Allah Allah! Metal yorgunluğu da neymiş?

HABER-YORUM | KEMAL AY

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’ye dönüşü beraberinde ‘yeniden teşkilatlanma’ gibi bir meseleyi de gündeme getirdi. Yıl sonuna kadar bir ‘güncelleme’ yapılacağından bahsetti Erdoğan. Gerekçesi de ‘metal yorgunluğu’. Tanıdık bir söylem. 2011 seçimleri sırasında ve sonrasında, özellikle Gezi Parkı protestolarına giden yolda çok sık medyada duyduğumuz bir tabirdi ‘metal yorgunluğu’. Tabi o zaman başta Erdoğan olmak üzere bütün bir partiye yöneltilen bir eleştiriydi bu. Oysa şimdi Erdoğan bu eleştiriyi kendisini ‘geriye çekerek’ teşkilatlara yapıyor.

Neden şimdi? Çünkü 2019 genel seçimleri için çalışmalar başladı. Yüzde 50’yi geçmek zorunda Erdoğan. Bunun için MHP ile yaptıkları ittifaka güvenmek istiyor ancak Meral Akşener’in varlığı, bu ittifakı çatırdatabilir. Yani Devlet Bahçeli bu yoldan dönmez belki ama Akşener, belli konularda rahatsız fakat yine de Erdoğan’a yakın duran MHP seçmenine ‘dokunabilir’. Bazıları hâlen Erdoğan’ın 2019 için Kürt seçmene ‘ulaşmaya çalışacağını’ düşünüyor ancak hem MHP hem de Kürt seçmeni bir arada idare edebilmek ciddi maharet ister. Göreceğiz.

Tekrar teşkilatlara dönelim. Belli ki ortada bir ‘rapor’ var. Erdoğan’a da sunulmuş. Bir yenilenme ihtiyacı olduğunu iddia ediyor rapor. ‘Metal yorgunluğu’ laflarının çıkış noktası da burası. Teşkilatlardan sorumlu parti genel yardımcısının iki cümlesi dikkatimi çekti:

  1. AKP’de tartışılmaz ve vazgeçilmez bir kişi vardır, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.
  2. Yorgunluk belirtileri olanlar, ayak uyduramayanlar kendi şahsi çıkarları için siyaset yapmaya çalışanlar önceliği millete hizmet anlayışına çekmek durumundalar.

İlkinin sebebi belli: ‘Olmasaydı, olmazdık!’ Erdoğan’ın yokluğu gibi bir durumda bugün en üst düzey görevlere getirilen isimler, muhtemelen doğru düzgün iş dâhi bulamayacaklar. Çünkü ellerinde ona sadakatten başka bir ‘değer’ yok. O yüzden bütün varlıklarıyla onun kazanması için çabalıyorlar.

İkincisi de aslında ilkinin doğal bir sonucu. ‘Yahu biz niye Erdoğan’ı destekliyoruz?’ soruları sorulması yakındır. Madem ‘şahsi çıkarlar’ için yapılmayacaktı bu siyaset, ne diye Erdoğan’ın ak dediğine ak, kara dediğine kara diyerek kendimizi beş paralık ediyoruz? Demezler tabi şu aşamada çünkü hâlâ ‘Olmasaydı, olmazdık!’ diskuru işliyor.

Mehmet Barlas mı demişti, Erdoğan eleştiri ihtiyacını özeleştiri yaparak karışılıyor, diye! Erdoğan’ın egosunun gölgesinde dinlenen AKP’liler, dışarıya kulaklarını tıkadıkları ve asla kimseden ‘eleştiri’ kabul etmedikleri için ancak Erdoğan’ın ağzından çıkacak bir sözle ‘kendilerine gelebilirlerdi’. Bunu bilen teşkilatlardan sorumlu partililer de Erdoğan’ın ağzına ‘metal yorgunluğu’ lafını yerleştirmeyi uygun gördüler muhtemelen.

Nitekim ilk etapta sonuç da aldılar. Bu lafın akabinde birkaç AKP il sorumlusu istifa ederek ‘başka görevlere hazır olduklarını’ gösterdiler. Ancak çok yaygın bir ‘temizlik’ yapılıp yapılamayacağını bilemiyoruz. Parti içinden haberler veren Abdülkadir Selvi’nin köşe yazısından öğreniyoruz ki, teşkilatların kâhir ekseriyeti bu söylemden rahatsızmış. Muhtemelen aralarında ‘Erdoğan da çaldı ama çalıştı, biz de öyle yapsak olmuyor mu?’ diye düşünen saftirikler de vardır.

Halbuki buna benzer bir ‘temizlik’ meselesini Ahmet Davutoğlu gündeme getirmişti. O zaman da belliydi ki AKP tabanında bu hırsızlık meselesine karşı bir argüman geliştirilemiyordu. Evet, şimdilik kazanıyorlardı ancak yarın bir gün ağır mahcubiyet yaşanma ihtimali, birçok şeyin tadını tuzunu kaçırmaya yeterliydi. Gelgelelim Davutoğlu’nun ‘etik değerler’ çalışması Erdoğan’a çarpmıştı. ‘Şeffaflık’ paketi çıkarmaya çalışan Davutoğlu’na Erdoğan, ‘Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsın’ deyiverdi. Bugün ‘metal yorgunluğu’ lafının ne farkı var?

Konuyla ilgili en güzel değerlendirmeyi AKP’nin kurucularından Kürt siyasetçi Dengir Mir Mehmet Fırat yapmış:

‘Bu bir metal yorgunluk değil, bir çürüme. Şimdi çürümeyi önlemeye çalışıyorlar. Genel Başkan Recep Tayip Erdoğan çürümenin farkına vardı, kokuyu aldı. Bu bir tuzlama harekâtı. Şimdi zor olan şey çürümeyi önlemek için kullandıkları tuz da kokuyor. O yüzden çürümeyi önlemeleri mümkün değil, bu çürüme devam edecek.’

Erdoğan bütün eleştirilere rağmen, ‘Biz biliriz’ tavrını 7’den 70’e herkese benimsetmiş bir lider. Şimdi tutup hiç hazzetmediği şekilde teşkilatını ‘eleştiriyor’. Hayır haysiyet meselesi deyip karşı çıkmayacaklar, muslukların kesilmesi kaygısı burada bir itirazın oluşmasına sebebiyet verecektir. Yüzde 50’nin üstüne çıkmak için eski küskünleri ‘kazanmayı’ hedeflerken, yeni ‘küskünler’ yaratmanın ne âlemi var değil mi?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin