Allah’ın ayı Muharrem ve Aşure Günü

YORUM | CEMİL TOKPINAR

Rabbimize kâinatın zerreleri adedince şükürler olsun ki, yıl içinde birtakım avantajların sunulduğu fuarlar, festivaller, panayırlar olduğu gibi, manevî âlemimiz için de bizlere çok çeşitli mübarek ve feyizli aylar, günler, geceler ihsan etmiştir.

Hadis-i şerifte “Şehrullahi’l-Muharrem” olarak meşhur olan, yani “Allah’ın ayı Muharrem” diye isimlendirilen Muharrem ayındayız. Rabbimizin rahmet, mağfiret, lütuf, feyiz ve bereketinin çağıl çağıl yağdığı aylardan biri olan Muharrem’in onuncu günü ise Aşure Günü diye meşhur olmuştur.

Aşure Gününün Allah katında ayrı bir yeri olduğu gibi tarihî hadiseler bakımından da önemlidir. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberinin on çeşit derdine deva ihsan etmiş ve on çeşit ikramda bulunmuştur.

Bütün bir seneyi faziletli hâle getiren manevî fırsatlar zincirinin Muharrem halkasındayız. Böyle fırsatları ibadetle ihya edersek hem manevî bir dayanak ve ümit noktası bulmuş oluruz, hem de dünyadaki bütün mazlumlara kurtuluş kapısının açılması için Rabbimizin rahmet ve inayetinin celbine vesile oluruz.

10 peygambere verilen lütuflar nelerdir?

Hicrî senenin ilk ayı olan Muharrem Ayının onuncu günü Aşure Günüdür. Muharrem’in başından Aşure Gününe kadar olan ilk on günün Allah katında çok özel bir yeri vardır. Çünkü Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan “On geceye yemin olsun” ifâdesinden kasıt, bazı tefsircilere göre bu ayın ilk on günüdür. (Hak Dini Kur’an Dili, c. 8, s. 5793)

Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve faziletini bildirmektedir.

Bugüne “Aşure” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu günü olduğu içindir. Hadislerde ifade edildiğine göre, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberini on değişik sıkıntıdan kurtarıp on farklı ikram ve ihsanda bulunduğundan dolayıdır. Bu lütuflar şöyle belirtilmektedir:

  1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu o gün sulara gömmüştür.
  2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini o gün Cûdi Dağının üzerine demirlemiştir.
  3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından o gün kurtulmuştur.
  4. Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
  5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan o gün çıkarılmıştır.
  6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiştir.
  7. Hz. Davud’un (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
  8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
  9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
  10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. (Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140)

Yukarıda saydığımız ibretli ve kudsî ikramların yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep anılmış ve ihya edilmiştir. Müminler, bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tövbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.

Oruç tutmak çok faziletli

Aşure Gününde tavsiye edilen ibadetlerin başında ise oruç gelmektedir. Günümüzde çok ihmal edilen orucu, böylesi vesilelerle hatırlamak ve çevremize teşvikçi olmak büyük sevaptır.

Eski asırlarda Muharrem ayı ve Aşure Günü, ehl-i kitap olan Hristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu.

Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. (İbni Mâce. Sıyam: 31)

Aşure günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslâm öncesi cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak kabul ediliyor ve oruç tutuluyordu.

Bu hususta Hazret-i Âişe Validemiz şöyle demektedir:

“Aşure, Kureyş kabilesinin cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirdi ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” (Buharî, Savm: 69)

O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz (s.a.v.) ve Sahabeleri o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v.) herkesi serbest bıraktı. “İsteyen tutar, isteyen terk edebilir” buyurdu. (Müslim, Sıyam: 117)

Bir yıllık günaha kefaret olabilir

Böylece Aşure orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu. Muharrem ayı ve Aşure orucunun fazileti hakkında birçok hadis vardır.

Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:

“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu. (Tirmizî, Savm: 40)

Bu kavim, üzerlerine afet gelmek üzereyken topluca tövbe edip dua eden ve afetten kurtulan Hz. Yunus Aleyhisselâmın kavmidir.

Yine Tirmizî’de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Aşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm: 47)

“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” (İbni Mâce, Sıyam: 43) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.

İmam-ı Gazali bu hadisi şöyle açıklamıştır: “Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir.” (İhya, c.1, s. 238)

Mazereti olan sadece Aşure Günü oruç tutabilir

Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Aşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve onbirinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir. 

Bu mânâdaki bir hadisi Abdullah ibni Abbas (r.a.) rivayet etmektedir. Bunun için müstehap olan, Aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce ve bir gün sonra da oruç tutmaktır. Mazereti olan iki gün, ona da imkan bulamıyorsa hiç değilse Aşure Günü olmak üzere bir gün oruç tutmaya gayret etmelidir. Çünkü oruç tutulması tenzihen (helâle yakın) mekruh olan günlerde bazı sebeplerden dolayı oruç tutulmasında bir sakınca yoktur. Yani iki veya üç gün oruç tutmaya yolculuk, misafirlik, toplantı, hastalık gibi mazereti olan kimseler sadece bir gün tutabileceklerse o gün tutmaları mümkündür ve sevaplıdır. Zaten hiçbir mazeret olmadan bile böyle davransa sadece tenzihen yani helale yakın bir mekruh işlemiş olur. Mazereti varsa inşallah o mekruhluk da ortadan kalkar.

Peygamber dualarıyla dua edelim

Bu günde oruçtan başka ibadet, dua, hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel ameller de yapılabilir. Özellikle Aşure Günü kurtuluşa eren veya ikrama mazhar olan peygamberlerin durumunu hatırlayarak, onların dualarını içselleştirip kendisini onlar gibi çaresiz kabul edip Cenab-ı Hakka ıztırar (çaresizlik) diliyle dua ederse inşallah kurtuluşa erer ve ekstra ikramlara kavuşabilir.

Peygamber Efendimiz, mü’minin aile efradına Aşure Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bir hadiste şöyle buyurulur: “Her kim Aşure Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.” (Tergîb ve’t-Terhîb, 2:116)  Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Bu müjdeye nail olmak için herkes imkânı ölçüsünde ailesine, çevresine ikramda bulunur, bilhassa muhtaç ve mağdurlara muavenet ederse çok güzel olur.

Aşure tatlısı hangi gün yapılmalı?

Bu arada Aşure Günü vesilesiyle yapılan aşure tatlısıyla ilgili birkaç hususu hatırlatmak istiyoruz. Öncelikle herkesin severek yediği bu tatlı, sadece Muharrem ve Aşureye mahsus olmayıp bütün yılda yenebilmelidir. Ayrıca sadece Aşure Günü ikram edilmesinin iki sakıncası vardır:

Birincisi, o gün oruç tutma günüdür. İnsanları oruca teşvik etmek gerekirken tam Aşure Günü aşure ikram programları yapmak doğru değildir, oruç tutulmasını olumsuz etkilemektedir. 

İkincisi, Muharrem ayının onuncu gününde, 14 asırdır bütün Müslümanları ağlatan Hz. Hüseyin Efendimiz (r.a.) ve ailesinin şehit edilmesi olayı gerçekleştiği için o gün bu tatlıyı yemek ehl-i beyt sevgisini esas tutan kardeşlerimiz tarafından sevimsiz karşılanmaktadır. Bunun için mümkün mertebe 13. Gün veya sonrası ikram edilirse daha isabetli olur. Elbette ki hiçbir Müslüman o acı olayın olduğu günü tatlıyla kutlamak gibi bir düşünceyi aklından bile geçirmez. Tabiî ki bu tavsiyemiz, o gün yapmak ve yemek haramdır anlamına gelmez, sadece bir anlayış ve nezaketi hatırlatmak içindir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin