Anadolu insanını defterden silecek miyiz?

YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN

Türkiye’de uygulanan soykırım ve zulümlerin çok şiddetli boyutlarda cereyan etmesi, buna maruz kalan insanların duygu ve düşünce dünyaları üzerinde çok önemli etkilere yol açmıştır. Burada özellikle yapılan haksızlıklara sessiz kalan, açık ya da dolaylı bu zulümlere destek veren insanların tavırları (bilinçli veya bilinçsiz) onları derinden yaralamıştır. Yıllarca emek verdikleri, onların maddi ve manevi faydaları için nihayetsiz fedakarlıkta bulundukları böyle bir toplumun vefasızlığını anlayamamış, ciddi bir şekilde sarsılmışlar ve bu ülke insanının tekrar dirilebileceğine olan inançlarını ve ümitlerini önemli ölçüde yitirmişlerdir.

Hadiselerin meydana getirdiği şokun tesiriyle de: “bu milletten adam olmaz, zaten bütün tarih boyunca bu millet hep böyleydi, bunlar her zaman gücün yanında yer almışlar, itaat etmişler ve zalimlere destek vermişlerdir, Selçuklu’lar ve Osmanlı’lar döneminde de böyleydiler, bu milletin hayır adına tarihte ortaya koyduğu bir şey yoktur…” gibi sözler sarfedilebilmektedir. İdare edenler ve idare edilenleri ile bütün bir millet ya da milletler, bütün geçmişleri ile beraber ademe mahkum edilebilmektedirler.

Bu konuda yapılan bir takım yanlış genellemelere ve kıyaslamalara dikkat çekmek istiyorum.

  • Günümüz Türkiye insanının yanlışlarına bakarak, geçmişte yaşayan bu ülke insanlarının aynı olduğunu, bugün ortaya konan karaktersizliklerin, milletin genlerinde var olan bir bozukluktan kaynaklandığını, bunların geçmişten bugüne intikal ettiğini iddia etmek ne kadar insafla ve hakikatla telif edilebilir.
  • Bugünkü insanların hatalarından geçmişte yaşamış olan insanları sorumlu tutmak, Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsi olan “Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz” ile çatışmaz mı?
  • Ehli sünnet alimlerinin ekseriyetine göre, Maide suresinde geçen, “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allahı severler.” ayeti ile müjdesi verilen toplulukların başında bu Anadolu insanı gelmektedir. Bu vasıflara sahip ve alemi İslama çok önemli hizmetleri dokunmuş böyle bir milleti ademe mahkum etmek, karalamak ve yaptıklarını görmezliktan gelmek doğru mudur?
  • Milletlerin de dönemleri vardır.  Asrı saadet, Hulefayı Raşidin, Emevi ve Abbasi döneminde yaşamış, İslama ve insanlığa çok büyük hizmetlerde bulunmuş olan Arap milletini, bugünkü İslamı temsilden çok uzak olan Arap’lara bakarak yargılamak ve onları aynı kefeye koymak hakperestlik midir?
  • Hadisi şeriflerde haber verilen, dini kullanan, milli ve manevi değerleri menfi emellerine ulaşmak için kullanan süfyanlara, tiranlara, firavunlara bakarak bütün tarihte gelmiş idarecilere aynı gözle bakmak, “devlet idarecilerinin hepsi milli ve manevi değerleri Süfyanlar gibi menfi emellerine alet etmek için kullanmışlar ve zulmetmişlerdir” genellemesi yapmak ne kadar insafla bağdaşır?
  • Bu ülke insanını bozmak, karaktersiz hale getirmek, manevi değerlerinden uzaklaştırarak işe yaramaz hale getirmek için, şer komiteleri bir kaç asırdır profesyonel bir şekilde durmadan çalışmaktadırlar. Osmanlı’nın yıkılış döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıcından itibaren bu planlarını hayata geçirebilmişler, Üstad Hazretleri’nin ifadesiyle şer tohumlarını bu vatanın her yerine ekebilmişlerdir.  Bediüzzaman Hazretleri, Lahikalarda bir çok yerde ve Felak suresine ait nükteleri ele aldığı Onbirinci Şua’da bu hususa dikkat çekmişlerdir.
  • İslami, manevi değerlerin yaşanmadığı ve maddeciliğin hükümferma olduğu bir ortamda neş’et etmiş günümüz insanları ile İslamın yaşandığı, maneviyatın ön planda tutulduğu dönemlerdeki insanları kıyaslamak, aynılaştırmak doğru değildir.
  • Üstad Hazretleri, bu milleti hep alemi İslam’ın bayraktarı olarak ele almaktadırlar. Bu hususiyetine binaen Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, kendisine yapılan isyan tekliflerine şiddetle karşı çıkmış ve bu millete kılıç çekilemeyeceğini ifade etmişlerdir.
  • Allah (cc) bu milletten artık İslamın hakiki manada yaşanmadığı, İslam’dan uzaklaşmanın başladığı ve İslam’ı temsil liyakatının kaybedildiği, Osmanlı Devleti’nin yıkılış döneminde bile milyonlarca şehid çıkarmıştır. Üstad Hazretleri bu hususa 14. Şua’da temas etmektedirler. Sunuhatta ise meseleyi şöyle açıklamaktadır: ““Mükâfat-ı hâzıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatâdan neş’et eden müşterek musibet, mâzi günahını sildi.”
  • Diğer taraftan insanoğlu kerim yaratılmıştır. İfsad edilip mahiyeti değiştiğinde zalimleşip, canavar bir hayvan haline geldiği de doğrudur. Fakat azimle ve sabırla üzerinde çalışıldığında, ilahi inayetle ve Külli İrade’nin de evet demesiyle nice zalimler ıslah olmuşlar ve sonrasında ortaya koydukları performansları ile insi, cinni ve ruhanileri kendilerine hayran bırakmışlardır.
  • Efendimiz (sav), hiç bir zaman insanlardan ümidini kesmemiş ve istisnasız her bir ferdin kazanılması için çalışmış ve bir kısmı itibarıyla başlangıçta zalim olan o insanlardan,  bir iki istisnanın dışında hakikat kahramanı olan sahabe efendilerimizi (r.anhüm) çıkarmışlardır. Peygamberlerin hayatında bunun örnekleri çoktur. Kıyamete kadar her topluluktan insanların kazanılması imkan dahilindedir.

Dolayısıyla, Türkiye insanı da bunun dışında değildir, zamanı geldiğinde insanların hatalarını anlamaları ve daha önce içlerinden hizmeti ve çok sayıda hizmet insanını çıkardığı gibi, inşaAllah bundan sonra da böyle insanları meyve vermesini beklemek gerekir. Yapılan zulümlerin onca acımasızlığına ve çirkinliğine rağmen, Hocaefendi cemaatini “affetmeye hazırlama” adına sürekli olarak telkinlerde bulunmaktadır. Bu da nebevi ahlakın gereğidir. Tarih boyunca hakikat erleri, kendilerine yapılan zulümler hangi seviyede bulunursa bulunsun, affetmeyi tercih etmişler ve bunu vesile yaparak, bu zulmeden toplulukları kendi davaları adına kazanmayı bilmişlerdir.

Üstad Hazretlerinin “Konuşan Yalnız Hakikattir” başlıklı yazısına baktığımız da, Hocaefendi ve Üstad Hazretlerinin meselelere bakış açılarının nasıl benzer olduğunu görür ve aynı kudsi menbalardan beslendiklerini bir kez daha anlarız: “Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musibetlere, ezâ ve cefâlara mâruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Çünkü onlar bilmeyerek kader-i ilâhînin sırlarına, derin tecellîlerine akıl erdiremeyerek bizim dâvâmıza, hakikat-i imaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim”

Diğer taraftan başkalarını affetmeye hazır olmayan ve yapılanların etkisiyle durmadan kin ve nefretle beslenen insanların adanmışlık üzerine kurulan bir hizmeti eda edebilmeleri mümkün değildir. Hakikat düşmanlarının bu konu üzerinde ısrarla çalışmaları boşuna değildir.

Anaların vatanı Anadolu insanı…

Fethullah Gülen Hocaefendi “Değmez mi?!.” başlıklı Bamteli’nde, bir soruya verdiği cevap içerisinde bu konu hakkında önemli tespitlerde bulunmaktadır: “O benim vatanıma canım kurban olsun!.. O, “anaların vatanı”dır. O güzel vatan, Anadolu!.. “Küçük Asya” dediğimiz Anadolu!.. Analar her zaman dolu dolu evlatlar doğurmuş ve onlar her zaman -Mâlik İbn Nebi’nin ifadesiyle- “Âlem-i İslam’ın şimalinde, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye olmasaydı, yeryüzünde Müslümanlık olmazdı!” dedirten hizmetler görmüşlerdir. İşte o evlatları doğurdu, o Anadolu.

O Anadolu, öyle bir ülke; o millet de öyle bir millet. Ama bugün onun başına musallat olan hükûmet, başka bir mesele. O hükûmetin içinde de -esasen- o zulmü, o ihtilâsı, o harâmîliği, o hırsızlığı irtikâp edenler, mahdut bir sınıf. Zannediyorum bir zelzele ile sarsıldıkları zaman, bir fay kırılmasıyla dağıldıkları zaman, bakacaksınız ki, o cephede sadece yirmi-otuz tane insan kalmış. Diğerleri, belli dönemlerde olduğu gibi, yine sizin İnternetlerinizin tuşlarına dokunup diyecekler ki: “Hakkınızı helal edin; hakkınızı yedik, sizin hakkınızda nâ-sezâ, nâ-becâ dırıltılarda bulunduk!”.

Evet, şimdi vatanın-milletin aleyhinde bulunmak başka bir meseledir; fakat o zulmü revâ görenlerin aleyhinde olmak ayrı bir meseledir. Medine’nin, Şam’ın aleyhinde olma değildir mesele; birinin aleyhinde olma söz konusu ise, Haccâc-ı Zâlim’in aleyhinde olma, Yezîd’in aleyhinde olma, bir manada Abdülmelik’in aleyhinde olma, Mervan’ın aleyhinde olma söz konusudur. Bunlar, o ülkenin, o beldenin, o muhitin insanının aleyhinde olma demek değildir.

Nasıl olursunuz ki?!. Şam’daki o Emevîler, Endülüs’ü fethettiler, bir yönüyle, Tarık Bin Ziyad ile. Ve sekiz asır orayı Batı Rönesans’ına ekollük yapacak bir ülke haline getirdiler. Nasıl diyebilirsiniz? Nasıl diyebilirsiniz ki, Abbasîler bir yerde, başkalarını yıktı, Bağdat’ta bir saltanat kurdular ama Rafizî yayılmasına karşı surlar-setler oluşturdular. Ve aynı zamanda ilme bir gelişme hızı verdiler ki, dördüncü-beşinci asırda, küre-i arzın çapını ölçecek insanlar yetişti. Beni Musa -hep arz ediyorum- küre-i arzın çapını ölçtüler; kaç metre? Meseleyi oraya kadar götürdüler, Allah’ın izni ve inayetiyle. Uçma denemeleri yaptılar. İbn Sina’lar “yetiştirdiler, Harizmî’ler yetiştirdiler, Râzî’ler yetiştirdiler. Dünya tababetinde İbn Sina’nın kitapları yedi-sekiz asır okundu. Râzî’nin kitapları, yedi-sekiz asır okundu.

Dolayısıyla ülkenin kadınına da erkeğine de, ricâline de nisâsına da, şebâbına da kühûlüne de, şuyûhuna da (gencine, olgununa, yaşlısına da) canım kurban olsun. Can kurban olduğum bir ülkedir o ülke!.. Fakat bazen talihsizlikler yaşamış; bir yönüyle, liyâkati olmayan bir kısım kimseler gelmiş, musallat olmuşlardır. Ama saf, temiz, duru millet, hüsn-ü zannına yenik düşmüş; onları gerçekten o işin, o meselenin biricik temsilcisi gibi görme yanlışlığına düşmüştür, zühûlüne maruz kalmıştır.”

Hocaefendi’nin 2019 Ocak ayı içindeki bamtellerine bakıldığında, bu konu üzerinde ısrarla durdukları görülecektir. Hocaefendi, hizmet insanlarının, İslam’a bin yıl bayraktarlık yapmış bir milletten, bu milletin ve bu hizmetlerin neş’et ettiği Anadolu’dan ve bu insanların geçmişlerinden kopmamaları gerektiği üzerinde tahşidat yapmaktadırlar. Ona göre “Geçmişinden kopuk yaşayan ve hâli değerlendiremeyen insanların yeni bir gelecek kurmaları mümkün değildir.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Peki sahip!
    Başüstüne 🙂

    Bırak hocam emri vakileri. İsteyen istediğini düşünsün, hissetsin. İnsanları kalıplara koymaktan vazgeçin. Tamam fikir beyanınıza saygısızlık yapma hakkım yok ama dikteler rahatsız edici.

    Ayrıca vefa güzel ona laf yok. Ama kutsallaştırma..vs artık yeter.

    Aslolan “İNSAN”.
    Millet kelimesinden kurtulup belkide evrensel değerleri merkeze alıp İNSAN odaklı bakabiliriz.

    Bu arada çok merak ediyorum sünnetin neresinde görüyorsunuz bu derece “millet”çiliği.

    Saygılar.

  2. Tr de 100 lerce arkadaşla bir şekilde diyalog kuruyoruz be Ecdadımıza kem laf etmiyoruz. Ama bize bu zulumleri yapanları, oylarıyla destekliyenleri, muhalifimsi davranarak bunları destekliyenleri… Kısacası tr nüfusunun %95 inin belasını bulmasını istiyoruz. Allah kahretsin. Eğer birgün yeniden bu ülkeye hakkı hukuku getirmeyi başarırsak hukuk dairesinde gerekli davaları açmalıyız. İttihatçılara büyük dedelerimiz, cumhuriyeti kuran ve şeyh said, menemen, dersim olaylarını bahane ederek 10 leri öldürenlere dedelerimiz, 60 ihtilalini, 12 martı, 12 eylülü yapanlara babalarımız hesap sormadığı-soramadığı için, ben ve benim yaşıtlarım be çocuklarımız 28 şubatı ve bu melun süreci yaşıyoruz. Helalleşmeden en azından hukuk dairesinde hesap soralım ki torunlarımız bu zulmü yapanların torunlarından çekmesinler

  3. Ya Üstad ve Hocaefendi “necip millet” derken yanıldılar ve bu millet necip değil ya da aksini savunanlar buyuk bir hata içerisindeler…

  4. Anadolu insanının mühim bir kısmı bizi defterden silmiş gibi duruyor ama bizim bırakın 80 milyonluk Anadolu insanını defterden silmeyi, birinin bile imansız gitmesine gönlümüz razı olmaz. Hesabını Allah’a mutlaka vermesini beklediğimiz, hakkımızı helal etmeyeceğimiz insanların bile, ötelere, ebedi Cehennemi netice verecek imansızlıkla gitmelerini istemeyiz…

  5. Adım gibi biliyorum ki, Bülent Keneş, “Türk milleti ‘Said-i Kürdi’nin hüsnü zannına ne kadar layık olabildi?” (Tr7/24 -13.02.2018) makalesini yazarken de, Tarık Toros, “Necip milletimiz demiyorum artık” (Tr7/24 – 30.06.2017) derken de, bu milletin tanımadıkları herhangi bir yaşlısı, hastası, kadını, çocuğu için kalbini çıkarıp verebilirlerdi. Azerbaycan’da bir söz vardır: “Kişi umduğundan küser” derler. Anadolu insanı biziz ve kendi insanımızın bize böylesi muameleri reva görmesi bizi daha çok üzdü. Üzülmemek elde mi? Rabbim, basiretlerini arttırsın inşallah…

  6. HE son ifadelerinde özellikle röportajlarında bunları tekzip ediyor. Birincisi Anadolu insanı değil Kapadokyalılar.
    Eskilerin ifadesi ile etrak-i bîidrak .
    Alvarlı Efenin ifadesi ile Hümaka-yı zaman

  7. Beni insan saymayanlara her türlü eza ve cefaya layık görüp hak ettiniz diyenlere sonsuz kere hakkım haram zehir zıkkım kezzap olsun. Rabbim sorsun. Benim adıma biz affettik diyenede haram olsun yazıklar olsun. Zulmün milyon türlüsünü yaşamış bu insanlarada hakarettir affet demek. Allah C.C kulun hakkına karışmıyor. MEDENI HUKUKTA bile her suçun bir cezası yok mu. Velev ki kişi vazgeçsin kamu davası devam ediyor.
    Tekrar tekrar hem bu dünyada hem öteki tarafta rabbim sorsun. Kimseyi affetmem. Allah CC. de AFFETMESİN. Beni affet diyen boğulan bebeleri düşünsün. Affedelim diyen de işkenceden ölenleri ilacı verilmeyip geber denilenleri düşünsün. Melekleri ayseleri mustafalari ibrahimleri ve binlerce on binlerce hakarete uğramış mazlum caresizleri getirsin gözünün önüne. Herkes kendi adına konuşsun. HAKKIM HARAM ZEHIR ZIKKIM KEZZAP OLSUN. RABBIM SORSUN. ALLAHA INANCIM TAM … SORSUN RABBIM HESAP GÜNÜNDE.

  8. Meraba.Şu an finlandiyadan yaziyorum.Yazinizi cok begendim hatta cok gec kalmis bi yazi keske daha önce yazilip ve daha cok insanin duyup okuyabilecegi imkanlar olsaydi.Ben Ankara etimesgutta kucuk bir esnaftim cevremdeki insanlarda benim gibi normal inancli anadolu insanlariydi guzel işlerle ilgili bi ihtiyac oldugunda herzaman onlarin kapisini caliyordum onlarda herzamn yardimci oluyorlardi.Fakir talebe deyince,Kuran talebesi deyince,Yurt disindaki okullar deyince vatana millete faydali insan deyince dahada bi ayri sahip cikiyorlardi o haci amcalar ve beyaz carli anneler nineler.Bir gun köylere ekin ve arpa toplamaya gottik kuran talebeleri icin bir haci teyzem nur yuzlu karsiladi bizi dediki evladim bizim tarlamiz yok ekinimiz yok ama haci amcaniz kurani kerimin arasina 5 tl koydu ve dediki talebeler icin gelenlere bunu ver dedi onu size verebilirim dedi.Eminim sizin yazinizi eleştiren bu ocaktan yetimislerin kursaginda bu milletin hayir ve hasenati vardir.Bu millet bir 15 temmuz yasadi önce bunu netlestirmek lazim eger millet hâlâ ayni dusunuyorsa o zamn haklisiniz.Üç buçuk yil oldu buraya geleli gelirken o kadar hasbi duygu ve düsuncelerim vardiki ama buraya geldim görduklerim ,yadadiklarim ve okuduklarim karsisinda beynimden vurulmusa döndum.Elestirilerimi ilgili yerlere iletmeye calistim ama malesef ben suclu oldum.Ayni 20 yil önce bu akp nin pesinden gitmeyelim bu bize kurulmus bir tuzak dedigimde beni toplantilara almadiklari gibi hatta sen davamizi anlamamissin deyip sen fitnesin dedikleri gibi.H.E diye sesimi duyurmaya calistim ama benim gibi siradan bir esnafin ulasmasi ne mumkun.Benzer yanlislar simdi buralarda devm ediyor,vatan dusmanligi,millet dusmanligi pkk ve hdp seviciligi her tarafi sarmis isin mahrem odasinda cirit atiyor.Köşe yazilari ermeni lobicilerinin ve pkk agziyla yazilip bunuda yasatma idealiyle yasayanlarin fikriymis gibi gösteriyorlar hic kimsede buna dur demiyor.Mericte vefat edenle ,Cezaevinde vefat edenle dagda gebereni ayni kefeye koyuyor bunuda hizmet diye sunuyor .Evet canimiz yandi ama inanin bu millet gercegi bilmiyor bilse bu insanlar mazluma yine sahip cikar.Bu görevde öndeki insanlara dusuyor.Söylemler ve sucsuzlugumuzun daha gur ve yuksek sesle söylenmesi.Saygi ve muhabbetlerimle

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin