Altan kardeşlerin avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, 8 Ekim 2019 tarihinde görülecek olan duruşmaya Mehmet Altan’ın zorla getirilmesi için ara karar oluşturan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘tarafsız yargılama ilkesinin gereğini yerine getirmediğini’ ve ‘tarafsızlığını yitirdiğini bir kez daha ortaya koyduğunu’ belirtti.
Yargıtay’ın Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu altı sanık hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını bozma kararının ardından dosyayı tekrar görecek olan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yargılama için 8 Ekim 2019 tarihini belirlediği tensip zaptında, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu beş sanığın tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiş, Mehmet Altan’ın ise duruşmaya ‘zorla getirilmesi’ yönünde ara karar oluşturmuştu.
P24’ten Cansu Pişkin’in haberine göre, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sunan avukat Çalıkuşu, Mehmet Altan hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği yönündeki Yargıtay kararını hatırlatarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 146. maddesi gereği ancak ‘tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesi koşullarının bulunması’ halinde hâkimin zorla getirme kararı alabileceğini, Mehmet Altan yönünden zorla getirme için hiçbir sebep bulunmadığını vurguladı.
CMK’ya göre bu karar verilemez
CMK’nın 146. ve 145. maddelerine atıf yapan Çalıkuşu, böyle bir talep söz konusu olsa bile yasaya göre Mehmet Altan’a önce çağrı yapılması gerektiğini, bu çağrı yapılmadan ‘zorla getirme kararı’ verilemeyeceğini ifade etti.
CMK’nın bahsi geçen 145. ve 146. maddeleri, ifadesi alınacak veya sorgusu alınacak kişilerin davetiye ile çağrılacağını, hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan veya 145. maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüphelinin veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebileceğini belirtiyor.
Mahkeme yanlı davranışlarına yenisini ekledi
Mahkeme heyetinin yargılamanın başından bu yana tarafsız olmadığını belirten Çalıkuşu, itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:
“Yargıtay 16. Ceza Dairesi, anılan kararda ısrarla ve defaatle Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Mehmet Altan kararlarının ‘ilk derece mahkemesi ve Daireyi de bağlayan kararlar’ olduğunu bildirmekle artık maddi mesele bakımından mahkemeye bırakılmış ‘serbest değerlendirme yetkisi’ kalmadığını da hüküm altına almıştır.
Mehmet Altan hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli değil, hiçbir neden yoktur. Bunu saptayan üç üst mahkeme kararı vardır.
Düşman hukukunu pusula sayan mahkeme
Mehmet Altan’ın tutuklanmasının hukuki olmadığını, kuvvetli şüphenin dahi bulunmadığını AYM Genel Kurulu kesin ve bağlayıcı olarak karar altına aldı. Bu kararı AİHM de 20 Mart 2018 tarihinde aynen benimsedi ve bir kez daha karar altına aldı.
Kendisini T.C. Anayasası üzerinde görüp, T.C. Anayasasını isteyerek defalarca ihlâl eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, bağlayıcı ve kesin olan AYM kararına karşın müvekkili tahliye etmedi.
Hiçbir nedamet duymadan, ceza hukuku yerine bir yerde düşman hukukunu pusula sayan mahkeme heyeti, Mehmet Altan’ı duruşmaya zorla getirme kararı alarak sürdüregeldiği yanlı davranışlarına bir yenisini daha eklemiştir.”
HSK ivedi karar vermeli
Çalıkuşu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kendiliğinden harekete geçerek bu keyfîliğe daha fazla izin vermemesi ve derhal işlem yapması gerektiğini, mahkeme heyetindeki hâkimler hakkında beklenmeksizin işlem başlatması ve dava dosyasının ivedi olarak bu heyetten alınmasına tedbiren karar vermesi gerektiğini ise şifahen beyan etti.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Çalıkuşu’nun itirazını üç gün içinde karara bağlaması bekleniyor.
“Mahkeme cezanın peşinen çekilmesini istiyor”
Ahmet Altan’ın tutukluluğunun devamı yönündeki ara karara ilişkin ise avukat Çalıkuşu, bir üst mahkeme olan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe yazarak tutukluluğun devamına itiraz etti.
Çalıkuşu dilekçesinde, itirazla birlikte Ahmet Altan’ın tahliyesine karar verilmesini istedi:
“Hukuk vicdanı olan bir hukukçu, dosya kapsamı ve gelinen aşamada, 35 ayı tutukta geçen süreye göre tutuklamanın devamı kararını veremez. Otuz beş aydır tutukluluk hâlinde, cezanın asgari haddinin 30 ay olduğu da bilindiğinde, tutuklamanın devamı kararı verebilen mahkeme bir yerde cezanın takdiri yönünde ihsas-ı reyde bulunmakta, Ceza Hukukuna aykırı olarak peşinen cezanın çektirilmesini tercih etmektedir. Ortaya çıkan tek gerçek, Ahmet Altan’ın içeride tutulmak istenmesidir.”