AHMET KURUCAN | YORUM
“Ayetlerimi az bir fiyatla yani dünya menfaati karşılığında satmayın.” (Bakara/41) “Ayetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın.” (Maide/44)
Ne demek istiyor bu ayetler? Allah’ın ayeti ne demek? Emir ve yasakları mı? Eğer öyleyse ‘menfaat karşılığında satmayın!’ demekle bu emir ve yasaklara uymamazlık yapmayın, onlara rağmen bir hayatı yaşamayın anlamına mı geliyor? Verdiği mesaj bu mu?
“Evet, öyledir!” diyor birçok ulema. Doğru mu?
Doğru mu yanlış mı sorusuna cevap vermeden önce şimdiye kadar defalarca ifade ettiğim bir hakikatin altını yeniden çizmek istiyorum; ayetlere parçacı yaklaşmayın. Ayet içinden bir cümleyi alıp velev ki rasyonel bile olsa hemen ahkam kesmenin, yorum yapmanın bir anlamı yok. Ayetin hem konsept hem konteks hem de Kur’ani bütünlük içinde yerini tespit edin önce. Aslî, orjinal manayı keşfedin.
‘Nüzul toplumunda bu ayet veya ayetler kümesi ile ne anlatıldı, muhatapları bu ayetten/ayetlerden ne anladı’ sorusuna cevap arayın, anlamaya çalışın. Aksi halde ayetin/ayetlerin lafzi anlamından hareketle yapılacak yorumlar Allah’ın maksadına aykırı bir noktaya insanı sürükleyebilir.
Misal mi istiyorsunuz? Bu iki ayetin içinden cımbızla çekilen iki cümlenin lafzi anlamında hareketle ben desem ki, “Kur’an-ı Kerim öğretmenliği karşısında alınan maaşlar, paralar, hediyeler haramdır.”
Günümüzde durum nedir?
Kim ne diyebilir? Neden? Çünkü inanan insan için Kur’an gibi Allah’ın kelamı olan bir beyanı öğretme karşılığında değil üç-beş kuruş para dünyanın tapusu insana verilse yine değersizdir. Doğru olur mu bu benim verdiğim hüküm? Elinizi vicdanınıza koyun ve sorun kendinize.
Tarım toplumu şartlarında 50 hanelik şehirlerde yaşanan basit ve sade yaşam içinde, dini duygu, düşünce ve amelin heyecanla insanın içini sardığı ve hayatına yön veren yegane rehber olduğu dönemde belki bunun bir karşılığı olabilir ve insanlar Kur’an öğretme karşılığında para almayabilirdi. Pekala ya günümüzde? Meslek olarak bunu seçmiş, tüm zamanını Kur’an öğretmenliğine adamış ise dünya hayatını nasıl devam ettirecek, evine, eşine, çoluk çocuğuna nasıl bakacak? Maaş almasın deseniz Kur’an öğretimi açıkta kalacak, alsın deseniz bu ayete göre alamaz demiştiniz. Gerçekten soruyorum ne olacak?
Gelin birlikte inceleyelim. Google’un arama çubuğuna, “Ayetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın!” diye yazın. Karşınıza daha ilk sayfada üç ayet çıkacak.
1-“Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size vaad ettiklerimi vereyim. Asıl bana itaatsizlikten sakının. Sizin yanınızda bulunan Tevrat’ı tasdik etmek üzere indirdiğim Kur’ân’a iman edin, onu inkâr edenlerin ilki olmayın, münkirlerin başını siz çekmeyin. Ayetlerimi az bir fiyatla, yani dünya menfaati karşılığında satmayın. Asıl bana karşı gelmekten sakının.” (Bakara/40-41)
2-“İçinde hidâyet ve nûr olan Tevrat’ı biz indirdik. Kendilerini Hakk’a teslim eden nebîler, Yahudilerle ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Alimler ve mürşitler de Allah’ın kitabını koruma ile görevlendirilmeleri sebebiyle, yine onunla hüküm verirlerdi. Hepsi de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler. O halde ey hakimler, insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler.” (Maide, /44)
3- “Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır. Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış!” (Bakara 174-175)
Kime hitap ediyor ve neden?
İlk iki ayette muhatapların Hz. Musa’nın kavmi olduğu açıkça ifade ediliyor. Üçüncü ayette ise “onlar” deniyor ve “hüm” zamiri ile ifade ediliyor. Onlar da Yahudiler. Önceki ayetlerle birlikte okunduğunda yani benim yukarıda ifade ettiğim konsept ve konteks bütünlüğü içinde ele alındığında “onlar”ın Yahudiler olduğunu açıkça görüyoruz.
Şimdi burada durmak, nefes almak ve düşünmek gerekmiyor mu? Ayetler Kur’an öğretiminden bahsetmiyor ki? Nasıl olur da “Kur’an öğretimi karşılığında maaş almak haram denebilir” sorusu aklınıza gelmiyor mu? Gelmesi lazım. Çünkü kendi kitaplarında Peygamber Efendimiz’in (sas) vasıflarını bulan, bir peygamber geleceğinin müjdesini alan Yahudiler bu bilgiyi gizliyorlar. Kendi içlerinden gelmesini beklediklerini peygamberin bir alt sınıf olarak gördükleri bedevi ve ümmi Araplar içinden çıkmasından dolayı üzülen ve bunu kabullenmeyen Yahudilere, “Yapmayın bunu!” diyor Kur’an. Bir başka yerde dediği gibi, “Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bilebile gerçeği gizler.” (Bakara/146)
Yani işin özü, Kur’an Yahudilerin İslam’ı bir din olarak kabul etmemelerinin yanlışlığını kendi kitaplarına referans vererek anlatıyor.
‘Tamam kabul ettik bu argümanı diyelim. Pekala şuna ne diyeceksin; Kur’an evrensel bir kitap. Nüzul toplumuna böyle hitap ediyor ama biz de “Ayetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın” beyanından Kur’an öğretimi karşısında ücret almak haramdır hükmünü çıkartamaz mıyız?’
Çıkartamazsınız. Başka manalar çıkartabilirsiniz ama bunu değil.
Devam edeceğim…
Yıllardan beri düşündüğüm ama içinden cikamadigim bir konuydu bu. Hatırlıyorum, bize ders anlatan üniversite öğrencileri babam ne kadar hediye götürürse götürsün hiç birini kabul etmezlerdi. Evdeki herkesi etkiledi bu.
Fakat şimdi yurtdışında yaşıyoruz ve insanların iş bulma imkanlari gerçekten çok zor. Yaşını almış kendini hizmete adamış insanlara veya işi ilahiyat, pedagoji olan insanlara, tebliğ ile ilgili is imkanllari açılmalı. Kim cocuklarinin imani hakikatleri öğrenmesi için ödeme yapmak istemez ki.
Yeter ki ehil ellerden ogrensinler.
Bu insanlara bu vesile ile iş imkanı sunulmali. Özel ders anlatır gibi oyunlarla dinimizin çocuklara anlatılması gerekiyor. Herkesin de bu hizmet için bedel odemsi gerekiyor.
Osmanlı Kuran’a uymayı beceremeyince Mecelle diye bişey uydurdu, içinde kuranda kesin haram olan mevzulara, CAİZDİR fetvası salladılar
Yahu Kuran öğretmek isteyen binlerce gönüllü bulursunuz, bu işi gönüllü olarak yapamayan topluluktan zaten bi hayor gelmez.
ilahiyatçılık bir meslek değildir. Para kazanma aracı olan bir meslek değildir. ama demekki meslekmiş(mecelleye göre)
yaşını başını almış insanlar başımızın üstünde elbette, bir yerde bekçilik yapsınlar, basit mesleklerle donatılsınlar. Tanıdık bir arkadaşımızın şirketinde hesaplara baksınlar ne bileyim bir sürü alternatif geliştirilebilir. Ama yeterki 50 yi geçmiş insanlar idareciliklerde, Ali heyetlerde filan yer almasınlar. Hizmette ister istemez biri sürü sorun gelişiyor, sorunu olan arkadaşların muracaat edebilecekleri saygınlıklarını korusunlar.
Yani kısaca AĞABEY olarak kalsınlar