Amerikalılar Bozdağ’a ne dedi o ne anladı?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

İstiklal Caddesi’nde meydana gelen ve 6 kişinin hayatını kaybettiği, 81 kişinin de yaralandığı terör saldırısı gündemi domine ettiği için hak ettiği kadar konuşulamayan bir konu var: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın iktidarın propaganda kanalı A Haber’de yaptığı açıklamalar. 

Malum olduğu üzere başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar bileşenleri çok çok uzun zamandır sadece havuz medyasına konuşuyorlar. Daha doğru bir ifadeyle ‘havuz medyası’ndan seçilen isimlere’ demeç veriyorlar.

Dolayısıyla Bekir Bozdağ’a sorulması gereken soruların hiçbiri sorulmadı.

Fakat Bozdağ yine de -biraz da farkında olmadan- tarihi bir ifşaat-itirafta bulunarak o programdan bir manşet vermeyi başardı.

ABD’LİLER DOSYAYI İŞLEME BİLE KOYMAMIŞLAR 

Bilindiği gibi Erdoğan rejimi ve iktidar bileşenleri siyaseten işlerine gelmeyen her olayda başta Amerika olmak üzere ‘dış güçler’i sorumlu tutuyorlar. 

15 Temmuz 2016’da yaşanan tuhaf olaylar zincirinin arkasında da ABD’nin olduğunu iddia ettiler.

Gerçi ‘darbenin finansörü’ dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri’ne gidip kucaklaştılar ve tüm iddialarından vazgeçtiler ama ABD ile ilgili ısrarlarında şimdilik devam ediyorlar.

En azından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu konuda istikrarlı. 

Erdoğan rejimi 17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında Gülen Cemaatini ‘terör örgütü’ ilan edip soykırım sürecini başlatsa da Fethullah Gülen’le ilgili ABD’ye yollanan iade talebi nasıl bir tesadüfse 19 Temmuz 2016’da iletildi. 

Elinizde hiçbir şey olmasa bile 3 yıl boyunca verilmeyen dosyanın 15 Temmuz’dan sonraki ilk iş gününde hazırlanıp verilmesi (!) bir şeyler ifade eder ama ona gelinceye kadar çok daha somut kumpas delilleri var. 

Erdoğan başta olmak üzere tüm AKP’lilerin nakarat gibi tekrar ettiği bir cümle var: “ABD’ye 85 koli evrak, delil verdik ama onlar Gülen’i bize iade etmiyorlar”

Bekir Bozdağ bu söylemi bir adım daha ileri götürdü ve A Haber yayınında dedi ki  “Gülen’le ilgili ABD’li bakanlarla iki kez görüştüm. Onlar, ‘Dosyayı adli mercilere gönderirsek aleyhinize olur’ dediler.” 

Bu cümleyi duyduğunuzda ne düşünürsünüz?

Kimin ne düşüneceği az çok anlaşılabilir de “Adamlar bizim menfaatimizi düşündükleri için göndermemişler” diyebilmek için Bekir Bozdağ olmak gerekir. 

Amerikalılar kibarca “Gönderdiğiniz 85 koli evrakın içinde delil yok. Saçma sapan şeyler , gazete kupürleri filan yollamışsınız. Bu haliyle yargıya gönderirsek ilk duruşmada dosya reddedilir. Elle tutulur bir şeyler gönderin.” demişler ama Bozdağ ve AKP heyeti anlayamamış bile. 

Aslına bakılırsa ABD’liler bu ve benzeri ifadeleri mikrofonlara da söylediler. Bugüne kadar defalarca “Bize mahkemelerin kabul edebileceği standartlarda deliller yollayın, yoksa aynı konuyu açıp durmayın” dediler ama Erdoğan rejiminden bekledikleri cevabı alamadılar.

Sadece bu durum bile Gülen ve Cemaat ile ilgili suçlamalarının temelsiz olduğunu ispat etmeye yeter de artar. 

SAHTE MEKTUPLAR KURGU İFADELER 

Bir an için ABD’nin kötü niyetli olduğunu ve Türkiye’nin gerçekten sağlam deliller gönderdiğini varsayalım.

Bu  durumda Türkiye’nin “Bu deliller kabul görmezse dünyanın hiçbir yerinde hiçbir dosya delil statüsü görmez” dediği delilleri herkese göstermesi gerekir değil mi?

Maalesef Ankara yıllardır bu adımı atmadı.

Gerçi ben bu videoda ABD’ye yollanan iade dosyasında neler olduğunu belgeleriyle anlatmıştım. Vehameti daha net görmek için videoya bakın derim.

İçeriğine gelirsek; 

ABD’ye bir savcı bir polisin oturup yazdığı ve sıfır delille desteklediği ‘terör örgütü’ raporunu, havuz medyasında çıkan haberleri ve yalan söylediği mahkemelerde ispatlanmış gizli tanıkların ifadelerini yollamışlar

Delil diye sundukları ziyaretçi trafiği ise iddia edilen kişilerin Pensilvanya’ya geldiğini ispatlar, başka bir anlama gelmez. 

Dahası ABD’ye sahte ve kurgu deliller yollanmış. Bir örneğini Reza Zarrab duruşması sırasında görmüştük. Türkiye hükümetinin avukatları bu haberde anlattığım skandala imza atmışlardı.

Yani ABD’liler Türkiye’nin pervasızca sahte delil sunduğunu gördü. Benzeri bir skandalı 15 Temmuz dosyalarında da gördük.

Türkiye’nin ‘Cemaatin darbe yaptığına dair en güçlü delil’ dediği belge sahte, uydurma. Hem de o kadar pervasızca yapmışlar ki gerçek belgeyle, kurgu belgeyi aynı mahkeme dosyasının içinde unutmuşlar.

Detaylarıyla ve belgeleriyle şu videoda anlattım. 

Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar adına oluşturulan ilk ifadede Fethullah Gülen hiç geçmiyor. Ancak ne hikmetse Hulusi Akar Çankaya Köşkü’ne gittikten sonra ifadesinde ‘tashih’ yapılıyor ve Hakan Evrim’in Hulusi Akar’a hitaben “Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen ile görüştürebiliriz” dediği ekleniyor. 

Yanlış okumadınız.

Orijinal ifadede yok ama ‘aslı gibidir’ damgası basılan ifadede var. Üstelik ‘aslı gibidir’ denilen ifade ile Akar’ın ilk ifadesi arasında 20 ayrı düzeltme var. 

Yani sonradan ihtiyaca göre Akar’ın ifadesine yama yapmışlar. Şimdi siz bu ifadeyi alıp ‘en güçlü delil’ diye ABD’ye yolluyorsunuz.

Peki ABD’liler kör, sağır ya da aptal mı? Türkiye’de ne olup bittiğinden haberleri yok mu? Sadece Türkiye’yi değil Pensilvanya’da Fethullah Gülen’in kaldığı yeri yakından takip etmiyorlar mı?

Nitekim Bekir Bozdağ malum A Haber yayınında ABD’li mevkidaşına “Pensilvanya’da uçan sinekleri dahi siz biliyorsunuz dedim” diyor. Peki bu ifadeyi kullanan bakan ABD istihbaratının gerçekten Pensilvanya’da ve Türkiye’de ne olduğunu bildiğini bilmiyor olamaz değil mi? 

ABD HALA DELİL BEKLİYOR 

ABD bir hukuk devleti. Yargı bağımsız ve karar mercii orası. Dahası bu süreç kamuoyuna açık, son derece şeffaf bir şekilde sürdü.

Ben de bu süreci mahkeme kayıtlarından, resmi evraklardan takip ettim.

Türkiye kamuoyunda “Gülen’i kaçırma davası” olarak bilinen davada mahkemeye gelen ABD Adalet Bakanlığı yetkilisi bu süreci en ince ayrıntısına kadar anlattı.

İran asıllı Amerikan vatandaşı Bijan Kian, “Türk hükümeti adına yasa dışı lobicilik” yapmakla suçlanıyordu. Davayı orijinal kılan ise dosyada Erdoğan’a yakın isimlerin de olmasıydı.

Bijan Kian ile Trump’ın tartışmalı ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn iş ortağıydı. Dosyadaki diğer ‘ortak’ ise Erdoğan’ın ABD’deki lobicisi Ekim Alptekin’di.

Mahkeme kayıtlarına göre dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, bakanlar Berat Albayrak, Mevlüt Çavuşoğlu ve Nihat Zeybekçi de ekibe dahil oluyor.

Özetle Fethullah Gülen’i Amerikan kamuoyu önünde kötüleyip Türkiye’ye iadesini sağlamayı hedeflemişler.

Bunun için Michael Flynn imzasıyla Washington’un politika haberleriyle bilinen yayın organı The Hill’de yazı çıkartmışlar. Kara propaganda siteleri, belgeseller ve sanal oyun karakterleri üretmişler. Yargılamaya konu faaliyetler hakkında ABD makamlarına yalan söylemişler.

Amerikan hukuk sisteminde bir sanığın suçlu olup olmadığına hakim değil jüri karar veriyor. O yüzden savcıların hedefi jüriyi ikna etmek. Karar ise oy birliği ile alındığı için 12 kişilik jüri heyetinin şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ikna edilmesi gerekiyor.

Yani savcılar çok sağlam delillerle gelmek zorunda.

Virginia Bölge Savcısı John Gibbs, davayı anlatan bir sunum yaptıktan sonra kürsüye ABD Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler Ofisi’nden Jeffrey Olson’u çıkardı.

Olson, jüriye Fethullah Gülen’in iadesi süreciyle ilgili bilgiler verdi.

Özetle Olson, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Gülen’in “önlem olarak tutuklanması” için bir talep gönderdiğini ancak herhangi bir delil ve talebi destekleyen bir kanıt olmadığını, dolayısıyla da red cevabı verildiğini anlattı.

Olson Türkiye’nin 23 Temmuz 2016’da Dışişleri Bakanlığı üzerinden Türkiye’ye iade talebi yolladığını ancak bu talep yazısında da delil mahiyetli belge olmadığını, talebin 15 Temmuz’la değil “paralel devlet yapılanması” iddiası ile ilgili olduğunu söyledi.

OLSON: “ÇOK SAYFA VARDI AMA KANIT YOKTU”

Bu arada ilginç bir detay daha öğrendik.

Meğerse Türkiye’nin “85 koli evrak yolladık” dediği dosyaların çoğu havuz medyasından derlenmiş kupürlermiş. Daha da ilginç olanı birçoğu Türkçe yollanmış.

ABD heyeti oturmuş bu dosyaları incelemiş.

“Çok sayfa vardı ama kanıt yoktu” diyen Olson’un anlatımlarına göre bu durum Türk hükümeti yetkililerine defalarca iletilmiş.

Hatta bir adım daha atıp “delil nasıl toplanır, iade dosyası nasıl hazırlanır” diye anlatmak için Türkiye’ye heyet gönderildiğini anlattı.

Olson, “Ağustos 2016’da Ankara’ya uzmanlardan oluşan bir ekip yolladık. Pek çok sorumuz vardı. Bize tatmin edici cevaplar sunabilmeleri için çok uğraştık. Bu kez Eylül 2016’da darbeyle alakalı bir ‘önleyici tutuklama talebi’ gönderdiler. Ancak muhtemel şüphe için yine yeterli delil yoktu” dedi.

ABD makamları gayet açık bir şekilde “verin somut bir belge süreci başlatalım” demiş. Hatta bakmışlar Türkiye’den elle tutulur bir şey gelmiyor Ankara’ya ekip yollayıp “iade dosyası nasıl hazırlanır” öğretmişler.

Fakat gelin görün ki Ankara’dan yine delil gelmemiş. Onun yerine, tercüme dahi edilmeden havuz medyasının haberlerinden derlenmiş binlerce sayfalık dosyalar gönderilmiş.

Dahası, Türkiye delil sunamayınca, ABD toprakları içerisinde ‘sahte delil üretmeye’ çalışmış.

Savcılığın tanık olarak getirdiği eski FBI ajanı Brian McCauley, Alptekin’in kendisinden sahte delil üretmesini istediğini anlattı. Alptekin ayrıca Washington’daki bazı Cemaat mensuplarının takip edilmesi, telefonlarının dinlenmesi talebinde de bulunmuş.

McCauley’in anlatımlarına göre Eylül 2016’da New York’ta yapılan bir toplantıda Berat Albayrak, Mevlüt Çavuşoğlu ve Ekim Alptekin eski CIA başkanı James Woolsey’den Gülen’in kaçırılmasını talep ediyor. Woolsey bir TV programında Türk yetkililerle yaptığı bu toplantıda Gülen’in Pensilvanya’dan kaçırılarak Türkiye’ye götürülmesinin konuşulduğunu anlatmıştı zaten.

Ayrıca şunu da hatırlatalım: Trump yönetimi Gülen’i sınır dışı etme konusunda çok istekliydi. Nitekim NBC News’te yayınlanan bir kulis haberde Gülen’in iadesi için Trump’ın ‘çözüm yolu bulun’ talimatı verdiği ancak darbe ile ilgili iddiaları destekleyecek herhangi bir delil bulunamadığı için sürecin yarım kaldığı ifade edilmişti.

Yani Erdoğan rejimi elle tutulur bir delil sunabilse ABD tarafı da hazırdı.

Sonuç itibariyle; 

yanlış soruyla doğru cevabı bulamazsınız.

İktidar cenahından sürekli ısıtılıp gündeme getirilen  “ABD Gülen’i neden vermiyor?” sorusunun yerine asıl sorulması gereken soru şu olmalıydı: Türkiye Gülen’in iadesini sağlayacak delilleri neden ver(e)miyor?

Olmadığı için’ olabilir mi? 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin