YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN
Yüksek riskli gebelik raporuna karşın bir kadının hapiste tutulması ne demektir? İnfaz Kanunu’nu hiçe saymak, uygulamamak nasıl yorumlanmalıdır? Normal hamilelik durumu bile anne adayının tahliyesini gerektirirken, bebek ve anne adayı için ölüm riskinin olduğu bir durumda nasıl oluyor da devlet tüm yasal prosedürlerini çiğniyor?
Benzer şekilde, yine düşman hukuku uygulayarak, kanunları eğip bükerek, beşiz bebeklerin anne ve babasını aynı anda hapse tıkıyorlar.
Her iki olayda da devlet hukukla bağını tümden kopardığını ortaya koyuyor.
Tabi şimdi yazıyı okuyanlar diyebilirler ki, “Yahu, bu ‘devlet’ kendi Anayasa Mahkemesinin aldığı bağlayıcı kararları bile uygulamıyor. Hatta alt mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymamayı geçtik; o kararı aldıkları için Anayasa Mahkemesi yargıçları hakkında suç duyurusunda bulunuyor.”
Haklıdırlar.
Yaşananın sadece bir hukuk hatası olduğunu öne sürmek olası değil. Devlet zannettiğiniz çete, artık gemi azıya almış ve yaptıklarını örtbas etme gereği de hissetmiyor. Kritik eşik geçilmiş ya da diktatör bozuntusunun deyimiyle ‘atı alan Üsküdar’a geçmiş.’
Ancak tablonun daha vahim bir tarafı var. Bu hukuksuzluklar yaşanırken, kendisini muhalif olarak lanse etmeye çalışan grupların bazıları, yapılan sistemli zulmü görmezden geliyor. Bakın, dikkat edin, görmüyor değil, gördüğü halde görmezden geliyor. Bunun nedeni toplumun kutuplaşmasıdır. Kendi klanlarından olmayanları insan saymıyorlar. İnsan hakları talep ederken aslında sadece kendilerinden olanlara hak talep ediyorlar.
Öteki olarak sınıfladıkları grupları düşman hukukuna layık görüyorlar. Düşman hukukuna maruz kalan başlıca iki grup var bugün: Kürt Siyasi Hareketi ve Gülen Hareketi. Her iki grupla yolları bir şekilde kesişmiş insanlar takibata uğratıldıklarında, birkaç istisna isim dışında hiç kimse onların sorunlarıyla ilgilenmiyor. Ne siyasi partiler, ne sivil toplum, ne sermaye, ne işçi hareketi ve sendikalar, ne dini gruplar, ne üniversiteler, ne aydınlar, ne medya, o gruplardan olan zavallı insanların uğradıkları ağır ve sistematiik insan haklarını gündemlerine almıyor.
Kardeşim, o annesinin karnındaki bebeğin suçu nedir!
Hedefe aldıkları insanlardan nefret ediyorlar. İnsanlığın utancı en ilkel dönemlerde zalim hükümdarların yaptığı keyfi zulümler ve hukuksuzluklar gibi geniş toplum kesimlerine aidiyetler temeli üzerinden zulmediyorlar. İnsanların en temel haklarını hiç çekinmeden ayaklar altına alıyorlar.
Neden bunu yapıyorlar? Yapabildikleri için!
Bugün devlet zannettiğiniz şeyde artık hiçbir fren mekanizması kalmamıştır. Yapmak isteyip de yapamayacakları hiçbir şey yok. Erdoğan ve onun güç paydaşlarından oluşan çetenin yönetimi altında Türkiye artık devlet olmanın asgari koşullarını bile karşılayamaz duruma geldi.
Şimdi bu iktidarın mümessillerine sormak lazım:
Sizin çocuğunuz, eşiniz, ananız-babanız yok mu? Bunlar sizin sevdiklerinizin başına gelse üzülmez misiniz? O hapiste tutulan kadıncağız sizin karınız veya kız kardeşiniz olsa, yine aynı şekilde mi hareket edersiniz? Yarın sizden nefret eden birileri iktidara gelip aynı takibatı sizin sevdiklerinize yapsa vereceğiniz yanıt ne olur? O bebekten ne istiyorsunuz? O anne, doğum yaparken bebek veya anne, ya da her ikisi birden ölse, bunu vicdanınız nasıl kabul edecek? Haydi vicdanınız da ahlâkınız da yok, peki en azından “yahu ileride bize de aynısını yaparlar” diye bile düşünemeyecek kadar irrasyonel misiniz?
Elbette bu soruların yanıtlarını bu rejimde hiç kimse vermeyecektir. Hem onları yanıt vermeye zorlayan bir mekanizma kalmadı, hem de güç zehirlenmesinden mütevellit izanını kaybetmiş bir zalimler topluluğuyla karşı karşıyayız.
Ancak buradan uyarayım:
Bakın Türkiye denen devletin zebaniliği ve hunharlığı hiç bitmez. Devlet el değiştirdi diye kendinizi garantide sanmayın, uyarıyorum size.
Bu devlet her on, yirmi yılda bir el değiştirir ama metotları ve hukuksuzluğu değişmez. Bugün siz iktidardasınız, ve hatta kendinizin rejimini kurmuş ve konsolide etmiş durumdasınız. Fakat zannediyor musunuz ki bu iktidar bakidir?
Bir sabah uyanacaksınız, bakmışsınız sizinkiler iktidarı kaybetmiş! Bir kısmı özel uçaklarına binip ülkeyi terk etmiş, bir kısmı taraf değiştirmiş, diğerleri bugün sizlerin o hamile kadınla bebeğine yaptığınız muameleyi yaşıyor!
O üçüncü grup, en kalabalık grup olacak. Sizleri de bir gecede hain ilan edecekler. Sizleri de aile boyu takibata uğratacaklar. Sizlerin de çocuklarınızın, kardeşlerinizin, anne-babalarınızın hayatını karartacaklar. Mallarınıza mülklerinize çökecekler. Sülalenizin tamamını isten atacaklar. Sizlerle yolu kesilen herkesi irtibatlı-iltisaklı ilan ederek üzerlerinden geçecekler.
Ezileceksiniz.
Bugün ektiğiniz rüzgar size yarın fırtına olarak geri dönecek! Anne karnındaki bebekten intikam alan bir zihniyet baki, hatta uzun süreli olamaz.
Benden yazması!
İster okur dikkate alırsınız; isterseniz güler geçersiniz. Ancak hiçbir şey baki değil. Sizin gücünüz-iktidarınız da geçicidir.
Şeytan’ın ordusu, Tayyibin böyle kararlardan haberi bile yoktur. Ama Toplum Tayyip ile yönetilmeyi hak ediyor. Çünkü Kur’an “nasıl layık iseniz öyle yönetilirsiniz” diyor
Aynı İsrail Savunma Bakanı: ”İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz” dediği gibi, Türkiye bunu 10 yıldır yapıyor
Kur’an yahudiler şunu bunu yaptı der ama aslında muhatap yahudiler değildir, insanoğlunun tamamıdır. insanlığın bir kısmı(yahudiler) bir zamanlar böyle şeyler yaptı onların başına bazı belalar geldi sizde yahudilik yaparsanız sizinde başınıza aynı belalar gelecektir, anlamında HATIRLATMA
Gavur’un bir kelime manasıda merhametsizlikte ve acımasızlıkta inatcı ve ısrarcı demektir.
Not:Merhametsizlikte ve acımasızlıkta inatcı ve ısrarcı olanlar aslında dinden çıkar kafir olurlar
Şimdi ben bütün Türkiyeye uyarı maksatlı olarak “Gavur Türkiye” desem haksız sayılmam değilmi..
Ey Gavur Türkiye! Kendine gel! İmana Gel! Islama Gel!, Tevbe Et! Hepsinden önemlisi insan ol beya!
Bak ömür tükeniyor, ölünce TC’nin kütüğünden düşecekler, artık Türk bile kalamayacaksın, Türklüğün bitecek, toprak olacaksın, toprak, üçgünlük dünya değermi böyle zalimce yaşamaya?
Kürt ve Cemaate düşmanlık yaparken aslında dikkat edilirse Devlete de bu esnada düşmanlık yapılıyor. Bütün kurumlar çökertildi, hiyerarşi bozuldu, liyakat bitti, tek adam geldi. Şimdi de AYM yi çökertmeye çalışıyorlar. İnsanlar tabi f.tö söylemleriyle düşmanı başka yerde ararken asıl Devlet düşmanları Devleti yıkmaktadır. Bu yıkıntılar sayesinde tek adam diktatörlüğünü kurmuştur. Bu esnada bir şey daha olmaktadır. Ergenekon, 28 şubatçıların gündemi de ilerlemektedir. Devlet batıdan kopmakta, ne doğu ne batı olmaktadır. Ergenekon ve İran cemaatten kurtulmakta, islamcılar aslı temsil eden cemaatten kurtulmaktadır.
İslamcılar görevlerini rahat yapsın diye irtica lafını kullanmadılar. İrticanın karşıtı Cumhuriyetin değerlerini de kullanmadılar. Çünkü Atatürkün batılılaşması yeni projeye yani ne doğu ne batıya uymuyordu.
Hırsızlarla, katiller ve darbecilerin ittifakından başka ne beklersin. Zulüm talan eşkiyalık ahlaksızlık bütün kurumlarında kurumsallaşmış değerleridir. Hatta daha ilerisi bunlara destek veren halk yığınlarında genel karakteri olmuş. İnsani ve ahlaki değerler tabiki içlerinde hiç bir zaman olmadı ve olmayacakta. Çünkü talepleri ve ihtiyaçları yok. Birinin derdi para, diğerinin derdi uyüşturucu silah ve para, diğerinin derdi de devletin kaynaklarını sömürme.Bunu elde etmek için kundaktaki bebeği bile satırla doğrarlar. Çünkü cocuk onlardan değil.O çocuk büyüyünce bunların dertlerine engel olacak korkusu içindeler. O korku her kötülüğü yaptırır. İşimiz zor. Allah’ın inayeti ve yardımı olmadan gücümüz yetmeyecek gibi gözüküyor.
Sen hangi yüzle yaziyorsun daha. Sana mi kaldi bu mazlumlari savunmak. Sen git siyonistleri savun. Eli kanlisin sen eli kanli suc ortagi.