Akşener’i savunma görevi bana düştü

M. AHMET KARABAY | HABER YORUM

Bir istatistik çıkarmadım ama sanıyorum TR724’te Meral Akşener hakkında en çok yazı yazanlardan biri ben olmalıyım. Bu sitede makalelerim yayınlanmaya başladığı sıralarda, 8 Temmuz 2021’de Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na HDP’yi mi yoksa İYİ Parti’yi mi alacağını sorgulamış ve Meral Akşener’in siyaset tarzını anlatmıştım.

Altılı Masa her ay toplanıp bir konuda şatafatlı açıklamalar yaparken, 9 Eylül 2022’de Millet İttifakı’nın zayıf halkası kopma noktasında uyarısında bulunmuştum. Akşener’le ilgili kaç yazı yazdığımı hatırlamıyorum ama artık Millet İttifakı’nın adından bile söz edilmediği 26 Kasım 2023’te Görevini en iyi yapan lider Meral Akşener.” demiştim.

İYİ Parti “özü başına” yerel seçimlere gireceğini ilan edip İstanbul’da da Ekrem İmamoğlu’nun karşısına 5 sene önce omuz omuza çalıştığı Buğra Kavuncu’yu aday gösterince artık taraflar arasında hiçbir köprü kalmadı. Taraflar birbirlerine demediklerini bırakmaz oldu. Boşandıktan sonra haklarında zaman içinde sakladıklarını ortaya boca eden çiftler gibi sözler dökülmeye başladı.

‘BİZİ SANSÜRLEYEN BEŞTEPE DEĞİL, SARAÇHANE’

Meral Akşener’in İYİ Parti Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, “Bizi sansürlemek isteyen Saray değil Belediye. Bizi engellemeye çalışan Beştepe değil Saraçhane.” sözleri siyaset sahnesinde çokça yankılandı.

Akşener’in bu sözleri sadece Saraçhane’de değil, iktidarı ve muhalefetiyle toplumun her kesiminde tartışılır oldu. Neler yazıldı çizildi neler… Bir kısmına muhtemelen sizler de rastladınız.

Sansür iddialarına İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendi açısından cevap verdi. Uzunca konuşmasında billboard kiralamalarının özel firmalarca yürütüldüğünü, ilgilerinin olmadığını söyledi. “Belli ki İstanbul’da Ekrem İmamoğlu üzerinden konuşmak, taş atmak prim yapacak zannedilir şekle doğru gidiliyor. Bize atılan hiçbir taşın etkisi olmaz.” çıkışını yaptı.

İmamoğlu, Erdoğan tarzı siyaset yapmayı seven ve bu yöntemleri kullanan biri. İmamoğlu’nun siyaset tarzını bir miktar bildiğimden kişisel kanaatime göre, Akşener bu iddiasında yanılmıyor. Bu işin başka bir yönü.

Meral Akşener’in, “Bizi engellemeye çalışan Beştepe değil Saraçhane!” çıkışından sonra yazılanlar, anlatılanlar dehşet verici. Unutmayın, Akşener görevini yapıyor. Pek çok kişi, 14 Mayıs seçimleri öncesindeki Akşener ile İmamoğlu’nun sarmaş dolaş olduğu günleri hatırlatıp, “Ne oldu?” sorusunu soruyor.

Değişen bir şey yok. O gün de bugün de siyasetin gereği yapılıyor. Dün yaptığının tersini yapma, dün söylediğinin 180 derece tersini söyleme bu ülkede sadece Tayyip Erdoğan’a ve Devlet Bahçeli’ye mi serbest? Adil olun lütfen.

Görseldeki billboard 14 Mayıs 2023 seçimleri için caddeleri kaplıyordu. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu yamacına alan Meral Akşener “Tarih yazacağız” diyordu. Şimdi tablo bambaşka.

Meral Akşener de bu ülkede siyaset yapıyor. Onun da en az Erdoğan kadar, Bahçeli kadar “Dün dündür, bugün bugün” deme hakkı var.

Aslında “İYİ Parti lideri sadece CHP’yi eleştiriyor, iktidara bir şey söylemiyor.” tarzında bir yaklaşımla topa tutuluyor. CHP’ye laf ettiğinde iktidara yanaşmakla suçlanıyor. İşin temeline bakarsanız Akşener, “özü başına” seçime girmenin verdiği tavırla iki tarafa da kılıç sallıyor.

Elbette İYİ Parti’nin bu tavrını genel seçimlerde anlamak kolay olurdu. Akşener’in Meclis’e daha çok milletvekili sokmak için böyle davrandığı yorumu yapılabilirdi. Yerel seçimler öyle değil. Sadece bir kişi seçilecek.

Buradan hareketle daha önce ittifak yapanların şimdi birbiriyle rakip olarak karşı karşıya gelmesi, iktidar partisi adayının işine yarayacak diye algılanıyor.

‘TEKEDEN SÜT SAĞILMAZ, ERDOĞAN’DAN CUMHURBAŞKANI OLMAZ’

MHP lideri Bahçeli, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Erdoğan’ın niçin cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini anlatırken uzun uzadıya gerekçeler sıralamıştı. Bütün saydıklarından sonra da “Tekeden süt sağılmaz, Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz.” diye noktalamıştı.

Seçim meydanlarında atmosfer ısındıkça Erdoğan ile Bahçeli arasındaki polemik tırmandıkça tırmandı. İki tarafın birbirlerine söyledikleri sözler yürekleri yakan, vicdanları sızlatan cinstendi. Geriye dönüp bugün bakıldığında ise Hacivat-Karagöz diyaloğu gibi geliyor.

Sosyal medyaya özellikle de YouTube’a “Bahçeli, Erdoğan, sövme” kelimelerini yan yana getirip arattığınızda tarafların birbirlerine yüz kızartacak kelimelerle saldırdığını görürsünüz.

Şimdi bu ikili, ülke menfaatini bölüşmede omuz omuza vermiş yol alıyorlar. Ancak kendi taraftarlarını koruyup kolladıklarını belli etmek için zaman zaman birbirlerine diş gösteriyor gibi yapıyorlar.

Anlaşılan toplum, dün birbirlerine küfredip hakaretler saydıranların bugün kol kola verip yürümesine alışkın. Anlaşılan toplumun bilinçaltı bunu norm olarak kabul ettiği için dün birlikte olanların bugün aralarının açılmasına henüz alışmamış.

Oysa siyaset bütünüyle kirli bir zeminde yapılıyor. Kişilikleri hedef alan saldırı, komplo, yalan, dün ak dediğine bugün kara demek ayıp değil, maalesef bunun Türkiye’deki siyaset.

Çocukluğumuzda arkadaşlarımızla oynarken aramızda haşarı biri vardı. Utanılacak bir şey yaptığında bizler yapmaması gerektiğini hatırlatarak “Ayıp!” derdik. O da bu tür konuşmalar olduğunda her defasında “Üstüne nokta koyarsın kaybolur” derdi. Kayıp kelimesini de yerel ağızla “gayıp” diye telaffuz ederdi.

O zamanlar “ayıp” kelimesinin üzerine nokta konulduğunda nasıl “kayıp” olacağını bir türlü anlamayamazdım. Cevap veremeyeceğini bildiğimden ona da sormazdım. İki kelimenin de kökeninin Arapça olduğunu ve ayıp üzerine bir nokta konularak kayıp haline dönüştüğünü ancak okul yıllarımda öğrenebilmiştim.

Türkiye’deki tablo maalesef vahim. Siyaset maalesef böyle yapılıyor. Mesleğini bu alanda görenler, siyasetin böyle yapılması gerektiği konusunda “gerektiğinde dost, gerektiğinde düşman olursun” diyerek sizi ikna bile edebilirler. Siyasetin ar damarı çatlamış “ayıp” sayılan şeyler bir nokta ile değil ama bir şekilde “kayıp” ediliyor.

Yıllardır bu toplumu ayakta tutan sütunlar birer birer kesiliyor. Toplum çürütüldü. Ülkede yıkılan pek çok şey yapılır, yenisi yerine konulabilir. Ama insan ve toplum çürüdüğü zaman bunu düzeltmek pek kolay değil maalesef.

Meral Akşener’in sözlerinden bağımsız olarak söylüyorum. 31 Mart yerel seçimlerinde kirlenmişlikte bugüne kadar görmediklerimizi göreceğiz. Aklımıza hayalimize gelmeyen tabloları son bir ayda, özellikle de son iki haftadan geriye sayılmaya başlanan günlerde yaşayacağız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. yazılarınızı faydalı, kaynağa ve bilgiye dayalı ve gazetecilik ilkekerine uygun bulan beş kişi bu yoruma cevap yazarsa özür dileyip bir daha eleştiri yazmayacağım.

    • Yazıdan ne gibi bir fayda bekliyorsunuz? Yazı hangi gazetecilik ilkesini ihlal ediyor?
      Bana göre yazıda eleştirilebilecek bir nokta, yeterince derine girmemesi. Problemin köklerine ineceğine yüzeyde tasvirle yetinmesi.
      Bir süre önce bir tanıdıkla konuşuyordum. Kendisi MHP´li. Tayyip´i neden desteklediklerini sormuştum. “Tayyip hırsız, bunu biz de biliyoruz. Ama milliyetçiler olarak istediğimizi yaptırabiliyoruz” demişti.
      Sanıyorum dindar birine sorsanız benzer cevap alırsınız. “Hırsız ama bizim değerlerimize sahip çıkıyor. Ağrı Kuran okuyor, hanımı başörtülü”.
      Bir zamanlar bir dindar profesör de “çalıyor ama ötekiler kadar çalmıyor” anlamında konuşmuştu.
      Düşünün, öyle bir milliyetçilik ki, hırsızlık olsa da rahatsız etmiyor. Amaca hizmet ediyorsa her türlü araç kabul edilebilir. Öyle bir dindarlık ki, görünürde bazı sembollere hizmet ediyorsa her türlü hırsızlık kabul edilebilir.
      Şimdi, böyle konuşanlara, “Hastanemizde iki doktorumuz var. Biri işinin uzmanı, ama maalesef gavur. Ötekinin tecrübesi ve diplomasi yok, ama acayip dindar ve milliyetçi bir kardeşimizdir. Hangisinde ameliyata girmek istersin?” diye sorulsa, “Böyle soru mu olur, dingil. Tabii ki beni gavur ameliyat etsin” derler.
      Sonuç?
      Karaktersizlik, tutarsızlık, içi boşluk almış başını gidiyor memlekette. Dindarlığın eleştirisi yapılması lazım. Milliyetçiliğin eleştirisi yapılması lazım. Bizde yazılı kurallar yerine neden aidiyetler daha önemli, neden cumhuriyet olamadık sorularının deşilmesi lazım.
      Bunlar yapılabilir mi? Zor. Rahatımızı bozar. Baksanıza, Mehmet Efe Caman bile biraz alışık olduğumuz çizginin dışına çıkıyor diye ne kadar eleştiri alıyor.
      Halkımızın da doğruyu bulma gibi bir derdi yok.
      „Bana bir yalan söyle, hoşuma gitsin.“

  2. Zaten bu sitede akşeneri savunacak bir siz çıkardınız. Sürekli kadını öven yazılar yazıyorsunuz, kadının siyasi hayatı tamamen bir hayal kırıklığı. Aklı başında devletine ülkesine hizmet adına tek bir hamlesi yok. Yakında tayyiple koalisyon ortağı olursa kimse şaşırmaz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin