Aniden durup dedi ki: “O zehri yavaş yavaş zerk eder!”

TARIK TOROS | YORUM

Donald Trump, bugün yemin ederek resmen görevine başlıyor. Savaş bölgelerinden ticaret limanlarına tüm dünya Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin atacağı adımları bekliyor. Çin’in ABD’de kapatılan TikTok’u dahil büyük bölümü bunun için pozisyonlandı.

Nasıl olmasın ki?

15 ay sonra İsrail ve Hamas arasında anlaşma sağlandı ve Trump’ın yemin töreninden bir gün önce yürürlüğe girdi. Ancak Trump gibi “deli biri” pervasız tehditleriyle bunu sağlayabilirdi ve öyle oldu. Suriye’deki iktidar değişikliğini de böyle okumak gerekir.

***

Peki ya Ankara?

Trump iki kere, Esad rejiminin devrilmesini “Türkiye’nin operasyonu” olarak sunsa da bu durum, Ankara’nın hedefleriyle örtüşmüyordu.

Erdoğan, Beşar Esad’ı devirmek değil, Şam’la normalleşme görüşmelerini ilerletmek istiyordu. Çabuk toparlayıp politika değişikliğine giderek yeni sonucu sahiplenmeye çalıştı. Bunun Kuzey Suriye’deki Kürt yönetimini (Suriye Demokratik Güçleri-SDG) ortadan kaldırmak için bir fırsat olduğunu düşündü. Ancak gerek SDG’nin direniş kapasitesi gerekse ABD himayesi bunu zorlaştırdı. Yeni Şam yönetimi de bu konuda Türkiye ile aynı çizgide değildi.

***

ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı olması beklenen Marco Rubio, Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nda SDG güçlerine Amerikan desteğinin devam etmesini destekleyip desteklemediği sorusuna, “Kesinlikle evet!” diye cevap verdi ve IŞİD’i bu işbirliği sayesinde çökerttiklerini anlattı. SDG’nin IŞİD kamplarının muhafızı olmaya devam edeceğini yineledi.

Rubio, Erdoğan’ı da uyararak, bölgede ve ABD’de yaşanan yönetim değişikliğini var olan anlaşmaları ihlal etmek için bir fırsata çevirmemesi konusunda uyardı.

Eş zamanlı olarak Joe Biden giderayak Erdoğan’ın adamlarına (Hulusi Akar, Süleyman Soylu, Fatih Dönmez) yaptırım kararını kaldırdı. Bu karar, 2019’da “Barış Pınarı” harekatıyla Türk Ordusu Suriye’ye girince dönemin Trump yönetimi tarafından alınmıştı (bkz. “Aptal Olma” mektubu.)

***

Ankara, karara sevincini saklamadı. Hürriyet, ertesi gün “Washington’dan Beyaz Sayfa” manşetiyle çıktı. Fakat bu hayli temkinli bir sevinçti.

Geçmişte epeyce çam deviren Erdoğan yönetimi dersini almış görünüyor; artık Beyaz Saray’a sormadan Orta Doğu’da adım atamaz haldedir. O sebeple Kuzey Suriye’de silahlı drone’lar ve uzaktan taciz atışıyla yetinmek durumunda kalıyor.

19 Aralık’ta iki gazeteci hava saldırısı ile öldürülmüştü, önceki gün de tiyatro oyuncusu Bave Teyar benzer biçimde hedef gözetilerek öldürüldü.

***

O arada SDG lideri Mazlum Abdi boş durmuyor, önce Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani ile tarihi bir buluşma gerçekleştirdi, bölgede Kürt birliğinin ilk adımları böylece atıldı. Abdi, hemen sonra ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael E. Kurilla ile görüştü. Ne bu görüşmeler ne de Marco Rubio’nun yukarıdaki lafları Türkiye medyasında yer bulmadı, sansürlendi.

Bir başka sansürlenen haber de şuydu: PKK’dan ismini vermeyen bir yetkili, Kürt liderlerin buluştuğu gün Reuters’a, PKK militan grubunun SDG’nin kuzey doğu Suriye’de önemli bir ortak liderlik rolünü sürdürmesi halinde bölgeden çekilmeyi kabul edeceğini açıkladı.

Tüm bunlar olurken Türkiye, DEM Parti heyetinin turları, ikinci İmralı ziyaretinin zamanlaması, Abdullah Öcalan’ın olası çağrısını konuşuyordu.

Allah aşkına, bahsettiğim kritik gelişmelere bakılmadan bu konuda bir fikir inşa etmek mümkün mü?

Türkiye’de bu yapılmaya çalışılıyor.

***

Bakın, son yıllarda Türkiye’deki politik atmosfer hızla radikalleşirken, otoriterlik eğilimleri derinleşiyor. Erdoğan, içeride muhalefetin boğazına çökmüş keskin adımlar atıyor. İç dinamikler tümüyle kontrolü altında çünkü.

Siyasal olarak 2023 ortasına kadar yaşananlar ortada. 2024 yılı, tekrar dizayn edilen siyasal muhalefetin, rejimin kullanışlı bir aparatı olduğunu gözler önüne serdi. 2025’te ise rejim bunun meyvelerini topluyor.

***

Özgür Özel, CHP tabanının gazını almaktan sorumlu genel müdürden öteye geçemez. Misyonu, iktidara (doğal ömrünün sonuna kadar) ihtiyacı olan alanı açmak, Erdoğan’ın olası rakiplerini gözden uzak tutmak, rejim söylemini ustaca yerleştirmek, her tokattan sonra diğer yanağını uzatmak.

Durum politik yönden öyle eğlenceli hal aldı ki, Erdoğan şu son hafta pek yapmadığı bir şeyi yaptı ve Özel’le iki kere dalga geçti. Kırmızı kart eylemine, “Bu orijinal fikir karşısında dumura uğradık.” dedi. 3 gün sonra X platformunda, “Her açığa düştüğünüzde büyük büyük laflar ediyorsunuz ama sonra kuzu kuzu hizaya geliyorsunuz!” diye yazdı, “Sayın Özel” demeyi ihmal etmeden.

Özgür Özel, çapsız, sığ bir politikacı fakat yaptığının oyalama siyaseti olduğunu bilecek zekâsı var. Ayağı sürekli frende. Kafa sesi, “Ya ne güzel yürüyordu işler, nereden çıktı şimdi bu!” diyor, genel başkanlık konforunun keyfini çıkarmak istiyor. Tabanın hafızasını hiçe sayarak yapıyor bunu.

Ne çare, iktidarda kalmak iktidara gelmekten daha zor ve karşısında bunun ustası bir lider var. 3 yıl seçim yok ve Saray oyun planını çoktan devreye soktu. Benzer konforu Özgür Özel’e sunamazdı.

***

Şu güne kadar pek bahsetmediğim biri var: Müsavat Dervişoğlu. Meral Akşener Saray’a kanat çırparken İYİ Parti’nin başına geçti. 2023’te 44 sandalye ile girdiği TBMM’de şimdi 20’lerde tutunmaya çalışıyor, değilse parti grubu düşecek!

Burada mevzu etmem şundan, geçen hafta TBMM’de yürüyüp giderken bir gazetecinin, “Erdoğan neden DEM Parti’yle görüşmüyor?” sorusu üzerine durakladı ve ona dönüp şöyle dedi: “Zaten görüşmez. O, zehri yavaş yavaş zerk eder. Ondan sonra bakar, beklenti karşılık bulursa müdahil olur. Yoksa elini yüzünü yıkar, gider.”

Düşünülmemiş, hesap edilmemiş bir cevaptı bu. Sahici bir tespitti. Herkes her şeyi biliyor ve farkında. Maskeli balo.  Kazanan, maskeler düştüğünde yüzünü saklama gereği duymayanlar olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin