YORUM | CEMİL TOKPINAR
Yıllar önce, bir iftar sonrası, Sultanahmet Meydanı’nda kurulan küçük kitapçı dükkânlarının birinde imza ve sohbet programım vardı. Çok şiddetli bir kış gecesiydi ve her taraf karlarla örtülmüştü. Çok iyi giyinmiştik ama elimiz ayağımız buz kesiyordu. Karşıdan kol kola girmiş, tebessüm eden iki genç yanıma geldi.
— Hocam, kitabınızı okuduk ve evlendik, dediler.
Aile hakkındaki Ömür Boyu Aşk kitabını okuyup evliliğini güzelleştiren, sorunlarını çözüp daha mutlu bir hayat yaşayanları duymuştum. Ancak kitabı evliliğe teşvik olarak algılayan okuyucularım çok değildi.
— Nasıl oldu bu, diye sordum.
— Tanışıyorduk ve evlenmek istiyorduk. Fakat çevremizdeki evlilerin geçimsizliği bizi ürkütüyordu. Biz de başarısız bir evlilik yapmaktan korkuyorduk. Kitabı okuyunca gördük ki, mutlu bir evlilik yapmak pekâlâ mümkünmüş.
Üç ay önce evlendiklerini ve çok mutlu olduklarını söylemişlerdi.
Okuyuculardan aldığım bazı mektup ve mailleri hatırladım. Gençlerin bir kısmı anne babasının veya akrabalarının geçimsizliğinden söz ediyor ve evlenmekten çekiniyorlardı.
Bir kısım evlilikler ise, maddî imkânsızlıktan dolayı kurulamıyordu. Aileler razı, nişanlılar evlenmek için can atarken sırf takı, ev eşyaları ve düğün masrafları yüzünden evlilik gecikiyordu. Hatta düğün merasimini, davetli akrabaların yıllık izinlerine denk getirmek için aylarca erteleyenler vardı.
Her şey yolunda giderken evliliği engelleyen önemli bir sebep de önceki ilişkilerdi. Gençlerin evlenmeden önceki arkadaşlıkları, evliliğin “olmazsa olmazı” olan sadakat ve güveni sarsıyor, soru işaretleri oluşturuyordu. Eğer bu dönemde büyük hatalar işlenmişse, evlilik büyük ölçüde zorlaşıyordu. Evlilik geciktikçe başarısız ilişkiler artıyor, onlar arttıkça da evlilik gecikiyor, böylece bir kısır döngü yaşanıyordu.
Günümüzde eğitim ve iş süreci, askerlik, ideal adayı bulamama, ailelerin razı olmaması da evliliği geciktirebiliyor.
Boşanmalar artıyor, evlilikler azalıyor
Gençlerin evlenme cesaretini kıran ya da evlilik dönemini geciktiren problemlerin çözümünde hem gençlere, hem de ailelere, topluma ve devlet kurumlarına büyük görevler düşüyor.
Maalesef bu sorunları yaşayan genç sayısı milyonlu rakamlara çoktan dayanmış durumda. Vakti geldiği halde evlenemeyen gençlerin oluşturduğu büyük bir kitle var.
Ne yazık ki, her geçen gün evlenenler azalıyor, boşanmalar artıyor ve evlenme yaşı yükseliyor. İşte Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı son rakamlar:
Evlenen çiftlerin sayısı 2020 yılında 488 bin 335 iken 2021 yılında 561 bin 710 oldu. Önceki yıla göre evlilikteki 73 bin 375 artış, olumlu gibi gözükse de yanıltıcı. Çünkü 2019’daki evlenenlerin sayısı 542 bin 314 idi. Muhtemelen korona salgınının etkisiyle düğünler ertelendiği için 2020’de evlenenlerde 70 bin azalma oldu ve 2021 sonuçları artış gibi gözüktü.
Salgından dolayı düğünlerin azalması da ayrı bir skandal. Her şey hazır olduğu halde düğün yapılamadığı için iki gönül birlikteliğini bir yıl erteliyor!
TÜİK’in evlenme grafiğini incelediğinizde 2021’de 2003 yılının evlenme rakamı olan 565 bin 468’e bile ulaşılamadığını göreceksiniz.
Kilit soru şu: Gençler niçin evlenemiyor ve engeller nasıl aşılır?
Gelelim boşanma rakamlarına. Boşanan çiftlerin sayısı 2020 yılında 136 bin 570 iken 2021 yılında 174 bin 85 oldu. Oysa 1990’da bu rakam sadece 25 bin idi. Demek ki, 31 yılda tam yedi kat artmış.
Neden her geçen yıl cehenneme dönüp çekilmez hâle gelen ve yıkılan cennet yuvalarımızın sayısı artıyor?
Evlilik yaşı büyüyor
Şimdi de asıl konumuz olan “evlenme yaşıyla” ilgili rakamlara bakalım.
Yıllara göre ortalama ilk evlenme yaşı incelendiğinde, her iki cinsiyette de ilk evlenme yaşının arttığı görülüyor. Ortalama ilk evlenme yaşı 2021 yılında erkeklerde 28,1 iken kadınlarda 25,4 oldu.
Bu acı sonuç, sorunu çözmek için kişisel çabaların ötesinde kitlesel gayretlerin kaçınılmaz bir zaruret hâlini aldığını ispatlıyor. Bunun için milletçe gerçekleştirilecek kapsamlı bir seferberlik gerekiyor. Yoksa bu sorun birkaç vakıf ve derneğin, birkaç yazar ve psikoloğun, kimi duyarlı medya kuruluşlarının yaptığı çalışmalarla çözülecek cinsten değil.
Toplumun bütün kesimlerince verilecek mücadeleyi teşvik edecek, yönlendirecek, destekleyecek güçlü ve etkin bir kuruma ihtiyaç var. Bu kurum, “aileyi koruması” anayasal bir görev olan devletten başkası olamaz. Anayasanın 41. maddesi “Aile, Türk toplumunun temelidir” başlığını taşır ve şöyle der:
“Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile plânlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.”
Devlet bu maddede sayılan üç görevden sonuncusu olan “aile plânlamasını”, yani bilinçli olarak nüfusu azaltmayı hiç aksatmadan yapmıştır ve yapmaktadır. Ama ondan daha önemli olan ilk iki görevle ilgili projelerin bir kısmını ihmal etmekte, bir kısmını ise hiç yapmamaktadır.
Devlete düşen görevler
Her ne kadar şu anda devlet mekanizmasını işleten siyasî iktidar, varlığını sürdürmek için gücünü milleti ayrıştırmak, ötekileştirmek ve her türlü haksızlığı yapmak yolunda kullansa da biz uyarı ve tavsiye vazifemizi yerine getirelim.
Zararın neresinden dönülse kâr olduğuna göre, geçmişin ihmallerini de telâfi edecek yoğun, kapsamlı ve etkin bir çalışmaya girilmelidir. Bu amaçla, şu teklifler proje hâline getirilip hemen uygulanmalıdır:
1- Millî Eğitim, İçişleri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıklarının ortak projesiyle bütün ülkede aile okulları açılmalıdır. Bunun için belediyeler ve halk eğitim merkezleri yoğun bir şekilde kullanılabilir. Okul binalarından da yararlanılabileceğinden dolayı seminerler için yer problemi olmayacaktır. Bu seminerlerde, evliliğe hazırlık, eş seçimi, aile bütçesi, aile içi iletişim, eş tanıma ve anlama yöntemleri, sorun çözme yolları gibi konular işlenmelidir. Hatta bu konuların yer aldığı bir kitap, tüm gençlere ücretsiz dağıtılmalı, okutmak için de ödüllü kitap okuma yarışmaları açılmalıdır.
2- Lisenin son ve üniversitenin ilk sınıfına “ikili ilişkiler ve aile” dersi seçmeli olarak konabilir. Maalesef kendi dalında çok iyi eğitim almış nice insan, evlilikte başarısız olabiliyor. Çünkü bu alanda hiçbir eğitim almamış ve sadece çevresinden gördükleriyle amel ediyor. Sonuçta yoğun problemler çıkıyor.
3- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının hazırlayacağı bir projeyle fakir gençler için faizsiz ve on yıl ödemeli “evlilik kredisi” verilebilir. Buraya ayrılacak kaynak, zaten sağlıksız evliliklerin meydana getirdiği sorunların çözümüne harcanıyor. Gençlerin kolayca evlenip mutlu bir evliliği başarmaları birçok toplumsal sorunu çözecektir.
4- Maalesef bugün siyasî emeller için kullanılan muhtarlıklar, ailenin kurulması ve korunması için aktif bir şekilde görev alabilir. Birçok muhtarlığın kendine ait özel bir binası bulunuyor. Buranın bir odasında istihdam edilecek bir psikolog pekâlâ evlilik danışmanlığı görevini üstlenebilir. Buralardaki eleman açığını kapatmak için ilgili üniversite mezunları arasından isteyenlere kurs verilip çalıştırmak mümkündür.
5- Devletin ilgili bakanlıkları gençleri evlendirme konusunda medya, yayın ve sanat dünyasıyla yakın ilişkilerde bulunmalı, ailenin kurulması ve korunmasına yönelik çalışmaları teşvik etmeli, ufuk açmalı, hatta ödüllendirmelidir.
Bu ve benzeri tedbirler alınırsa, kısa zamanda büyük bir ilerleme kaydedilecektir. Aksi takdirde önümüzdeki yıllar ailemiz adına çok kötü sonuçlara adaydır.
Saydığımız tekliflerin benzerlerini vakıf ve dernekler üstlenmelidir. Gençlerin evlilik amacıyla birbiriyle tanıştırılması, karşılıksız para ve eşya yardımı yapılması, evliliğe hazırlık seminerlerinin gerçekleştirilmesi, gençlerimizin bu tür sorunlarını çözmeye yardımcı olacaktır.
Zaten Kur’an’a göre gençlerin evlendirilmesi, toplumsal bir görevdir. Rabbimiz bu hususta mealen şöyle buyurur: “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nur Suresi: 32)
Buna göre, gençlerin çevresinde bulunan akrabaları ve arkadaşları da evlilik konusunda yardımcı olmalıdır. Bir kişi için ağır olan evlilik masrafları, dostlar bir araya gelince çok hafifleşir inşallah.
Gençlere tavsiyeler
Tüm bu yardım yollarından mahrum olan gençlere de bazı tavsiyelerimiz var:
Evlilik için asla ümitsiz olmayın. Çünkü halkımız arasında meşhur olan, “Evlenene ve ev alana Allah yardım eder” sözü gerçektir ve milyonlarca tecrübeyle sabittir.
Ancak dikkat etmeniz gereken birkaç husus var:
- Öncelikle aday seçiminde olağanüstü ideal aday düşünmek yerine, denkliğe dikkat edin. Her ne kadar kendi tercihinizin etkisi varsa da, İlâhî takdiri de hesaba katın. “Hayır, Allah’ın seçtiği şeydedir” sözünü hatırlayarak, geçim noktasında Allah’a tevekkül edin.
- Düğün ve ev eşyası masraflarında ölçülü davranın. Borçlanarak yapılacak nişan ve düğün merasimleri sizi sadece bir gün mutlu eder. Maliyeti yüksek beklentiler ve israf, evlilik üzerinde caydırıcı olduğu gibi, evlendikten sonra da sizi huzursuz eder.
- Evliliğe hazırlık için mutlaka birkaç kitap okuyun. Bazen bir kitap, muhtemel sorunlara karşı koruyucu hekimlik etkisi yaptığı gibi, mevcut sorunları da çözmeye yardımcı olur.
- Evliliğe hazırlık için seminerlere katılın, videolar izleyin, bilenlerle istişare edin.
- Evliliği geciktiren sebeplerden birisi de eğitim ve kariyerdir. Oysa lise döneminden sonra evlenip bazı tedbirler ve kurallar uygulayarak üniversiteyi okumak ve kariyer yapmanız mümkündür.
Unutmayın: Evlilik Peygamber Efendimizin (s.a.v.) büyük ve önemli bir sünnetidir. O bizi hiçbir konuda mahcup ve pişman etmediği için evlilik konusunda da birçok hayır ve bereket olacağı kesindir.
Son sözüm aile büyüklerine
Son sözüm etkili ve yetkili konumda olan anne, baba, ağabey ve ablalara:
İletişim çağının ve sosyal hayatın iffet imtihanını eskiye göre on kat ağırlaştırdığı günümüzde, evlenmeleri beş, on, hatta on beş yıl geciken gençler neler çekiyor biliyor musunuz?
Empati yapar mısınız: Her türlü hayır ve şer yol ve yöntemlerinin odaklandığı cep telefonuyla ve bunları uygulamaya müsait ortamla imtihan olmak kolay mı?
Bu gençlerin maneviyatta yaptıkları ihmallerin ve girdikleri günahların vebalini kim taşıyacak?
Evet, evlenecek gençler bu konuda şefkat, anlayış, destek ve yardım bekliyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) evlenecek gençlere aday bulma ve ev kurma konusunda kendisi bizzat yardım eder, varlıklı sahabeleri de vazifelendirirdi. Bizim de Kuran’ın ahlakıyla ahlaklanmış Allah Resulü’nün (s.a.v.) bu sünnetine uymamız gerekir.
Abilerimizde dikkatimi ceken en büyük eksikliklerden biri de problemleri cok iyi takip ettiklerini ve en dogru teshisleri yaptiklarini düsünmeleri. Bunu tespitkar ifadelerinden anlamak mümkün. Halbuki bircok konuyu cok geriden takip ediyorlar ve sorunlarin cözümünde haliyle yetersiz kaliyorlar. Hele hele bir aile danismani olarak atandiklarinda her seyi daha da icinden cikilmaz hale getirdikleri vaki.
Mesela ciftleri biyo enerji uzmani diye birtakim diplomasiz ama kendinden cok emin saklabanlara yönlendirmeleri durumu cok iyi özetliyor. Abicim evlenene yardim edelim de nasil edelim, bunun bir cevabi yok bugün. Efendim evlenmeyen gencler neler cekiyorlar, evet cok cekiyorlar da, evlendikten sonra neler neler cekenleri ne yapacagiz?
Genclerde kisilik bozuklugu almis basini gitmis. Akilli bi insan biriyle evlense onun akil sagligi da tehlikede. Bu gencler bugünün sartlarinda ister istemez flört sonucunda evleniyorlar ve onlara bu sürecte eslik eden bir otorite yok. Bu otorite anne-babanin elinden ciktiysa kimin eline gecmelidir, bu bi kere büyük bir soru.
Sözlenmeden, nisanlanmaya, evlenmeye ve evlilik sonrasina kadar uzanan aile danismanligina agirlik vermeden bu sorunlar sürer gider. Bu isi anne-babalar cözemiyor, zaten sorunun kaynagi kendileri, danisman olarak atanan abiler de cözemez, geldigimiz nokta ortada. Almanya capinda 5-6 abi hem nicelik olarak az hem nitelik olarak. Donanimli aile danismanlarina ihtiyacimiz var. Simdi! Hemen!