilk adımı atar. 1995 -96 sezonunda Fransa liginin ‘en iyi genç oyuncusu’ seçilen Pires’in oynadığı futbol herkesi büyülemektedir. 1996 yılında Fransa milli takım kapısı Pires’e açılmıştır artık. 1998 yılında transfer olduğu Marsilya’da ise çok başarısız bir yıl geçirir. İkinci yıl kendini toparlayan Pires, beklenen performansı gösteremez ama yinede milli takımın Euro 2000 kadrosuna çağrılır. Final maçında oyuna sonradan giren Pires attırdığı ‘altın golle’ manşetlerdedir. Avrupa şampiyonası finalinin ertesi günü Londra’ya giderek Arsenal’e sözleşme imzalar. Real Madrid ve Barcelona’nın transfer tekliflerine rağmen Pires, daha sakin bulduğu Arsenal’i tercih eder. Arsenal’de Henry ve Viera ile birlikte Arsene Wenger’in de Fransız olması Pires’in Arsenal’i tercihinde önemli rol oynar.

Marc Overmars’tan boşalan sol kanatta oynayan Pires, alışma dönemini kısa sürede atlatarak takımın değişmezi oldu. Vatandaşı Arsene Wenger’in ‘ben senin kaliteni biliyorum. Sol kanatta çık oyna ve en iyisini yap’ sözleri Pires’i müthiş motive eder. Çalım atan, asist yapan, kritik goller atan Pires takımını sırtlayan oyuncularedan biri olur. 23 Mart 2002’de geçirdiği şansız sakatlık tam 7 ay sahalardan uzak kalmasını sağlar. Sakatlık döneminde Wenger, Pires’i hergün arayarak sakatlığındaki gelişmeyi öğrenir. Ligin son 7 haftasında Arsenal formasını giyemeyen Pires, Spor Gazetecileri tarafından 2002 yılında yılın oyuncusu seçilir. Şampiyonluk kupasını ise arkadaşları Pires’e hediye ederler. Sakatlığından tam 7 ay sonra ekim 2002’de Şampiyonlar Ligi maçında Auxerre karşısında sahaya girdiğinde bütün stat Pires’i ayakta alkışlayarak desteklerini göstermişti. Pires’in yokluğunda Fransa, 2002 Dünya Kupası’ndan fiyasko sonuçla döndü. Son şampiyon olarak geldiği turnuvaya gruptan çıkamayıp, veda etti.

Arsene Wenger’in ‘Bizim motor yağımız’ dediği Pires, 2006 yılında Londra ekibinden ayrılıp İspanya La Liga takımlarından Villerreal’e transfer oldu. 2010 yılında kulüpsüz kalan Pires, 6 ay Aston Villa’da top koşturduktan sonra futbola veda etti. Futbola veda ettikten tam 2,5 yıl sonra ilginç bir karar vererek yeşil sahalara yeniden döndü. İlginç bir transfere imza atıp 2014 yılında Hindistan Ligi’nin yolunu tutup yeşil sahalarda yeniden arz-ı endam etti. Ancak Hindistan seferi adına yakışmayacak bir final oldu. FC Goa takımına transfer olan Pires sadece 8 maçta forma giydikten sonra 42 yaşında dönüşü olmayacak bir şekilde yeşil sahalara veda etti.

Robert Pires’in Villerreal formasını giydiği dönemde adı sık sık Galatasaray ile anıldı. Her transfer sezonunda ‘geldi – geliyor’ başlıkları atıldı ama bir türlü yolu sarı-kırmızılı forma ile kesişmedi. Kariyeri boyunca 697 maça çıkan Pires, 167 gole imza attı. Fransa Milli Takımı ile 1998 Dünya Kupası ve Euro 2000 şampiyonluk sevinci yaşayan Pires, Arsenal formasıyla iki kez Premier Lig, üç kez de FA Cup başarısını tattı. Oynadığı futbolla döneminin en başarılı kanat oyuncularından biri olan Pires için kariyeri boyunca ödenen bonservis ücreti ise sadece 9,8 milyon Euro olarak kayıtlara geçti. 79 maçta giydiği Fransa milli formasıyla ise 14 gol attı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin