Türkiye 16 Nisan’da Alman Die Zeit Gazetesi’nin teşbihi ile ‘uzun müddettir hasta vaziyetteki demokrasi için ya ötenazi yapacak ya da tedavi yolunda ilk adımı’ atacak. Anketlere bakılırsa 56 milyon seçmenin yüzde 88’i sandığa gidecek. Yuvarlak hesapla 49 milyon kişi partili cumhurbaşkanlığı’ teklifine ‘evet’ ya da ‘hayır’dan yana tercihte bulunacak.
Türkiye’nin bundan sonra nasıl bir yolu takip edeceği sandıktan çıkacak neticeye bağlı olacak. Anayasa değişikliği teklifini zahiren Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yaptı. Devlet Bahçeli destekli teklifin hakiki sahibi ise fiilen başkanlık imtiyazını kullanmaktan imtina etmeyen Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan. Dolayısı ile Erdoğan, keyfî olarak kullandığı yetkilere anayasa kılıfı uydurma telaşında.
Kendisini ‘layüsel’ hale gelmesini sağlayacak değişikliklerin halktan vize almasından başka çıkar yolu yok. ‘Evet’ çıkması için ekonomiyi batırma pahasına iktidarın elinde tuttuğu imkânlar sonuna kadar kullanılıyor. Anayasa, Seçim Kanunu ve Siyasî Partiler Kanunu hiçe sayılıyor. Vatandaşa rüşvet kabilinden kaynak aktarılmaya devam ediyor.
YARDIMLAR, ERDOĞAN’IN LÜTFU DEĞİL Kİ!
Medyanın tek sesli yapısı yüzünden halkın Anayasa değişikliğinden ne kadar haberdar olduğunu bir kenara bırakalım. Esasında 56 milyon seçmenin paketin ayrıntılarına vakıf olmasını kastetmedim. Hiç olmazsa seçmenin kahir ekseriyetinin neye ve niçin rey vereceğini bilme hakkı ihlal edilmemeliydi.
Diğer taraftan “Hükümetin her sene 25 milyar Türk Lirası’nı bulan yardımlarının seçmen tercihini nasıl etkilediği?” suali önümüzde kocaman bir dağ gibi duruyor. Yardımlara karşı çıkmak değil muradım. Yardıma muhtaç herkese sahip çıkılmasını her vicdan sahibi destek verir. Amma velakin yardım alanların bunların milletin vergilerinden kesildiğini bilmesi ve yardımların taksimatında hiçbir siyasî farklılığın gözetilmemesi lazım.
15 MİLYON SEÇMEN YARDIM ALIYOR
Gelin görün ki AKP 25 milyar lirayı devletin değil kendisinin yaptığı algısını o kadar kuvvetli hale getirdi ki muhtaç kimseler, AKP ya da Erdoğan giderse yardımlarını kesileceği endişesi ile başka bir arayışı aklının ucundan geçirmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, Türkiye Kömür İşletmeleri’nden belediyelere kadar çok sayıda müessese çeşitli yardımlar sağlıyor.
Bu dağınık ve mükerrerliğe açık yardım yapısı bütçeye yük olduğu gibi hakikaten ihtiyacı olanlara yardım etme imkânını ortadan kaldırıyor. Hem kömür yardımı hem de aile yardımı alan olduğu gibi ikisinden de mahrum muhtaç aileler de var.
AKP teşkilatlarının güdümünde yapılan yardımları tam olarak kaç aile ya da kişinin aldığını tespit etmek zor. 11,5 milyon kişi ve 5,1 milyon ailenin 25 milyar TL yardım bütçesini paylaştığı söylenebilir. En basit bir hesap bile ortalama 15 milyon kişinin doğrudan yardım aldığı neticesine götürecektir. 50 milyon seçmenin rey kullanacağı referandumda 15 milyon seçmenin evine her ay ortalama 700 lira yardım parası geliyor. Bu seçmenler de yardımı AKP ve Erdoğan’ın yaptığı kanaatinde.
Anketlerde ‘kemik seçmen’ diye gösterilen yüzde 25-30’luk dilim bir de bu yardımlar zaviyesinden mütalaa edildiğinde ‘hayır’ için mücadele veren CHP, HDP, Saadet, BBP ve diğer küçük partilerle ‘evet’ için çalışan AKP/Saray arasında makas ikinciler lehine açılıyor.
CEHALET VE FAKİRLİĞİ İSTİSMAR ETMEK
Cumhuriyet, Birgün, Özgür Gündem ve Sözcü haricinde onlarca gazete her gün ‘başkanlık gelecek, dertler bitecek’ manşetleri ile çıkıyor. Logoları kapatsanız hepsi aynı gazete intibaı bırakacak kadar birbirinin kopyası gazeteler. Televizyon kanallarında muhalefet temsilcilerine neredeyse hiç yer verilmiyor. Elektrik abonelerinden kesilen paralarla yayın yapan ve tarafsız olması icap eden TRT de AKP kanalı çizgisinde.
Bilgi kanalları böylesine tıkalı iken 25 milyar TL yardımın sosyal devletin icaplarından olduğu anlatılabilir mi? Elbette anlatılamaz. Fakirliğe, muhtaçlığa kalkınma ve istihdam odaklı icraatla kalıcı şekilde son vermek yerine her sene yardım bütçesini büyütmekle iktifa etmek ‘cehalet ve fakirlik’ oportünizmi değil de nedir!
Cehalet ve fakirliği sonuna kadar sömüren bir iktidarın dayattığı anayasa değişikliği Türkiye’yi daha müreffeh ve daha hür kılacak, öyle mi?
HER SEÇİMDE İŞE YARAYAN O YARDIMLARIN DAĞILIMI