M. NEDİM HAZAR | YORUM
Okurlarımız, nicedir tökezleyen Rus sinemasını bir ucundan yakalayıp yükselten Andrei Zvyagintsev filmleriyle ilgili epey mesaj yollayınca, bu genç ustanın filmlerini teker teker ele alma ihtiyacı doğdu. (Özellikle sinema dervişi Tarkovsky’nin ayak sesi olarak görmemiz) hem bu kanaati izah hem de iyi bir film olan -aynı zamanda- yönetmenin ilk filmi 2003 yapımı “Vozvrashchenie- The Return- Dönüş”ü ele almamız lazım.
İsterseniz genel bir girişle başlayabiliriz.
“Vozvrashchenie”, Rusça’da “Dönüş” anlamına geliyor. Bu kelime, genellikle derin ve sembolik anlamlar içeren bir dönüşü, genellikle kişisel bir değişimi veya evine dönüşü temsil ediyor. Bu bağlamda, “Vozvrashchenie” adı, bir filmde karakterlerin içsel yolculuklarını ve dönüşümünü simgeliyor.
Vozvrashchenie (2003), Andrey Zvyagintsev tarafından yönetilen ve Vladimir Garin, Ivan Dobronravov ve Konstantin Lavronenko gibi oyuncuların yer aldığı Rus yapımı bir film. Film, iki genç kardeşin uzun yıllar sonra babalarıyla yeniden bir araya gelmelerini ve onunla birlikte çıktıkları gizemli bir yolculuğu konu alıyor. Bu yolculuk hem fiziksel hem de duygusal açıdan zorlayıcıdır ve kardeşlerin babalarını ve kendilerini daha derin bir şekilde tanımalarını sağlamaktadır.
Film, görsel anlatımı, sembolizmi ve karakterlerin psikolojik derinliğiyle dikkat çekiyor. Zvyagintsev, Rusya’nın görkemli ve sert manzaralarını kullanarak karakterlerin iç dünyasını ve aralarındaki karmaşık ilişkileri vurguluyor. Vozvrashchenie, aile içi ilişkiler, babalık, otorite, güven ve ergenlik gibi temaları işlerken, aynı zamanda Rus toplumuna ve kültürüne özgü unsurları da yansıtıyor.
Film, eleştirmenler tarafından geniş çapta övgüyle karşılanmıştı ve birçok uluslararası ödül kazandı. Andrey Zvyagintsev’in yönetmen olarak çıkış yaptığı bu film, onun sinematografik anlayışının ve üslubunun belirgin örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Zvyagintsev’in daha sonraki filmlerinde de benzer temaları ve görsel dili kullanarak Rus sinemasında önemli bir figür haline geldiğini görebilmek mümkün.
Evvelen altını kalın hatlarla çizmek gerekiyor ki, Dönüş, bir yönüyle klasik/popüler film sınıfına girmemekle beraber, içerdiği enteresan ‘harman’ ile popüler izleyici profilini de memnun edebilecek bir yapıya sahip. Yönetmen Andrei Zvyagintsev, ne kadarı bilinçli, ne kadarı bilinç dışı bilinmez ama tutturduğu gizemli bir ‘doz’ ile hem metaforik/psikanalitik bir dili, hem de görsel/(yer yer) epik bir sinemayı bir şekilde başarıyor.
Hikayenin ana temasının yönetmenin bizzat kendi yaşam hikayesiyle kesişmesi ve geçmişinde yaşaması, oyuncu denetimi filminin kahramanlarının iç dünyasına son derece başarıyla girişini sağlıyor Zvyagintsev’in…
Girizgahı çok uzun tutma niyetinde değilim, zira baş döndürecek kadar çok metafor barındıran filmin hangi ucundan tutsak bir paragraf ekleyerek bu yazıyı sayfalarca uzatmak mümkün olacak.
Andrey ve İvan, her taşra insanının geçmişinde yaşadığı bir çocukluk geçirmektedir. Yüksek yerlerden suya atlamak, boş binalarda oyun oynayarak geçirmektedirler günlerini. Anne ve büyükanneleriyle yaşamaktadırlar. İvan, her ne kadar inatçı ve cesur biri gibi görünse de yükseklik korkusu dolayısıyla ağabeyi ve arkadaş çevresi tarafından dışlanır gibi olduğu bir anda, babaları eve döner. Sadece çocuklar değil, ketum anne de babanın bu ani dönüşü şaşkındır ama sır vermez.
12 yıl sonra babalarıyla tanışan çocuklar, anne ve büyük annelerini evde bırakıp, babalarıyla gizemli bir yolculuğa çıkarlar. Otoriter baba, her ne kadar çocuklarına olan sevgisini göstermese de belli ki 12 yıllık arayı kapamaya uğraşmaktadır. Ne ki, hayat, kimseye tam planladığı gibi bir yolculuk vaat etmez.
Görünen gerekçe ‘beraberce vakit geçirmek’ olsa da aslında çocuklar için bir tür eğitim, baba için bir tür sınavdır bu yolculuk. Ve belki de serüven bittiğinde çocuklar artık çocuk olmayacaklardır!
Bütün mitolojik paradigmalarda ‘baba-oğul’ mücadelesine dair olaylar ve sonuçlar barınır. Bir tür ‘Kozmos-Kaos’ simetrisi sayılabilecek bu gerilimli kontrast, esasen iktidar mücadelesidir. Dönüş, ana hikayesini bu mücadelenin üzerine kuruyor gibi görünse de içten içe odun atıp harladığı merak ateşi, filmin finaline kadar taşıyor izleyiciyi.
Yaşları en fazla 13-14 olan iki çocuğun 12 yıldır görmedikleri babalarıyla ilgili herhangi bir anılarının olamaması çok tabii. Belki bu nedenle yönetmen, ismini seyirciden sakladığı babayı adeta beklenmeyen gizemli bir elçi gibi sunuyor. Film ilerledikçe önce başındaki hare, ardından kanatları söküp alınan baba karakteri, yatakta sadece mahrem yerleri kapatılmış bir ruhani kurtarıcı gibi resmediliyor. Her çocuk belli yaşa kadar, babasını kahraman olarak tanır. Hatta ona fantastik ve masal gücünde değer atfederiz ergenleşene kadar. Baba, kahramandır çocuklar için. Babasızlık ise çok büyük bir gediktir ruhta. Ruhumuzun bütün hastalıkları, kırıklıkları ve çatlaklar belki de bu eksiklikten dolayı oluşmuştur. Babasını bilmeyen bir çocuğun, aniden eve dönene babası, ihtimal ki çok gerçek üstü gelecek, inanmakta zorlayacaktır.
İçin için yanan bir fırının önünde, adeta bir azize gibi sessizce durup hiç tepki vermeyen büyükanne figürü ise bu mistik tasviri tamamlıyor sadece. Kadın ve şehvete meyletmeden, sadece yolu düşünen, bu garip adam, film ilerledikçe önce ete kemiğe bürünüyor, ardından hiç de öyle mesihvari bir temizliğe sahip olmadığına kanaat getirmemiz sağlanıyor.
Saat, Dönüş filminin en önemli metaforlarından. Otorite adeta ‘zamanı yöneten’ kişi. Dolayısıyla baba, hep mühlet veriyor çocuklara. Ve neticede saat otoriterliğin mirası olarak kalıyor büyük oğlana. Şöyle diyor baba; ‘Saat kimdeydi?’
Giriş sekansından hemen sonraki anneye olan uzun koşu, İvan’ın kendi dünyası ve sığınağına dönüştür. Ve yaşanan onca şeyden sonra tekrar tamamlanır bu döngü.
Kendi karısına göstermediği ilgiyi sokakta yürüyen ya da restoranda servis yapan kadınlara göstermesi, kusursuzluk ikonuna vurulan sağlam darbelerden sadece birisi. Kahramanların sürekli bir şeyleri itmesi; bozulan arabayı, kayığı ve cesedi… Hepsi ikonografik anlatımı güçlendiren ögeler.
Böyle onlarca farklı metaforun üzerinde, muazzam bir görsellikle ilerliyor Dönüş. Kasvetli hava, neredeyse hiç görmediğimiz güneş, karanlık sular, yeşilin bile karamsar tonları gerçeklikten çok uzaklaşmadan anlamı destekleyen görünür unsurlardır. Yer yer hikayeye eşlik eden müzik, girişteki gücünün üzerine ancak finalde çıkacaktır. Dramanın temel kalıplarını, fazla zorlamadan yapılan bu müdahaleler (Görüntü, ses, efekt) filmin izleyici skalasını epeyce geniş tutmasına yarıyor. Zihnini fazla zorlamak istemeyen seyirci, en öne kurulan hazır sofraya kurulup, merak ve bir miktar gerilim içinde finale kadar yürüyor ve nihayetinde istediğini de alıyor.
Diyalogların arasına yerleştirilen ipuçları, sıradan bir sinema filmine göre oldukça ağır ve zor; kabul. Ancak Dönüş’ü basit bir yol filmi olarak görmek isteyenleri ikna edecek kadar merak unsuru da içermiyor değil. Babanın saklı geçmişi ve neyin peşinde olduğuna dair merak sonlara kadar diri tutuluyor ve hatta ucu açık bırakılıyor; acaba o kutunun içinde ne vardı?
Kayıp olduğu onca yıl tuzlu balıktan başka bir şey yemediğini söyleyen, sürekli bir yerlere telefon açıp, tekinsiz insanlarla görüşürken uzaktan izlenen baba, kendi çocuklarına karşı neden bu kadar otoriter? Sevgisini zor gösteren, sert bir eğitim anlayışıyla çocuklarını da sertleştirerek hayata hazırlayabileceğini düşünen babanın, arabasının güneşliğinde aile resmi çıkınca, izleyicinin fikri ne kadar değişiyor?
Dahası, sevmese o kuleye dışarıdan tırmanmayı göze alır mı?
Filmin diyaloglarında en çok dikkat çeken kelimelerden biri ‘Baba’.
İsimsiz baba, oğullarının kendisine baba demesini ısrarla istiyor. Ki, son derece etkileyici final zirvesinde kendisi ‘oğlum’ diye bağırıyor ve ondan itibaren iki kardeş birden, ‘baba’ diye diye ortalığı inletiyorlar.
Son tahlilde, Rusça’da hem içe, öze dönmeyi, hem eve dönmeyi ifade eden ‘Dönüş’ aslında sadece fiziki manevrayla anlam karşılığını bulmuyor filmde. Babanın dönüşme isteği, tüm karşı çıkışlarına rağmen çocukların dönüşü/dönüşümü ve Dönüş’te.
Hasılı kelam, sinematografik inceliği, hikayeciliğe dair dehası ve mebzul miktarda metaforuyla bir ‘ilk film’ için ziyadesiyle iyi “Vozvrashchenie- The Return- Dönüş” Aldığı ödüller de bunun kanıtı. Ne kadar dikkatli izlersek, o kadar sert çarpıyor film. Bizim için önemli olan şeylerden biri de nicedir perdede göremediğimiz bir hikaye anlatma ustasıyla yeni tanışmak.
Zihinlerimize hoş geldin Andrei Zvyagintsev!