YORUM | ALPER ENDER FIRAT
En baştan lafı hiç evirip çevirmeden söyleyeyim Allah sizin siyasetinizin belasını versin. Çünkü size söylenecek söz kalmadı, çünkü sizin toplumla, ülkeyle, insanlarla, insan hayatıyla hatta insanlıkla hiç bir alakanızın olmadığı bir kere daha ispatlandı. Hepiniz bu harami ve zalim düzenin birer aparatından başka bir şey değilsiniz.
Enkaz altında can vermiş ve kimsenin umuru olmamış insan bedenlerinin, molozlarla beraber kepçelerle kamyonlara doldurulduğu gün bütün Türkiye, Akşener’in triplerini kaprislerini konuşuyordu.
https://youtu.be/QqCATVN9E8Ihttps://youtu.be/QqCATVN9E8I
Binanızın sağlam olup olmadığını kontrol etmesi gereken belediye yetkilileri bunu yapmadığı için çürük binalarda oturduğunuzu bilemediniz. Nasıl bir yapı olduğunu bilemediğiniz çürük binaların depremde çökmesiyle enkazın altında kalmış ve o buz gibi havada kurtarılmayı beklemişsiniz, ülkenin siyasi otoritesi bu işi yapabilecek kurumları, günlerce bilerek harekete geçirmemiş, sizin enkaz altında can çekişmeniz çok da umurlarında olmadığı için, kurtarılmanızın derdine düşmemişler. İnsan gibi kurtarılamadığınız enkazdan insan gibi çıkarılıp gömülmeyi ummuşsunuz onu bile yapmamış, cesetlerinizi kepçelerle parçalayıp, çöpe atmışlar.
Sizi o molozların içine gömenlerin umuru olmadığınız gibi, haklarınızı korumasını beklediklerinizin de hiç umurunda olmamışsınız. Muhalefet o kadar yok ki insan onurunun asgarisini, yani cesedinizin bir mezara gömülmemesini bile sorun etmiyor, ağızlarına almıyorlar. Oysa on gramlık onur taşıyan ülkelerde muhalefet, sadece bu yüzden dünyaya ayağa kaldırır ama onlar haberdar olmaya dahi tenezzül etmiyorlar.
Muhalefet diye ortalıkta gezinenler, iktidarın depremdeki kepazelikler nedeniyle itibar kaybetmesin diye acilen bir ‘geyik muhabbeti’ başlatıyorlar. Böylece enkazın yıkıntıları arasında kalmış iktidarı oradan çekip çıkarıyorlar.
İktidarı muhalefeti ayırt etmeden söylüyorum böylesine ağır ve travmatik bir felaketi bir kaç ziyaret, bir kaç deprem bölgesi fotoğrafı, bol hamasetli geçmiş olsun Türkiye mesajlarıyla geçiştirip, ülkeyi sadece oyalayan o ahmak gündemlerine yeniden döndüler. Bunca ölüm varken, bunca yardım çığlığı varken bize ne hanginizin ne koltukta oturacağınızdan.
Milyonlarca insan da yıkılmış yok olmuş şehirlerde, yok olmuş umutlarıyla evsiz, yurtsuz, annesiz, babasız, oğulsuz, evlatsız bir hayatla baş etmek zorunda bırakıldılar. Bu kadar insan, kentlerinin geleceğini, ne olacağını bilmiyor, bir kaç ay bir kaç yıl sonra kendilerini neyin beklediklerini tahmin edemiyor, ölülerine ağıt bile yakamadan, acılarını yaşayamadan, günlük sıkıntılarla baş etmeye çalışıyorlar. Ama ülkeyi yönetme konusunda tek yetkili olan Türkiye siyasetinin ilgilendiği ve dert ettiği ana meselenin bunlarla hiç alakası yok.
İşte tam da bu yüzden ağız dolusu, yürek dolusu cümlelerle diyorum ki Allah siyasetinizin belasını versin. İnsan hayatı sizi bu kadar ilgilendirmiyorsa canınız cehenneme. Yıllardır bu insanları kandırıp, oyaladığınız için, ülkedeki toplumsal muhalefeti ‘mış gibi yaparak’ avuttuğunuz, en zor zamanda iktidarın yardımına koşup zulmün devam etmesini sağladığınız için de ayrıca Allah belanızı versin.
Çünkü artık söz bitti, cümle bitti, ifade bitti, sizin bu şeytani oyunlarınız bitmedi. Bu zulüm düzeni iktidar ve muhalefetin el birliğiyle kurduğu ve devam etmesi için de yine iktidar ve muhalefetin alicengiz oyunlarıyla devam ettirdiği bir rejim.
AKP tek başına iktidarda iken MHP-CHP ve diğer bütün partiler muhalefet rolündeydi. AKP’nin iktidarı zora girince MHP hemen yanına geçti ve önceki söylediklerinin tam 180 derece tersi cümleler kurmaya başladı. MHP’nin desteği iktidara yetmez olunca bu kez İyi Parti’yi devreye aldılar. Oysa biz o dönemlerde MHP’yi, sonra İyi Parti’yi muhalefet saflarında sanıyorduk. Recep T. Erdoğan daha da zora girince bu kez de CHP mi yardıma koşacak?
Aralarında centilmenlik anlaşması var. Fair playe hassasiyet gösteriyorlar. Eğer deprem ile rakiplerinin ayağı kayıp düştüğünde vurmuyorlar. Çünkü ölenler onların çıkarına değil. Onlara hayatta kalanlar lazım. O yüzden deprem enkazını hemencecik birlikte kaldırdılar ve dövüşe kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Binlerce insanın hesabını sormak yerine her zamanki gibi göstermelik, sembolik bir iki noktada muhalefet yapıyormuş gibi göründüler, arkasından olayın üzerini Tayyipten önce kendileri kapattı. Normalde yer yerinden oynaması gerekiyordu ama insanlar zaten bu tabloya yani canın kıymetsiz olduğu tabloya alıştırılmıştı. Eğer insanlara gerektiğinden fazla değer verirlerse insanlar uyanacak ve gözleri açılacak. Halbuki siyaset kurumu insanların canının değersiz olduğunu öğretmek üzerine kuruludur. Düşmanlar üretilir sonra katliamlar yapılır. Kimse düşmanının öldürülmesine sesini çıkartmaz. Hatta memnun olur, belki oh olsun der.
Siyasiler rakiplerini insani değerler üzerinden eleştirmez, onları düşmanlık, hainlik, kin, nefret, intikam üzerine programlar. İnsanlar kendi içlerindeki hayat düşmanlığı ile yüzleşmek yerine siyasilerin kendilerine gösterdiği düşmanlara yönelmektedir. Bu sayede kendi içlerindeki düşmanlığı, hayata değer vermemeyi görmek yerine, yüzleşmek yerine düşmanı ile yüzleşerek kolay yolu seçmektedir. Siyasiler insanlardaki bu düşman ihtiyacını fark etmiş olarak onlara düşman sunuyorlar. Türkiyede hiçbir kurum, siyaset, basın insani değerleri hatırlatmaz.
Muhalefet muhalefeti asla insani değerler üzerinden yürütmedi. Çünkü en başta kendileri avrupa birliğinden, demokrasiden kaçıyorlar. O yüzden Tayyiple kutsal ittifaklar kuruyorlar ve fair playe sıkıca bağlı kalıyorlar. Tayyipi yenmeye çalışıyorlar ama bunu Tayyipin toplumu yıkmasından medet umarak gerçekleştiriyorlar. Yoksa kendileri ortaya bir değer bile koyamadılar.
Ama insanlar değerlerden o kadar uzak ki muhalefet hiçbir değer ortaya koymadığının farkında bile değiller. Sanki bir bayram olacak, çok şey değişecek gibi sanıyorlar. Yani sürece kendilerini dahil ederek hiçbir sorumluluk almadan kendilerine insanca yaşama umudu taşıyorlar. Bu sefer olacak dedikleri bu kaçıncı bu sefer olacak?