Ankara’ya İsveç ve Finlandiya’nın üyelik kozu

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Ankara, Türkiye’nin elindeki son güçlü üyelik platformu olan NATO kartını, pazarlık masasında kullanma çabasında. Bunun işaret fişeği en tepeden geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine olumsuz baktığını söylemesi, yandaşlara kısa süreliğine bayram havası yaşattı. Sonunda ne mi olacak dersiniz?

İsveç ve Finlandiya, Sovyetler Birliği’nin yayılmacı politikalarına karşı, kurulduğu günden bu yana NATO’ya üye olmadı. İki ülke de AB üyesi olarak güçlü bir şekilde Batının bir parçası olmasına rağmen, Moskova’nın tepkisinden çekinerek NATO’ya üye olmadılar.

Finlandiya, 1340 kilometre ile Rusya’ya en geniş sınırı olan Batılı ülke konumunda. Bunun sıkıntılarını ve korkularını her daim yaşadı.

Sanıldığı gibi iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliği, ilk defa Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği 24 Şubat sonrasında gündeme gelmedi. İki ülkenin Kuzey Atlantik İttifakı ile flörtleri epey eskiye dayanıyor.

Özellikle Rus lider Putin’in yönetime geldiği dönemden itibaren iki ülke, NATO toplantılarına gözlemci olarak katılmaya ağırlık verdi.

Rusya’nın Kırım’ı işgali ve ardından ilhak ettiği 2014 yılından itibarense bu ülkelerin Moskova’yı tehdit olarak algılaması zirveye çıktı. NATO da bu ülkelerle istihbarat paylaşımı yaptı. Ancak, Ukrayna’nın işgali askeri açıdan tarafsız statüde olan iki ülkenin NATO üyeliğine sıcak bakmayı kendileri açısından “zaruri” hale getirdi.

Her iki ülkenin yöneticileri, NATO’ya üye olmak amacıyla nabız yoklama çabalarına girişti. Örgütün lokomotif ülkeleri olarak bilinen ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya iki İskandinav ülkesinin üyeliğini desteklediklerini açıklamada gecikmedi.

ERDOĞAN: TERÖR ÖRGÜTLERİNİN MİSAFİRHANESİ GİBİ

İki ülkenin üyelik başvurularını 17-26 Mayıs tarihleri arasında yapması bekleniyor. Başvurular öncesinde bugün Berlin’de yapılacak NATO Dışişleri Bakanları toplantısında konu ele alınacak. İki ülkenin dışişleri bakanları, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşecek.

29-30 Mayıs tarihlerinde yapılacak NATO liderler zirvesinde başvuruların değerlendirilmesi bekleniyor. Ardından da müzakereler süreci başlayıp karara bağlanacak.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusu bir süredir Batı ülkelerinin gündeminde. Ankara ise düne kadar bu konuda sessiz kalmayı tercih etti. 13 Mayıs tarihine kadar tek açıklama Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Nisan ayında Hürriyet yazarı Sedat Ergin’e söylediği, “Olayları yakından takip ediyoruz” kelimeleriyle ifade edilen yuvarlık açıklamalardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berlin bakanlar toplantısı öncesinde dün Türkiye’nin tavrını ortaya koyan açıklama yaptı:

“İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içerisinde değiliz. Çünkü daha önce Yunanistan’la ilgili NATO konusunda yanlış yaptı bizden önceki yönetimler. Yunanistan’ın, Türkiye’ye karşı NATO’yu da arkasına alarak takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz.”

Erdoğan açıklamalarının devamında bu ülkelerin üyeliğine niçin sıcak bakmadıklarını da söyledi:

“Kaldı ki İskandinav ülkeleri ne yazık ki terör örgütlerinin adeta misafirhanesi gibi. PKK’sı, DHKP-C’si İsveç’te Hollanda’da yuvalanmış durumdalar. Ve oraların, hatta daha da ileri gidiyorum, parlamentolarında da yer alıyorlar.”

YANDAŞLARDA BİR SEVİNÇ VAR Kİ SORMAYIN

Erdoğan’ın bu büyük bölümü iç kamuoyuna yönelik açıklamalarından sonra yandaşları bir sevinç aldı ki sormayın. Sosyal medyada siz de rastlamışsınızdır. Buraya alıp köşeyi kirletmek istemiyorum.

Sosyal medyada o hesapları takip etmeyenler için bir cümle paylaşmam gerekirse şunu söyleyebilirim. Batıya çıkış gibi görünen Erdoğan’ın açıklamalarını “ikinci One Minute” olayı gibi görüp sevinç gözyaşı dökenler bile olmuş.

Anlı şanlı geçinen yandaş yazar çizer ve akademisyen takımı biraz daha tedbirli davranıp, Erdoğan’ın açıklamalarını “dik duruş” olarak nitelendirdiler.

Politik duruşunu bilenler için Erdoğan’ın bu çıkışının ne anlama geldiği açık. Erdoğan, Ukrayna savaşı sonrasında Türkiye’nin Batı nezdinde öneminin arttığını gördü. Kendi açısından bu durumu bir fırsata çevirmeye çalışıyor.

Erdoğan, Batı ile ilişkilerde konumunu güçlendirmek için adımlar atma çabasında. Bu karşı duruşu, Türkiye’nin başından bu yana sürdürdüğü “Ukrayna lehine tarafsızlık politikasını” zedeleyebilecek bir tavır olarak ortaya çıktı.

Erdoğan’ın “U” dönüşlerinin meşhur olduğunu bilenler için bu yaklaşımın nereye nasıl evrileceği gayet net. İstediklerinin bir kısmına ulaştığında bunu iç kamuoyuna büyük bir zafer olarak sunacak ve iki ülkenin NATO üyeliğini veto etmeyip onay verecek.

Erdoğan’ın açıklamaları, tahmin edildiği gibi Batılı merkezlerde yorumlanmaya başlandı. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, bu çıkışın Türkiye’nin NATO’daki konumunu değiştirmediğini söyledi. Beyaz Saray Sözcüsü ise, Türkiye ile çalışmaya devam ettirdiklerini belirterek, “Bu konudaki sorularınızı Türkiye’ye sormanızı öneririm” diyerek ortamı germemeye özen gösterdi.

Üyelik çabaları süren iki ülkenin yetkilileri de Erdoğan’ın çıkışını değerlendirdi. Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, bu tür süreçlerin biraz sabır gerektirdiğini ifade ederken, Erdoğan’ın hedefine oturttuğu İsveç’ten sert çıkış geldi. İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, Türkiye’nin tavrı konusunda “İsveç ve Finlandiya’nın, önemli üye devletlerin ‘son derece güçlü’ desteğine sahip olduğunu ve bu ülkelerle iyi ilişkileri sürdürmenin Türkiye’nin çıkarına olacağına” dikkat çekti.

Bunlar sıcak gelişmeler.

Bir de Batının bu iki ülkeyle ilgili yürüttüğü çalışmalar var. ABD Başkanı Joe Biden, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile yaptığı görüşmede iki ülkenin NATO üyeliğine destek vereceğini duyurdu.

Dahası, son dönemin en şahin politika takip eden ülkesi haline gelen İngiltere hem Finlandiya, hem de İsveç’le güvenlik anlaşması imzaladı. Atılan imzalara göre, İsveç ve Finlandiya’ya yapılacak herhangi bir saldırı İngiltere’ye yapılmış sayılacak.

Anlaşmalara İngiltere adına Başbakan Boris Johnson imza attı.

Aslında İngiltere’nin attığı bu imzalarla, iki İskandinav ülkesi fiilen NATO’ya girmiş oldu.

Rusya, Suriye’de İdlib konusunu Türkiye’nin tepesinde sallandırdıkça, Ankara kendini NATO şemsiyesi dışında tutamaz.

Türkiye ise bir süre konuyu sürüncemede bırakıp ipleri gerdikten sonra iki ülkenin üyeliğine onay verecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. İdlib konusunda türkiyenin nato ile ne alakası olabilir ki? İdlib nato sınırlarına dahil mi? Yani rusya idlibe saldırsa nato türkiyeye yardıma mı koşacak? İdlibteki cihatçılar düne kadar natonun da hedefi değilmiydi? Cihatçıların olduğu yerlerde küçük devletçikler kuruluyor. Pkk özerk bölgesi de cihatçılar üzerinden kuruldu. Esadı bölgeden uzaklaştırdılar sonra toprakları pkk ya bırakıp geri çekildiler. Hatay meselesi ile idlib meselesi ilişkili gibi görülüyor. Yani önce cihatçılara veriyorsun sonra koparıyorsun. Bu sadece idlibi içermiyor. Bu devletçik hatayı da içeriyor. Bir zamanlar küçük bir krallık varmış bu bölgede. Güneyimizdeki pkk varlığından rahatsızıs bize de sıçrayacak diye ama güneyimizde cihatçı teröristlerden rahatsız değiliz. Aslında ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Biri pkk diğeri ışid üzerinden iki terör örgütünün manevraları ile bölgede devletçiklerin zemini hazırlanıyor. Bunu uluslararası güçler planlıyorsa biz o zaman idlib konusunda biz putinden çekinmemeliyiz. Putin bizden çekinmesi gerekir. Çünkü türkiye buna alet olmasa teröristler ayakta duramazlar. O zaman ışid üzerinden hatay krallığını kurma çabaları da boşa gider. Sanki bize ait bir krallıkmış diye insanları kandıracaklar. Bakın suriyeden toprak aldık diye. Kendi toprağını da katarak orada ışid krallığı kurduracaklar. Ama ışidin gerçek yüzü maalesef haçlıdır. Türkleri böyle kandıracaklar. Işid devletçiği zamanla bir bakmışsın ki müslümanlıktan hıristiyanlığa dönüşmüş. Bir bakmışsın müslümanlar terörist olmuş yada irtica olmuş. Azınlıkların haklarını korumak için bir bakmışsın süpergüçler bölgeye müdahale etmiş. Osmanlı toprağı mısıra ingilizler müdahale etmişti. Yani dün bunlar yaşandı. O yüzden nato ile idlib arasında ilişki kuramadım. Natonun güçlendirilmesini istemeyenler türkiye üzerinden defans koyuyorlar. Türkiyeye kimsenin sert çıkışmamasını yukarıda anlattığım hikaye açıklamaktadır. Çünkü asıl mekanizma istedikleri gibi çatır çatır işliyor. Maalesef türkiyenin hiç dostu yok. Kimse türkiyeye bir el atayım yarfım çıkayım bir ses vereyim demiyor. Finlandiyadan cılız açıklama, isveçten tepki bile yok sadece türkiye ilişkilerini düşünsün diyor, yani tepki vermiyorda türkiye tarafından bir bakış atıyor. Abd tepki vermiyor. Halbuki gerçeği söyleyeyim. Finlandiya ve isveç burunlarından soluyorlar. Çoluk çocuklarını düşünüyorlar. Nato onlara kucak açıyor. Yani şeklen herşey anlaşılabilir. Peki türkiye bu ilişkinin neresinde? Niye sivriliyor? Neden her olayda kendini göstermeye çalışıyor? Çıkarı nedir? Finlandiya ve isveçin üye olmamasından ne çıkarı var? Pkk meselesi ayrı bir olay. Türkiye şunu mu demek istiyor? Pkk yüzünden benim canım yandı. İsveç de natoya giremesin. Ruslar isveçi işgal etsin. Çoluk çocuk demeden hıristiyan öldürsün. Türkiye resmen iki hıristiyan arasında bir fitne kaynağı. Türkiyenin oynadığı rolün adı fitneciliktir. İki hıristiyanın savaşmasını sağlamak. Halbuki natoya girdiğinde caydırıcılık olacak. Ruslar finlandiya ve isveçe dokunamayacak. Resmen türkiye fitne politikaları izliyor. Türkiyenin durumu gerçekten çok kötü. İnsanları da bu rejimin yansımasıdır.

    Işidin yüzü gerçekten haçlıdır çünkü hatay bölgesinde haçlı zamanında da küçük bir hıristiyan krallığı kurulmuştu. Aynı bölgeye teröristleri yığmaları ve buna dünyanın izin vermesi de tesadüf olmasa gerek.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin