YORUM | M. NEDİM HAZAR
Cem Yılmaz’ın son gösterisini Netflix’te izlediniz mi?
Bazıları için eski tadı yok, bazıları içinse “Cem Yılmaz epey bozmuş!”
Her sanat eseri için bu tespitler yapılır.
Benim ilgimi çeken gösterideki “Allah diyen aslan” kısmıydı.
Şöyle diyor Cem Yılmaz: “Millet mucizeyi başka şeylerde arıyor… Sosyal medyada ’Allah diyen aslan’ videosu paylaşıyor. Ayıp, vallahi ayıp. Aslan yeteri kadar şaşırtıcı değil öyle mi? Aslanı, kaplanı, panteri, balinası, tavus kuşu var ve sen aslanın Allah demesini hayretle karşılıyorsun! Mucizeyi burada aramak ne terbiyesizce bir şey!”
Bu kısım beni yıllar öncesine götürdü. Bir kurban bayramı öncesiydi.
Ülke henüz böylesine tam bir tımarhaneye dönmemişti ama yine de tuhaftı.
Durun size Ekim 2012’de bir Kurban bayramı öncesinde yazdığım yazıyı hatırlatayım:
***
Koyunun karnındaki!
Haberi okuyunca tebessüm ettim. Şöyleydi: “Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde pazardan satın alınan kurbanlık dananın sırtında, Arapça Allah yazdığını cami imamı fark etti.” Tabii uzun sürmedi haberin sosyal medyaya düşmesi. Kiminin imanını ziyadeleştirdi bu haber, kiminin dudağını büktü, alayını artırdı.
Kurbanlıktaki Allah yazısını fark eden İmam Doğannar, ‘’Cenab-ı Allah her şeyde varlığını hissettirdiği gibi kurbanlıkta da varlığını hissettiriyor. Bu kurbanlığımızda Allahu Teala, Arapça çok açık bir şekilde kendi ismini yaratmış. Kurbanlıklar arasında çok nadir görünen bir durum.” diyor ve şöyle ekliyordu: ”Bu kurbanlığımızın başka özelliği ise Allah yazısının her iki tarafta da olmasıdır.’’ Kurbanlık satıcısının ‘’Üzerindeki Allah yazısını fark etseydik bu kurbanlığı satmazdım.’’ demesini pek anlayamasam da, bu hadise aklıma yıllar öncesinde Zafer dergisinde yayımlanan bir haberi getirdi. Bir bal peteğinin üzerinde ‘Allah’ lafz-ı celili vardı. Büyük olay olmuştu. Sonra bolca gördük benzer şeyleri, domateste, patateste, ağaç gövdesinde vs.
Kanaatimce, her ne kadar samimi olduklarına gönülden inansam da, mesele ‘Rabb’ini bilmek’ meselesidir. İnsanoğlu, yaratıcı ile arasına mesafe koydukça ve kendini kaptırdıkça masivaya, bu tür şeyler ona çok enteresan geliyor ve esas mucizeleri ıskalayıp, böylesi boş ve hoş şeyleri abartıyor.
Bediüzzaman Hazretleri, Asa-yı Musa isimli eserinde, Kastamonu’da yanına gelen lise talebelerinin şikayetinden bahseder. Öğrenciler, ‘Öğretmenlerimiz bize dini anlatmıyor, hatta tam tersini yapıyor.’ diye şikayet etmektedir. Büyük alim şu enfes cümleyi söylüyor: “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusiyle mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlık’ı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.”
Sonra mikro âlemden makroya muazzam betimlemelerle evrendeki her şeyin nasıl ‘Eser sahibi’ni anlattığını ifade ediyor.
Kurbanlık koyunun karnındaki Allah yazısını görüp, imanı ziyadeleşen insan, koyunun iç âlemine bakmayı unutmasa, belki binlerce kez hayrete düşecek, milyonlarca kez hamd ve sena edecek! Misal, bir küçükbaş hayvanın içindeki damar ve sinir ağının uzunluğu 70 bin kilometreden uzunmuş. Yaratılan her canlı gibi, kurbanlık koyun da her yönüyle Yaratıcı’yı haykırırken, derisindeki bir lekeye bakarak “cûş-u hurûş’a gelmek bana ilginç geliyor. Koyunun sadece derisi değil, içi dışı, kaşı gözü; her şeyi ayrı bir imza, ayrı bir esma…
Şöyle buyuruyor kutsal kitabımız: “Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmıştır! Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiştir! Dağlara bakmazlar mı, nasıl dikilmişlerdir! Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl yayılmıştır! Öğüt ver, sen ancak öğüt verirsin!” Gaşiye (17-21).
Sadece hayvanda, bitkide, dağda bayırda değil üstelik bu imza. Her yerde. Gözümüzü açıp bakmamız yeter. Başımızı semaya kaldırmak kâfi. Yanlış söyledim, gözü açmaya bile gerek yok. Merhum şair; “Ne yalanlarda var, ne hakikatte / Gözümü yumdukça gördüğüm nakış / Boşuna gezmişim, yok tabiatta / İçimdeki kadar iniş ve çıkış” diyor.
Hayret edilecek milyarlarca şey varken, bunları unutup, sıradanlaştırma nankörlüğüne saplanıp, bir tosunun karnındaki yazıyla tekrar hayret makamına dönmek de az şey değil ama Niyazi Mısrî’nin beliğ ifadesiyle: “Arife eşyada esmâ görünür / Cümle esmada müsemma görünür” de önemli bir hatırlatmadır.
Ezcümle, küçücük atom çekirdeğinden devasa nebulalara kadar cümle âlem O’nu anlatıp, O’nun imzasını taşırken, bizim ufak tefek şeylere takılıp asıl görmemiz gerekeni göremememiz ancak insanoğlunun gafletiyle izah edilebilecek bir durum olsa gerek. Ve bu gaflet neticesinde bize sermaye olarak verilen bir ömrü heder etmemiz…
Diyeceğim o ki, ben de kurbanlıklar görüyorum, hayvanlar, insanlar, bitkiler… Hepsinde Allah yazısı var.