YORUM | AHMET GÜL
“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok”
NOT: Bu yazı vefat eden yakınlarına son vazifesini uzun süredir yerine getiremeyen birinin hüznü ile kaleme alınmış, hiç olmazsa bu şekilde vazifesini ifa etme gayretidir.
Geçtiğimiz Ekim ayıydı.
Yakındaki ormanda sonbaharı koklamak, renk musikisini dinlemek için yürüyüşe çıkmıştım. Yürürken terennüm etme mutadımdır.
O gün dökülen yaprakların hüznü ile birlikte hüznün makamı hüzzam düşmüştü gönlüme. Bir iki eserden sonra ilk defa Alaeddin Yavaşça’dan dinlediğim muhteşem şarkı tiz perdeden ormanda yankılanıyordu:
Sonbaharın bizi daldırdığı rüya geçici
Sararan dallarının çizdiği dünya geçici
300 YILLIK MEŞK SİLSİLESİ
300 yıllık geleneğin sesi Alaeddin Yavaşça da terk eyledi bizi. Yanında iken sevgi, hürmet ve yanlış yapmama korkusu ile kalbinizin titrediği insanlar vardır ya işte onlardan biri idi hoca. Kendisi ile Samanyolu TV’de Ömür Dedikleri programı, Samanyolu TV tarafından Aydın Bolak Vakfı sponsorluğunda düzenlenen Özel Dede Efendi Konseri, Bekir Sıdkı Sezgin’i Anma Programı gibi yapımlarda çalışmış, ve birçok özel gecede beraber olmuştuk.
Üzerinde musikinin tüm halaveti, salabeti, nezaketi ve zarafeti bulunurdu. Bu özellikler kabiliyetin dışında şahsiyetin de ne kadar mühim olduğunu onun üzerinden bize anlatıyordu. Prof. Dr. Yavaşça Türk musikisinin yaşayan piri idi. Alaeddin Hoca, Dede Efendi’ye hatta Tanburi İsak’a kadar uzanan musiki silsilesinin son halkasıydı ve bunu tüm musiki mecralarında hakkı ile yerine getiriyordu. Yetiştirdiği değerli sanatçılar ile bu zincirin uzun yıllar devam edeceğini görmek mümkün. Melihat Gülses, Necemeddin Yıldırım, Alp Aslan, Doğan Dikmen, Bekir Ünlüataer, Cengizhan Sönmez, Selma Sağbaş, Vedat Çetinkaya, Erol Bingöl, Ersin Yıldız o mirası sürdürecek yüzlerce talebeden birkaçı.
1998 yılında Samanyolu TV olarak Vefatının 150. Yılında Dede Efendi Konseri projesi için Beşiktaş Vişne Sokak’taki evinde ilk görüşmemizden aklımda kalan, musikinin bir insanın ruhunu ve yüzünü ne kadar güzelleştirdiği duygusudur. Bu ziyaretim ile ben sadece Alaeddin Hoca ile tanışmamış, aynı zamanda bütün musiki silsilesi ile, Meraği, Itri, Dede Efendi, Zekai Dede, Münir Nurettin ile tanış olduğumu hissetmiştim. Beşiktaş’ın dik yokuşlarından inerken Dede’nin Mahur Yürük Semai’sinin çalındığını duymuştum.
Aşağıdaki videoda dinleyebileceğiniz şarkının bestesi yine beraber çalışabilmekten onur duyduğum ve Samanyolu TV musiki danışmanlığı esnasında 10 Eylül 1996’da vefat eden Bekir Sıdkı Sezgin’e ait. STV’ye gelip giderken sohbet edebilmek için ulaştırma şoförümüze eşlik ederdim. Alaeddin Yavaşça yakın dostunun vefatının 7. akşamı, yapımcılığını üstlendiğim Bekir Sıdkı Sezgin’i Anma Programı’nda arkadaşına ithafen sözleri ve makamı ile çok anlamlı olan bu Hüzzam şarkıyı icra etmişti. Rahmetli Necdet Yaşar ve değerli İstanbul kemençesi sanatçısı Derya Türkan Alaeddin Yavaşça’ya eşlik ediyor. Ney taksimini de Bekir Sıdkı Sezgin Hoca’nın oğlu Kudsi Sezgin yapıyor.
Makam: Hüzzam
Beste: Bekir Sıdkı Sezgin
Güfte: Rüştü Şardağ
Yer: Samanyolu TV A Stüdyo Yıl:1996
Sonbaharın bizi daldırdığı rüya geçici
Sararan dallarının çizdiği dünya geçici
Ellerin böyle sokulgan nefesin böyle yakın
Bana dünyaları vadetse de içten bakışın
O ışık kaynağı gözlerdeki mânâ geçici
HAYATI
Alâeddin Yavaşça – isminin yazımı ve telaffuzu konusunda çok titizdi – 1 Mart 1926’da Kilis’te Hacı Cemil Efendi ve Enver Hanım’dan dünyaya geldi.
Kilis Kemaliye İlkokulu ve Kilis Ortaokulu’nu bitirip liseye yatılı olarak Konya’da devam etti. Daha sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne kaydını aldırıp buradan birincilikle mezun oldu ve 1945 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdi. 1951 yılında mezun olup İstanbul Üniversitesi Kadın Doğum Kliniği’nde ve Haseki Hastanesi’nde ihtisasını tamamladı. Alaeddin Hoca askerlik görevini Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi’nde yaptıktan sonra, Zeyneb Kamil Doğumevi, Taksim İlk Yardım Hastanesi, Şişli Etfal Hastanesi’nde Başasistanlık ve Şef Muavinliği hizmetlerinde bulunmuştur. 1969-1976 yılları arasında Vakıf Gureba Hastanesi’nde Kadın-Doğum Kliniği Şefliği yaparak, hastanenin Kadın Doğum Bölümünü kurmuştur. 1985 yılı 1 Ekim tarihinde bu hastaneye başhekim olarak atanmıştır. ABD’de Aile Planlama Kursu’nu bitirmiş, bir çok ulusal ve uluslararası sempozyumlarda bildiriler sunmuştur.
Yoğun mesai gerektiren hekimlik mesleğini başarı ile yürütürken 8 yaşından itibaren içinde bulunduğu musiki kariyerini zirveye taşımayı da başarmıştır. Alaeddin Yavaşça ismini İstanbul’a ve Türk Musikisi camiasına altın harflerle kazımıştır.
MUSİKİ EĞİTİMİ
Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca’nın musiki eğitimi klasik olmayacaksa beşikte başladı diyebiliriz. Çünkü Alaeddin bebek ne zaman ağlamaya başlasa susması için babası Cemil Efendi gramofona bir Tanburi Cemil plağı koyarmış ve böylece susması sağlanırmış. 8 yaşında, memleketi Kilis’in mutevazı sanat ortamında ortaokul biyoloji öğretmeni Zihni Çelikalp’ten keman dersleri alarak başlamış, İstanbul Erkek Lisesi için İstanbul’a gidince de musiki başkenti İstanbul’da benzersiz hocalardan meşk ile zirveye ulaşmıştır. Prof. Dr. Yavaşça’nın İstanbul’daki hocaları rüya takımı gibiydi; Saadeddin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk, Zeki Arif Ataergin, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mes’ud Cemil, Ekrem Karadeniz, Dede Süleyman Erguner, Dr. Selahaddin Tanur, Hakkı Süha Gezgin, S. Ziya Özbekkan, Fehmi Tokay, İ. Hakkı Nebiloğlu, Salih Murat Uzdilek, Artaki Candan ve Türk Musikisi’nin nazariyat kurucuları Dr. Subhi Ezgi, Hüseyin Sadeddin Arel. Alaeddin Yavaşça sadece özel derslerle yetinmeyip İstanbul’un güzide hanelerinde yapılan musiki meclislerine de devam etmiştir. Bu irfan meclislerine sesi ve kişiliği ile katkılarda bulunmuş ve sanat çevrelerinde sıkı dostluklar kurmuştur.
İstanbul Belediye Konservatuarı, benim de 3 yıl eğitim alma fırsatı bulduğum İleri Türk Musikisi Konservatuarı, İstanbul Üniversitesi Korosu gibi kuruluşlarda şarkı icra tecrübelerini ve musiki bilgisini ilerletip 1950 yılında İstanbul Radyosu’na solist icracı kadrosu ile intisap etmiştir. Radyo günlerinin en sevilen seslerinden olan Yavaşça TRT’de koro şefliği, radyoya alınan sanatçılara hocalık, Danışma, Denetleme ve Repertuar kurullarında üyelik ve başkanlık gibi vazifelerde bulunmuştur.
HOCALIĞI
Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kuruluşunda yer almış, 1976’dan sonra Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın Yönetim Kurulu ve Öğretim Kadrosunda bulunarak birçok hizmete vesile olmuştur Buradaki hocalık görevinde Türk musikisine sayısız sanatçı yetiştirmiş, adeta Türk Müziği’nin hayat sigortası olmuştur.
1990’da YÖK kararı ile İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Profesörlüğü kadrosuna atanmış ve burada Ses Eğitimi Bölüm Başkanlığı’nı da deruhte etmiştir. Yaş haddinden dolayı 2005 yılına kadar İTÜ TMDK’da görev yapan Yavaşça Hoca buradan ayrıldıktan sonra öğrenci yetiştirmeye Haliç Üniversitesi’nde devam etmiştir.
ÖDÜLLERİ
Prof. Dr. Yavaşça 1991’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Devlet Sanatçısı unvanı ile taltif edilmiştir. 2008 yılı “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” ve 2010 yılı “TBMM Üstün Hizmet Ödülü” gibi ödüllere de layık görülmüştür.
VEFATI
1 Ağustos 2017’den itibaren Koç Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi görmekteydi. Son 3,5 yıl hiç hastaneden ayrılamadı. 23 Aralık 2021’de hayata gözlerini yuman Alaeddin Yavaşça’nın 95 yıllık hayatından geriye 652 beste, 256 ödül, binlerce öğrenci ve hoş bir sada bıraktı. 25 Aralık 2021’de Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Hoca’nın naaşı Beşiktaş’ta bulunan Yahya Efendi Türbesi’nde hamuş oldu.
Alaeddin Yavaşça Hoca Dede Efendi’ye kadar uzanan meşk silsilesinin son halkasıydı ancak yaptığı hizmetler, geriye bıraktığı kayıtlar ve en önemlisi de yetiştirdiği değerli talebeler ile bu zincir “hayrul amel” olarak devam edecek.
BESTELERİ
Kendi internet sitesinde yazdığı şekli ile “Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca’nın icracılığı yanında 2’si Kâr-ı Natık, 5’i Takım,1’i Ayin-i Şerif olmak üzere yapmış olduğu 647 adet bestede; 33 form (Takım, Kar-ı Natık, Şarkı, Peşrev, Saz Semai, Medhal, Etüd, Marş, Divan, Çocuk Şarkıları, Mevlevi Ayin-i, İlahi vs.) 74 makam ve 46 usûl kullanmış ve bu bestelerde 159 şairin güftesine yer verilmiştir. Ayrıca 9 bestekâra ait 21 esere aranağme yapmıştır”. Musiki yayını alanında da çok verimli çalışmalar ortaya koymuştur. 25 taş plak, 15 kırkbeşlik plağı mevcuttur. 200’den fazla klasik Türk müziği CD’si kaydederek bu alanda büyük bir açığı doldurmuştur.
ÖĞRENCİLERİ
ERKEK SANATÇILAR: Erol Bingöl, Erol Küçükyalçın, Ertan Ersoylu, Vedat Çetinkaya, Fethi Karamahmutoğlu, Hayati Günyeli, Sami Aksu, Faruk Salgar, Necmettin Yıldırım, Serhat Sarpel, Doğan Dikmen, Mehmet Şafak, Alp Aslan, Cengizhan Sönmez, Aytaç Ergen, Bekir Ünlüataer, Ahad Uruk.
KADIN SANATÇILAR: Tülay Canik, Sevinç Tolunay, Perihan Boran, Safiye Filiz, Filiz Şatıroğlu, Hamiyet Turan, Esma Başbuğ, Asuman Aslım, Meral Mansuroğlu, Melihat Gülses, İlknur Elbisin, Nursaç Doğanışık, Çiğdem Kırömeroğlu, Umut Akyürek, Melda Kuyucu, Dilek Aktaşoğlu Türkan, Gül Yazıcı Göre, Selma Sağbaş, Meral Azizoğlu, Güler Basu Şen.
EN BİLİNEN ŞARKILARI
-Ümitsiz bir aşka düştüm
-Ne günah etse açılmaz iki gönlüm arası
-Nerde o günler nerde
-Boğaziçi sen gönüller yatağı
-Gönlümü aldın güzel
-Ağlar Gezerim Sahili
-Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
-Kimseyi böyle perişan etme
-Rûhum su gelen yılda bile maziyi andı
-Şen gözlerinle yüzüme bir baktın
-Gülen gözlerinin manası derin
-Ne bildin kıymetin, ne bildin kıymetim
-Bana nasıl vazgeç dersin, bir garip aşığım ben